Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar


Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Kasım (60)      Ekim (124)      Eylül (80)      Ağustos (71)

Türk Banka Hukukunda Mevduat Sigortası Murat ALIŞKAN

Türk Banka Hukukunda Mevduat Sigortası Murat ALIŞKAN



Sayfa Sayısı
:  
546
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2004
ISBN NO
:  
2506800013519

600,00 TL

Bu ürün şu anda stoklarımızda yok!
Yazarın diğer ürünlerine gözatmanızı tavsiye ederiz...











§ 1. GİRİŞ I. KONUNUN TAKDİMİ Bankalar Kanununun amacı 1. maddede ortaya konulmuştur. "Amaç ve Kapsam" başlıklı bu maddeye göre Bankalar Kanununun amacı, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak, mali piyasalarda güven ve istikran ve ekonomik kalkınmanın gereklerini de dikkate alarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere bankaların kuruluş, yönetim, çalışma, devir, birleşme, tasfiye ve denetimlerine ilişkin esasları düzenlemektir (4389 s.BanK.m.l/No.l).1 Denilebilir ki, bütün bankalar kanunlarının temel amacı, tasarruf sahiplerinin korunması ve kredilerin kontrolü şeklindeki bu iki husustur.2 Bu durum, 4389 sayılı Bankalar Kanununun Genel Gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir: "Bankalar genel olarak halktan kaynak temin eden ve temin ettikleri bu kaynakları kendileri veya kaynak sahipleri adına kullanan kuruluşlardır. İşlevsel bu özellikleri bakımından bankalara ilişkin düzenlemeler iki temel amaca dayanmaktadır. Bu amaçlardan biri bankalara tevdi edilen tasarrufların korunması, diğeri ise toplanan Bu madde gerekçesinde de aynı amaç ifade edilmiştir (bkz. Rapor II, Madde Gerekçeleri, m.l, s.3; TAŞÇIOĞLU, Gerekçeli Bankalar Kanunu, s.5). 20. dönemde hazırlanan, ancak, 18 Nisan 1999′da yapılan Milletvekili Erken Genel Seçimleri nedeniyle bu dönemin sona ermesi üzerine İçtüzük gereğince hükümsüz sayılan Bankalar Kanun Tasarısında da aynı gerekçe yer almıştır, (bkz. Rapor I, Madde Gerekçeleri, s.3,4). Keza, ayrıca bkz. Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (T.4.12.1998, E.No.1/843, K.No.74) (Rapor I, s.12); Bankalar Kanunu Tasarısına İlişkin Alt Komisyon Raporu (Rapor I, s. 16). 70 s.KHK.m. 1. Bu madde gerekçesi için bkz. Bankalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Tasarısının Gerekçesi, II. Madde Gerekçeleri, m.l (REİSOG-LU, Bankalar Kanunu Şerhi (Ankara 2002), s.25-26;TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ile İlgili Düzenlemeler, s. 104; TAŞDELEN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.49-50; KALPSÜZ, Banka Ortaklığı, s. 140-141). 3182 s.BanK.m.l (bkz. REİSOĞLU, Bankalar Kanunu Şerhi (3. B., Ankara 1998), s.20-21;CEYLAN, s. 19; NOYAN, s. 14). 70 s.KHK.′nin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında verilen önerge (T.5.4.1985, Esas No. 1/16-1/17, Karar No. 10; bkz. REİSOĞLU, Bankalar Kanunu Şerhi (Ankara 2002), s.631). Kars. EMİRDAĞ, s.l. kaynakların etkin bir şekilde ekonominin ihtiyaçlarına uygun olarak kullanılmasının sağlanmasıdır. Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz enformasyon teknolojisinin çok gelişmiş olduğu bilgi çağında, mali sektör ile reel sektör arasındaki etkileşim hızı oldukça artmış, dolayısıyla, mali sektörde yaşanan gelişmeklerin reel sektörü etkileme süresi kısal-mıştır. Bu bakımdan, gerek tasarrufların korunması ve bunların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması, gerekse mali sektörde doğabilecek olumsuzlukların önlenmesi için, ülkeden ülkeye farklılık arzetmekle birlikte, kanun koyucu bankalara ilişkin mevzuat ile tasarrufları koruyucu önlemler getirmekte ve birer güven ve itibar müessesesi olarak kurulan bankaların likidite, emniyet ve rantabilite ilkeleri çerçevesinde faaliyet göstermelerini ve etkin bir şekilde denetlenmelerini sağlayacak düzenlemeler yapmaktadır..." 3 Burada, 4389 sayılı Bankalar Kanunu gerekçesinin bu kısmına, tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasının önemini vurgulayabilmek amacıyla örnek kabilinden yer verilmiştir. Yoksa, Bankalar Kanununun düzenlenme amacının ve sonra da bu kanun hükümleriyle getirilen esasların hemen tamamının bu iki hususu; yani, ilk olarak tasarruf sahiplerinin korunmasını ve sonra da kredilerin kontrolünü sağlamaya yönelik olduğunu4 belirtmek gerekir. Keza, önceki Bankalar Kanunları gerekçelerinde de bu durum açıklıkla ortaya konulmuştur. ^ Bkz. Rapor-II, Genel Gerekçe, s. 1-2; TAŞÇIOĞLU, Gerekçeli Bankalar Kanunu, s,2; OY, s. 18-19; ayrıca bkz. Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (T. 11.6.1999, E.No.1/5, K.No.2), (Rapor-II, s.9,10,12; TAŞÇIOĞLU, Gerekçeli Bankalar Kanunu, s.14-15,17,20). Bu gerekçe önceki Bankalar Kanunu tasarısında aynen yer almıştır. Bkz. Ra-por-I, Genel Gerekçe, s.l; Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (T.4.12.1998, E.No.1/843, K.No.74), (Rapor-I, s.8,9,11). Bkz. Bankalar Kanunu Tasarısı Gerekçesi; Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (Rapor-II). Ayrıca bkz. Rapor-I. Bkz. 2243 sayılı Mevduat Koruma Kanunu gerekçesi (TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ve İlgili Düzenlemeler, s.3 vd.); 2999 sayılı Bankalar Kanunu gerekçesi (TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ve ilgili Yasal Düzenlemeler, s. 14 vd.; AKPINAR, s. 14; KUYUCAK, s.522 vd.); 7129 sayılı Bankalar Kanunu Gerekçesi (TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ve İlgili Yasal Düzenlemeler, s.40 vd.; AK-YAZAN, s.285 vd.; ULUTAN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.285 vd.; BİRSEL, s.630; AK GÜÇ, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık, s.45) ve Muvakkat Encümen Mazbatası, (T.5.4.1958, E.No.1/70, K.No.2) (ULUTAN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.292 vd.); Bankalar Kanununa İlişkin 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Gerekçesi (TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ve İlgili Düzenlemeler, s. 102 vd.;TAŞDELEN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.11); 3182 sayılı Bankalar Kanunu hakkında Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu Raporu (T.27.06.1984, E.No.1/16-1/17, K.No.6) (TAŞÇIOĞLU, Bankalar Kanunları ile İlgili Düzenlemeler, s.237 vd.). Banka alacaklıları arasında sadece tasarruf mevduatı sahiplerinin bu şekilde özel ve istisnai olarak korunmasının bir çok nedeni vardır. Bunlar; sosyal, ekonomik ve hukuki nedenlerden oluşur6 ve birbirleriyle bağlantılı ve iç içedir. Tasarruf mevduatı sahiplerine sağlanan bu özel ve istisnai korumanın sosyal sebepleri şöyle açıklanabilir: Bilindiği üzere, bankalar, kendi