Üçüncü Şahsın İfayı Kendi Adına Talep Yetkisi - ŞENER AKYOL
Üçüncü Şahsın İfayı Kendi Adına Talep Yetkisi - ŞENER AKYOL
Şener AKYOL - Vedat Kitapçılık
Sayfa Sayısı
:
152
Kitap Ölçüleri
:
16x23 cm
Basım Yılı
:
2007
ISBN NO
:
9789758875962
ÖNSÖZ Sözleşme iki bin beşyüz yıldır bir iuris vinculum (hukukî zincir) olarak ni¬telendiriliyor. Öyle kuvvetli bir zincir ki tarafları bağlıyor, fakat taraf olmayan¬lara etkisi tartışmalıdır. "Üçüncü şahsi" deyimi bu zincirle yabancı olanı ifade ediyor. Üçüncü şahıs yararına sözleşme bu yabancıya sözleşmenin ilk açılımı. Ar¬kadan alacağın temliki, borç üstlenme ... derken üç köşeli ilişkiler bir düzen, bir grup oluşturuyorlar. Bu gelişme içinde alacaklının kendisi için talep edeceği ifayı bir üçüncü şahsın talep etmesine yetki vermesi uygulamaya giriyor. Bu kitap işte bu son aşamayı anlatıyor. Hukuk sahnesindeki bu yeni senar¬yo günlük hayatımızın canlı bir faaliyet alanını anlatıyor. Elinizdeki bu kitap çeyrek yüzyıldır yazarının çalışma masasında baş kö¬şede durdu. Yazar seyahate gitti, onu da taşıdı, notladı. Yeni eserlerden bazıları okundu, ilgili sayfalara işlendi. Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisinin hukuk uygulamasında, kitap okunuma görüleceği gibi, önemli bir yeri vardır. Hukuk camiasının dikkat ve takdirlerine saygılarla sunuyorum. Prof. Dr. Şener AKYOL Vancoover, Ağustos 2007 § 1. GİRİŞ I. ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN İFAYI KENDİ ADINA TALEP YETKݬSİ KAVRAMI Alacaklı, alacağının elde edilmesi, alacağın konusu para ise, ala¬cağı tahsil edilmesi için bir başkasını yetkilendirmek istiyorsa önün¬de birden fazla imkân vardır. Birinci olarak alacaklı bir üçüncü şahsa tahsil için temsil yetkisi (Inkassovollmacht) verebilir, temsilci ifayı alacaklı adına tahsil eder, temsilciye yapılmış olan ifa, alacaklıya yapılmış olan ifa gibi¬dir. Alacaklı, bu durumda alacaklı sıfatını muhafaza eder. Temsilci sadece onun adına ifayı kabul eder, ifa alacaklı hesabına kabul edil¬miş olur1. İkinci yol, alacaklının alacağını inançlı temlik (fiduziarische Abtretung veya Zession) yolu ile üçüncü şahsa geçirmesidir. İnançlı temlik halinde üçüncü şahıs alacaklı sıfatını kazanır, ancak alacağın ifasından sonra ifanın konusu olan şeyi, inançlı temlikte bulunan ilk alacaklıya iade etmek borcu altına girer. Alacaklı bu durumda tüm alacaklı haklarım inanan sıfatı ile üçüncü şahsa devretmiştir, ona kar¬şı sadece borçlar hukuku alanında hakkın iadesi konusunda şahsî bir talep hakkı vardır2. " FLUME, Rechtsgesetchaft, s. 904; LUDEWIG, s. 2; KLEINLEIN, s. 1. 2) Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisinin inançlı temlikten ayrılığı konusunda bir düşünce ayrılığı bulunmamakla birlikte, bu yetkinin sınırlı bir alacak temliki ya da zayıf bir alacak temliki (beschrankte Abretung, schwache Abtretung) olarak nitelendirildiği vâkidir (BARVVINSKI, Die Abtretung einer Forderung zum Inkasso, Marburg tezi, Marburg 1929, s. 18; BEHRE, Beschrankte Abtretung und Ermachtignug, Göttingen tezi, Emstetten i. Westf. 1930, s. 2/3 ve ileride, s. 27). Şener Akyol - 1 Bu iki yoldan ikincisine yakın olan doğrudan alacağın temliki de alacaklı yetkisinin üçüncü şahsa geçirilmesi sonucunu doğurur. Ancak alacağın temliki halinde, alacaklı alacaklı sıfatını tamamen kaybeder. Alacağın temliki ile temlik edilen üçüncü kişi alacağı ken¬di adına talep yetkisi kazanır, bu durumda temlik edilen sıfatı ile üçüncü şahıs "alacaklı" sıfatını da kazanmıştır. Bu itibarla alacağın temliki ile üçüncü şahsa "alacak" ve "alacaklı" sıfatı bir bütün olarak geçmekte, üçüncü şahsın alacağın ifasını kendi adına borçludan talep etmesi özellik taşımamaktadır. Alacağın temliki ile kendi adına tahsil yetkisinin benzerliği sebe¬biyle, ikincisi için "yumuşak temlik" denilmiştir. Ancak tam bir ka¬rışıklığa sebep olacak bu deyim kabul görmemiştir22. Alman hususî hukukunda geliştirilen bir teoriye göre, alacaklı, "alacaklı" sıfatını muhafaza ederek üçüncü şahsa ifayı talep yetkisi¬ni verebilir. Üçüncü şahıs borçluya kendi adına başvuracaktır, alaca¬ğı kendi adına talep ve kabul edecektir. î r a d î olarak meydana ge¬tirilebilecek böyle bir hukukî durum, kanunî olarak esasen mev¬cuttur. Medenî Kanun′un 198. maddesi "Eşlerden biri, birliğin gider¬lerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hâkim onun borç¬lularına, Ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emre¬debilir" hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm, karı bakımından incelen¬diğinde, karı açısından bakıldığında, ona ifayı kendi adına talep yet¬kisi tanınmış olduğu görülür. Burada yetkiyi veren alacaklı değildir, alacaklı yerine bu yetkisini kanundan alan bir resmî makamdır. Bu¬nun gibi icra ve iflâs Kanunu′nun 89. maddesine göre bir alacağın haczinde, borçlunun asıl alacaklıya değil icra dairesine ödemesi ge¬rektiği kendisine bildirilir. Bu ikinci durumda, icra dairesinin talep hakkının bulunup bulunmadığı tartışılabilir3. Şu halde alacaklıdan başkasının ifayı kendi adına talep etmesi imkânı esasen kanunda ön¬görülmüş bir durumdur. Bu durumun iradî olarak yaratılıp yara¬tılamayacağı konusunda da yasal destek vardır: Havalede havale ve¬ren havale alacaklısına, havale borçlusunun yapacağı ifayı kabul ve 2a> ESSER, Schuldrecht, § 92.2′de önerilmiş, FLUME, § 571 c, s. 904′de eleştirilmiştir. 3) TEKİNAY, s. 596′da bu iki sebebi "üçüncü şahsa ifa" bakımından ortak olan tarafları sebebiyle birarada zikretmektedir. talep etmek yetkisini vermektedir. Bu nedenle havale için en veciz ta¬nım olan "çifte yetki" (doppelte Ermachtigung) tutulmuş ve yaygınlaşmıştır4. Havalede havale alacaklısı ifayı kendi adına talep 4) H a v a 1 e ile ilgili iki meselenin açıklanmasında ve bu iki meselede tutum alınmasında yarar mütalâa etmekteyiz: Birinci mesele Alman hukukçusu L e n e 1 tarafından (Stellvertretung und Vollmacht, Jehr. Jahrb. 36, s. l′de) yayınlanan bir makalede, havalede havale alacaklısının talep hak¬kının temeli olan yetkinin bir tahsil için temsil yetkisi (Inkassovollmacht) olduğu fikri savunulmuştur (s. 112). Bu düşünce CROME, II, s. 924; COSACK, Lehr-buch, Bd. I, s. 550 ve HUPKA, Vollmacht, s. 74 tarafından reddedilmiştir. Daha sonra L e n e 1 tarafından ortaya konulan bu düşünceyi çeşitli açılardan eleştiren v o n T u h r , özellikle havaledeki yetkinin mahiyetini açıklığa kavuşturmuştur (VON TUHR, Zur Lehre von der Anvveisung, Jehr. Jahrb., 48, s. 3). V o n T u h r ′ a göre tahsil için tem¬sil yetkisi ile havale arasındaki temel fark tahsil yetkisi verilmesi