sermaye ve kaynaklarından çok halktan topladıkları mevduatla çalışıp faaliyetlerini sürdürürler. Gerçekten de bankaların esaslı kaynağını mevduat7 ve bu mevduatın önemli bir kısmını da tasarruf mevduatı oluşturur8 ve tasarruf mevduatının dağılımına ilişkin veriler incelendiğinde dikkat çekici sonuçlara ulaşılır. Az sayıdaki kişiler bankalardaki toplam tasarruf mevduatı hesaplarının çoğunluğuna sahiptirler. Diğer bir deyişle, toplam tasarruf mevduatı hesap sahipleri içerisinde çok az sayıdaki kişilerden (=mudi) oluşan bir grup, toplam tasarruf mevduatı hesaplarının çoğunluğuna sahiptir. Buna karşılık, tasarruf mevduatı hesabı sahiplerinin çoğunluğunu oluşturan bir grup, bankalardaki toplam tasarruf mevduatı hesaplarının yarısından azına sahip olup, bunlar, küçük sayılabilecek belli bir meblağdan daha az olan ve fakat adet itibariyle çoğunluğu oluşturan hesapların sahiplerinden oluşmaktadırlar.9 Baş- KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.294; MENEKŞE, s.8; CAN-BAŞ/EROL, s.1,4; CANSEVEN, s.51; AKYİĞİT, s.23 vd.,209; KARACAN, Bankacılık Hukuku, s.297; AYHAN, s.31-32; ÜNVEREN, s. 15,17; TALLEY/MAS, s. 1-2; HATİPOĞLU, Türkiye İktisadı, s.266-267; ÖZDEMİR.s.57; KONDAK, s.23 vd.. Ayrıca bkz. SEVİMAY, s.20-23, 32 vd.,91-92; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.l; ÜNAY, s.5,7,14; AKPINAR, s.l; İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.249; YÜKSEL/RODOPLU, s.54,58; AKYİĞİT, s.24; AYMERGEN/BABUŞ-ÇU/İNANÇ/SAVAŞ, s.8; ÖZDEMİR, s.57; ATAÇ, s.204; EKREN, s. 135-136; KUNTALP, Mevduatın Hukuki Niteliği, s.75. Bankalardaki mevduatın önemli bir kısmını tasarruf mevduatının oluşturduğuna gösteren değişik yıllara ilişkin veriler için örneğin bkz. AKGÜÇ, Türkiye′de Bankacılık, s.223; AKYİĞİT, s.21, dn.55; EREN, s. 129. Bkz. aşa. dn.9. Bankalardaki mevduatın dağılımı incelendiğinde bu husus açıkça görülmektedir. Bu bakımdan, bankalardaki mevduat hesaplarının bazı yıllarda dağılımı ve tasarruf mevduatının bu dağılımlardaki yeri konusunda örneğin bkz. AKGÜÇ, Cumhuriyet Döneminde Bankacılık, s.47; AKGÜÇ, 1975 Yılında Mevduat, s.52 vd.; BAŞBUĞ, Mevduat Yelpazesi, s.57 vd..; YÜKSEL/RODOPLU, s.58; KARA-YALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.285-286; AKGÜÇ, Türkiye′de Ban- acMK., s.130, 233-, BEY, Eylül 1988, s.4; AKYİĞİT, s.21-22, 23; AKGÜÇ, 1993 Yılında Mevduat ve Kredileri, s.21; Türkiye Bankalar Birliği, Bankalarımız 1993, Mayıs 1994, Tablo 7(a)-7(b); Türkiye Bankalar Birliği. Bankalarımız 1994, Mayıs 1995, Tablo 7(a)-7(b); Türkiye Bankalar Birliği, Bankalarımız 1994, Mayıs 1995, Tablo No: 10, Tablo No: 12; ÖNAL/DÜZAKIN/AKYÜZ, s. 13- 14; EREN, s. 130-131; ALIŞKAN, Mevduat Sigortası, s.4 dn.9; Türkiye Banka- ka bir deyişle, küçük tasarruf sahiplerinin adet itibariyle sayısı oldukça fazladır. Bu sayısal çoğunluğu oluşturan tasarruf sahipleri; genelde sıradan, çalışkan ve dürüst insanlar olup; çoğu kere, dişlerinden tırnaklarından kara günler için artırarak biriktirdikleri pek küçük tasarruflarını bankaya yatırmış durumdadırlar.10 Bu insanlar, bu küçük tasarruflarını tevdi ettikleri bankaların hukuki ve ekonomik durumunu ve gidişatını, mevcut ekonomik durumu ve meydana gelecek dalgalanmalar ile bunların sonuçlarını, yetersiz veya kötü niyetli banka yönetiminin