halinde borçlunun ona tediye ve ifada bulunma mecburiyetinin bulunmasına karşılık, havalede havale borçlusu¬nun havaleyi kabul mecburiyetinde olmaması keyfiyetindedir. Havale borçlusu havaleyi "kabul" ederse veya havale borçlusunun havale edene borçlu olması ve havale alacaklı¬sına ifa sözleşmeye aykırılık teşkil edecek ölçüde ağırlaşmamak kaydı ile havale alacak¬lısına ifada bulunmak zorundadır (BK. 459). VON TUHR, bu noktadan hareket ederek, havalede havale borçlusunun havale alacaklısına tediyeye mecbur olmamasının sonucu olarak, borçlunun havalede borçtan kurtulmasının ifa ile değil, fakat ifanın surrogat′ı ile mümkün olacağına işaret etmektedir (s. 6). Borçlunun durumu, kendisine başvuran şahsın havale alacaklısı mı, yoksa tahsil için tem¬sil yetkisi sahibi mi olmasına göre değişir. VON TUHR, bu konuda şu kriteri teklif et¬mektedir: Eğer alacaklı borcunun ödenmesini (veya genellikle ifasını) istemişse, bu tak¬dirde bu yetki belgesi "temsil yetkisi" içermektedir. Borçlu bu halde kendisinden ifayı ta¬lepte bulunan bu temsilciye ifada bulunmak zorundadır ve temsilci de ona alacak¬lı adına makbuz verebilir. Borçludan ifayı talep eden şahsın elindeki alacaklıdan sadır olan belge, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisine, temel ilişkiye temas etmiyorsa, bu takdirde mücerret bir yetki söz konusudur ve bu bir havaledir (s. 11). VON TUHR tarafından ortaya konulan bu kriterin bugün de geçerli olduğunu düşün¬mekteyiz. Bu noktanın konumuz bakımından önemi şuradadır: Üçüncü şahsın ifayı ken¬di adına talep ettiği durumlarda ortada bir temsilin bulunup bulunmadığını ayırmaya el¬verişli kriter olarak aynı örnekten yararlanılabilir. tkinci mesele havaleyi "sözleşme" olarak kabul eden görüşün karışıklığa yer vermesini önlemek üzere bu noktayı açıklığa kavuşturmaktadır. GÖKTÜRK, Borçlar Hukuku, Cilt II, s. 576′da ve Yargıtay TD., 31.10.1957 tarihli kararında havale için "sözleşme" ni¬telemesi kullanmışlardır. Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu′nun Fransızca metnini izleyen Borçlar Kanunumuzun 457. maddesi de "Havale, bir akittir ki" diye başlamaktadır. Bu etki son yıllarda Bern şerhinde havale bölümünü şerheden GAUTSCHI′de de görülmek¬tedir. Yazar, havalede bir vekâlet bağı (Mandatsnexus) bulunduğunu ve basit bir yetki vermeden dava edilebilir bir borcun doğamayacağını açıklayarak, havale′nin "sözleş¬me" olduğu görüşünü savunmaktadır (GAUTSCHI, Vorbem. Anvveisung, N. 3a, s. 487). Ancak havale′nin çifte yetki olduğu genellikle kabul edilmektedir: BİLGE, s. 288/289. ve kabul eder, alacaklının havale alacaklısı olan üçüncü şahsa verdi¬ği yetki tek taraflı irade açıklaması ile meydana gelir. Bu nedenle ha¬valede yer alan yetkilerden biri "ifayı kendi adına kabul yetkisi"dir. işaret edelim ki, havaledeki iki yetkinin bir "birli k" (Einheit) teş¬kil ettiği ileri sürülerek üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetki¬sinden farklılığına işaret edilmişse de5 bu ölçüde bir farklılığın bu-lunduğur u kabul etmek için temel sebepler yoktur. Alman Hususî Hukukunda doğan "Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi" (Einziehungsermâchtigung) itirazlarla karşılaş¬mıştır. Denilmiştir ki, madem ki alacağın temliki, inançlı temlik, temsil ve hatta havale vardır, neden bunların yanında bir de ayrı bir yetkiye gerek olsun. Bu görüşe rağmen Alman imparatorluk Mahke¬mesi pek çok kararında bu yetkinin varlığını ve müstakil bir hukukî müessese olduğunu kabul ederek bu müesseseyi yaygınlaştırmıştır6. Böylece uygulamadan gelen bu baskı ile "üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi" doktrinde de tutulmuştur. Bugün de bazı muarız¬larının olduğu bir gerçektir7. Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi kaynağını alacaklı¬nın iradesinden alan "yetki" de budur. Alacaklı üçüncü şahsa alacağı talep ve kabul etmesi için yetki vermekte, üçüncü şahıs ise bu yetki¬ye dayanarak alacağı talep etmekte ve ifanın yapılması ile edimi ken- 5) STOLL, Die Ermachtignug als selbstândiger Rechtsbegriff, Giessen tezi, Giessen 1935, s. 61 ve yukarıda, s. 57/58. 6> RGZ 73, s. 368, RGZ 78, s. 97; RGZ 91, s. 93′deki Alman imparatorluk Mahkemesi ka¬rarları. Alman İmparatorluk Mahkemesi 30 Haziran 1883 tarihli bir kararında (RGZ 10, s. 47, özellikle 48 in fine) üçüncü şahsın kendi adına ifayı talep yetkisi ile temlik ve havale arasındaki farka, böylece bu iki müesseseye rağmen kendi adına ifayı talep yetkisinin varlığının gerekli olduğuna işaret etmiştir. Alman Federal Temyiz Mahkemesi (BGH) de BGHZ 4, s. 164′de yayımla¬nan kararında "Alacaklının alacağını temlik edebildiği sürece, borçluyu da yüküm altına sokacak şekilde ve alacaklı sıfatını koruyarak yetki verdirteceğine" hükmetmiştir. Bu ka¬rar, kendi adına ifayı kabul ve talep yetkisinin temlikten tamamen bağımsız olduğunu gösteren önemli bir içtihat teşkil etmektedir. Bkz. RUSSMANN, JuS 1972, not 1. 7) KÖHLER, Findet die Lehre von der Einziehungsermâchtigung im geltenden bürger-lichen Recht eine Grundlage? Mainz 1953, s. 54 ve ileride, özellikle, s. 68′denot 233′e ait metinde. Genel olarak olumlu monografi yazarları; BEHRE, Beschrenkte Abtrelung, s. 14; ESTNER, Die Ermachtigung, s. 34; LÖBL, Die Geltendmachung, s. 18 vd.; LUDEVVIG, Die Allgemeinen Rechtsgrundsatze, s. 16; REHME, Die rechts-geschaftliche Ermachtigung, s. 36 vd.; SCHULZ, Ermachtigung, s. 6 vd. di adına kabul etmektedir. Alacaklının verdiği yetki sebebiyle ifa edi¬len şeyin mülkiyeti üçüncü şahsın mülkiyetine geçmektedir. Bu mü¬essesenin sağladığı yeni durum bütün bu safhalarda alacaklının "ala¬caklı" sıfatını kazanması, üçüncü şahsın da daima "yetki sahibi" olarak alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin dışında kalması¬dır, o daima üçüncü şahıs olarak kalır8. Bu yetki için "Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi" de¬yimini teklif etmekteyiz. Bu deyim Alman Medenî Kanunu′nun 185. paragrafındaki muvafakati ifade etmek üzere Alman doktrininin kul¬landığı "Ermâchtigung" deyiminden daha açıktır. Alman doktrini tahsil yetkisi anlamında "Einziehungsermâchtigung" deyimini kul¬lanmaktadır9 . Ancak bir konuda terim teklif etmenin zorluğunun ve sorumluluğunun bilincinde olarak ileride yapılacak terim tekliflerine zemin hazırlamayı da yararlı saymaktayız, ifanın konusu bir para borcu ise bu takdirde "üçüncü şahsın kendi adına tahsil yetkisi" denilebilir. Hatta bu deyimden üçüncü şahsı ifade eden kelimeleri çı¬karmak da mümkündür. Bu takdirde "kendi adına tahsil yetkisi" veya "kendi adına ifayı talep