neden olacağı başarısızlıkları bilerek veya isabetle tahmin ederek hareket etmek suretiyle kendilerini yeteri kadar koruyacak bilgi, tecrübe ve olanağa sahip değildir.11 Bu küçük tasarruf sahiplerine hukuki bir koruma sağlamanın gerekliliği açıktır.12 Özellikle Anayasa m.2′deki Cumhuriyetin niteliklerinden biri olan sosyal devlet ilkesi uyarınca bu korumayı sağlamanın gerekeceğini belirtmek lazım.13 Gerçekten de, mudiler, banka ortaklan, banka yönetimi, denetçiler ve kredili müşteriler arasında bir menfaat uyuşması yanında menfaat çatışması da vardır.14 Buna göre, mudiler, güvenli yatırımlar isterken, banka ortaklan, riski daha yüksek olsa bile daha kârlı yatınmlan isteyecekler, keza banka yönetimi de amaçlarına uygun düşeceği için kârlı, ama riski yüksek olan yatınmlan tercih edebilecektir. Bu arada, denetçilerin, mudilerin çıkarlan ön plana çıkarmalan ortaklann çıkarlanna ters düşecektir. Bu ortamda, menfaatlerini koruyacak derecede bilgi, deneyim ve olanak sahibi olmayan küçük tasarruf sahibi mudilerin korunmasının gereği açıktır. Hukukun amacı, toplumdaki menfaat çatışmalarını, en doğru ve adalete en uygun saydığı yolda çözüme kavuşturmaktır.15 lar Birliği, Bankalarımız 2003, Mayıs 2004, Tablo 7 31.12.2003 İtibariyle Mevduat Hesap Adetleri (s.262-263), Tablo 9 31.12.2003 İtibariyle Mevduatın Türlerine Göre Dağılımı (s.266-267); 28.05.2004 tarihli Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Basın Açıklaması (www. bddk.org.tr). 10 Bkz. İMREGÜN, Mevduaü Koruma, s. 1-2; AKPINAR, s.76;AKYİĞİT, s.23-24, dn.60 ve ilgili metin; ÜNAY, Bankalarca Ticaretin ve Sanayinin Finanse Edilme si, s.9-10. 11 KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduaü Sigorta Fonu, s.294; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.2; KALPSÜZ, Banka Ortaklığı, s. 141; AKYİĞİT, s.23, dn.60 ve ilgili metin, s.24-26; YILMAZ/KADILAR, s.3,4; OVALI, s.34,42; karş. KAYAR, Ser maye Piyasası, s.2. 12 Bkz. yuk. dn.ll′de yer alan kaynaklar. Ayrıca bkz. MENEKŞE, s.8.;AKPINAR, s.1-3; 13 Aynı şekilde bkz. AKYİĞİT, s.24. 14 Ayrıca bkz. YILMAZ/KADILAR, s.3,4. 15 Ayrıca bkz. ve karş. TEKİNAY, s.8-9; VELİDEDEOĞLU, Medeni Hukuk, s. 16; UMAR, s.36; VELİDEDEOĞLU, Medeni Hukuk-Umumi Esaslar, s. 17-24; LEVY- BRÜHL, s. 1125; MENEKŞE, s.7-8. Tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasının ekonomik yönüne16 gelince; yukarıda17 da belirtildiği üzere, bankalar, genel olarak halktan kaynak temin eden ve temin ettikleri bu kaynaklan verdikleri kredilerle ekonominin hizmetine sunan kuruluşlardır. Bankalara ilişkin düzenlemelerin iki temel amacından birisi, bu kredilerin ekonominin gereksinimlerine uygun olarak kullanılmasını sağlamak, yani kredilerin kontrolüdür. Hemen belirtmek gerekir ki, bankalar, ekonominin ana çarklarından birisidir. Gerçekten de, bankaların ekonomideki yeri ve önemi izahtan varestedir. Fakat şu kadarını belirtmek gerekir ki, bankaların, ekonominin ana çarklarından birisi olmasının temel nedeni, sermaye birikiminin oluşmasına hizmet etmeleri, bir havuz gibi tasarrufları toplayarak oluşturdukları fonları, güvenilir ve yasal bir şekilde müteşebbislere plase ederek yatırımların artmasını sağlamalarıdır.18 Özellikle, Türkiye gibi, sermaye piyasasının yeterince gelişmemiş olduğu ekonomilerde, tasarrufların