yetkisi" deyimleri hukukçularımıza cazip görülebilir. Bu deyimler arasından birinin veya diğerinin seçil¬mesi için sebepler bulunabilir. Biz bu noktada seçim yapmaktan çok teklifimizi ortaya koymakla yetinmekteyiz. "Üçüncü şahsın ifayı talep yetkisi" alacaklı tarafından verilen bir yetkidir. Bu nedenle alacaklının bu yetki verme iradesi de dikkate alı¬narak bu müessese için "alacaklı tarafından verilen üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi" denebilir. Bu deyim, belki daha tam, daha doğrudur, ne yazık ki gereğinden çok uzundur. Hele Alman dog¬matiğinin yarattığı "Einziehungsermâchtigung" deyişine göre aşın öl¬çüde uzun ve biraz da kaynağından uzaklaşmış görünüş almakladır. 8> STATHOPOULOS, s. 2/3. 9) BGB § 185 I′deki yetkisiz şahsın tasarruf işleminin ancak hak sahibinin muvafakati ile hüküm ifade edeceği yolundaki hükümde, hak sahibinin verdiği yetkiye "Ermâchtigung" denilmektedir. Bkz. STATHOPOULOS, s. 92 ve ileride § 3 III. 10) Havale"deki "çifte yetki" içindeki havale alacaklısının yetkisi işte bu tür, alacaklı tara¬ fından verilmiş bir "üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi"dir. Yukarıda not 4′e ait metinde açıklandığı üzere havaledeki yetkiler arasındaki bağlılığın derecesi bu yet¬ kilerden birinin muhtevasını ve mahiyetini değiştirmemektedir. Herhalde ‘’ üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi ‘’ denilmesi , bu yetkinin alacaklı tarafından verildiğini anlatmaktadır.Bu nedenle biz bu deyimi teklif etmekteyiz. § 1 V. İNCELEMENİN KONUSU VE SINIRLANDIRILMASI Bu incelemede münhasıran Medenî Hukuk açısından üçüncü şahsın bir ifayı kendi adına talep etmesi incelenecektir. Şüphesiz usul hukukunda davacı sıfatının temliki (Legitimationsübertragung)53 ve¬ya hisse senetleri üzerinde mülkiyet hakkını muhafaza ederek hisse senedine bağlı hakların kullanılmasının devredilmesi veya örtülü tah¬sil cirosu (verdecktes Inkassoindossament) gibi durumlar da incele¬memizin konusuna yakınlıklar taşımaktadır. Bunlar üzerinde durma¬yı o alanın uzmanlarına bırakmaktayız. Medenî Hukuk alanında da sadece alacaklı tarafından verilmiş olan ifayı kendi adına talep yetkisi üzerinde durulacaktır. Kanundan doğan bir yetki ile veya kanuna dayalı olarak kendisine bir kamu oto¬ritesi tarafından verilen yetki ile borçluya başvurma ve ondan ifayı kendi adına talep yetkisi, düzenlenmiş olduğu alanın özelliklerini ta¬şıdığı için, esasen dogmatik bir planda incelenen konuyu daha fazla 52> LUDEVVIG, s. 33; BECKER, s. 1. 53) Bu konu için: KÖLLING, Das verdeckte Inkassoindossament und seine rechtiiche Gestaltung nach der Ermâchtigungslehre, Münstez tezi, Bochum - Langendreer 1938. iğlâk etmemek için bu konulara sadece ilgilerini göstermek üzere te¬mas edilmekle yetinilmiştir. Böylece her şeyden önce alacaklının verdiği ifayı talep yetkisi üzerinde durulacak, özellikle müesseseyi tanıtmaya hizmet eden gö¬rüşlere genişçe yer verilecektir. Alacaklı tarafından üçüncü şahsa ifa¬yı talep etmesi, alacaklı adına değil kendi adına talep edebilmesi için verilen yetki hukukumuzda incelenmemiş birr konudur. Böyle dog¬matik bir konuyu Türk hukukçularına tanıtmak bu incelemenin ana amacıdır. Bu nedenle yazar, bu incelemede üçüncü şahsın ifayı kendi adı¬na talep yetkisi konusunda Almanya′da savunulmuş sayıları yirmiyi bulan tezlerin, hukuk edebiyatına getirdiği değişik bir rüzgârı Türk hukukuna taşımak, Türk hukukçularına tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, bu faydaya yabancılaşan yan konular üzerindeki tartış¬malara temas edilmiş, fakat bunlar için fazla yer ayrılmamıştır. İncelemede kullanılan metod, üçlü ilişkileri incelemekte kullanı¬lan metoddur. Önce müessese tanıtılmakta, bu tanıtmayı tamamlayı¬cı bilgiler verildikten sonra üçlü ilişkinin köşelerini oluşturan şahıs¬ların hukukî durumu açıklanmaya çalışılmaktadır. Böylece bu birinci "Giriş" paragrafını takiben ikinci paragrafta "Yetkinin verilmesi, kapsamı, sona ermesi" açıklanacak, 3. paragraf¬ta "Yetkiyi açıklayan görüşler ve temelleri" üzerinde durulacaktır. Bundan sonraki 4. paragrafta müessesenin benzerlerinden ayrılığı gösterilmeye gayret edilecektir. Daha sonraki 5, 6, 7. paragraflarda sırası ile üçüncü şahsın, borçlunun ve alacaklının hukukî durumu izah edilecektir. Kitap içinde yer alan konular : -GİRİŞ 1 ) ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN İFAYI KENDİ ADINA TALEP YETKİSİ --Üçüncü şahsın ifayı kendi adına talep yetkisi kavramı --Alacak hakkının muhtevası içinde başkasına verilen ifayı talep yetkisi --Üçüncü şahsa verilen ifayı talep yetkisinin uygulamadaki ana çizgileri --Başkasının hukuk alanına müdahale vasıtası olarak --İncelemenin konusu ve sınırlandırılması 2 ) YETKİNİN MAHİYETİ , KAPSAMI , VERİLMESİ VE SONA ERMESİ --Yetkinin mahiyeti --Yetkinin verilmesi --Yetkinin kapsamı --Yetkinin verilmesinde şekil --Yetkinin sona ermesi 3 ) İFAYI KENDİ ADINA TALEP YETKİSİ LEHİNE GÖRÜŞLER VE TEMELLERİ --Sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde --Hukuk tarihi gerekçesi ile açıklama --Yetkisiz tasarruf işlemine muvafakat düşüncesinden çıkarılan delil --Rehinli ve hacizli alacaklının yetkisi ile açıklama --Hak kullanmanın devri ve idare hakkının kullanılmasının devri olarak açıklayan görüşler --Alacak hakkının parçalanmasına dayalı görüş --Uygulamadaki ihtiyaçların bu yetkiyi zorunlu kıldığı yolundaki görüşler --Kanun boşluğunun hakim tarafından doldurulması ile ortaya çıkan müessese olarak açıklayan görüş 4 ) YETKİNİN BENZER HUKUKİ MÜESSESELERDEN AYRILIĞI --Temsilden ayrılığı --Alacağın temlikinden ayrılığı --Muvafakatten ayrılığı --İnançlı işlemden ayrılığı 5 ) BORÇLUNUN HUKUKİ DURUMU --Genellikle --Borçlunun alacaklıya ifası --Borçlunun savunmaları bakımından durumu --Borçlunun rızası meselesi --Usul hukuku bakımından borçlunun durumu --Borçlunun üçüncü şahsa ifası 6 ) ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN HUKUKİ DURUMU --Alacaklı ile üçüncü şahıs arasındaki temel ilişki --Alacaklı ile üçüncü şahıs arasındaki iç ilişki --İfayı kendi adına talep --İfayı alacaklı ile birlikte talep --Üçüncü şahsa yapılan ifa --Yetkisi geri alınan üçüncü şahsın durumu --Üçüncü şahsın dava hakkı --Üçüncü şahsın makbuz verme mecburiyeti 7 ) ALACAKLININ HUKUKİ DURUMU --Alacaklı ′′ alacaklı sıfatını ′′ muhafaza eder --Alacaklının ifayı bizzat talep hakkı sınırlandırılabilir mi ? --Alacaklının alacak üzerindeki tasarruf yetkisi --Alacaklının yetkiyi geri almasının sonuçları --Alacaklının üçüncü şahsa karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan talebi