fon oluşturarak ekonomiye çekilmesinde en etkili ve sağlıklı yol, bunların bankalarda toplanmasıdır.19 Orta ve dar gelirli insanların, belli bir fedakarlıkla oluşturdukları tasarrufları, bu şekilde yatırımlara kanalize etmek üzere bankalara çekerek toplayabilmek için bu küçük tasarruf sahiplerine iyi bir koruma ve güven20 sağlamak şarttır. Yoksa, 16 Bkz. KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduaü Sigorta Fonu, s.294; MENEKŞE, s.8; AKYİĞİT, s.24 vd.; ÜNAY, s.5. 17 Bkz. yuk. s.l. 18 Bkz. MENEKŞE, s.8; AKYİĞİT, s.24, 26. Bankaların ekonomi içindeki yeri ve önemi konusunda, burada daha fazla ayrıntıya girilmemiştir. Bu konuda daha fazla bilgi için örneğin bkz. AYMER-GEN/BABUŞÇU/İNANÇ/ SAVAŞ, s.1,3 vd.; YILMAZ/KADILAR, s.2; ÖNAL/DÜ-ZAKIN/AKYÜZ, s. 1,4 vd.; AYOĞLU, s.69,71. 19 AYMERGEN/BABUŞÇU/İNANÇ/SAVAŞ s.l, s.3 vd.; AKYİĞİT, s.25-26; ÖNAL/DÜZAKIN/ AKYÜZ, s.l, s.4 vd. 20 Tasarruf sahiplerinin birikimlerini bankalara yatırmaları için güven duymaları gerekir. Bu açıdan güven unsurunun önemi konusunda ayrıca bkz. AYMER- GEN/BABUŞÇU/İNANÇ/ SAVAŞ, s.l, 7-8, 9; AKYİĞİT, s.26; MENEKŞE, s.8. Özellikle kriz dönemlerinde, tasarruf sahiplerinin kamu bankalarını daha çok tercih ettikleri görülmektedir. Örneğin, 1981-1982 banka-banker bunalımı sonucunda durum böyle olmuştur. Gerçekten de, 1981 yılında kamu sermayeli bankalarda toplam mevduatın 2′si özel sermayeli ticaret bankalarında b.7′si toplandığı halde, kamu bankalarının topladığı mevduat oranı birden yükselerek 1983 yılında B.2′ye′ye çıkmış, bu yılda özel sermayeli ticaret bankalarının topladığı mevduatın ise toplam mevduat içindeki oranı U.3′e düşmüştür. Bu veriler ve 1980-1994 yıllan arasında toplam mevduatın kamu bankalarıyla özel sermayeli ticaret bankaları arasında dağılımı hakkında bkz. Türkiye′de Bankacılık Sisteminde Ortaya Çıkan Gelişmeler, Bank-Sen Araştırma Dairesi Yayınlan 3, Şubat 1993; Türkiye Bankacılık Sistemi, Bank-Sen. Araştır- böyle bir korumanın sağlayacağı güven olmadan bu tasarruflarını bankalara yatırmazlar ve dolayısıyla, yatırımlara plase edilmek üzere küçük tasarrufların bankalarda toplanarak büyük meblağlar oluşturulması söz konusu olamaz. Tasarruf mevduatı sahiplerine, küçük tasarrufların bankalarda toplanarak ekonominin hizmetine amade kılınması için yeterli bir koruma sağlanmaz ve bu şekilde sürdürülmezse ve bankalara olan güven sarsılırsa, bu durum, halkın parasını bankalara yatırmamasına ve yatırılmış olan mevcut paraların da bankalardan geri alınarak ekonominin hizmetinden çekilmesine neden olur. Öte yandan, geniş kitlelerin yatırmış oldukları paralan geri almak üzere panik halinde bankalara hücum etmesi ekonomik krizlere yol açar.21 Özellikle kriz dönemlerinde, bu hassas kitlenin tasarruflarını çekme talebiyle bankalara hücum etmesi, mevcut krize ivme kazandırarak bir tür ekonomik felce neden olur. Şöyle ki, bankalar, bu geniş kitlenin talebini bir anda karşılayamaz ve likidite sıkıntısı içine düşer ve verdiği kredileri geri çağırır. Bu durum, söz konusu kredili müşterilerin de likidite sorunu yaşamasına neden olur. Öte yandan, bankalardaki vadesiz mevduat ve çek hesaplan piyasada likiditeyi sağlamak üzere kullanılır.22 Dolayısıyla, bankaların içine düşeceği likidite sıkışıklığı ve kötü durum, bütün piyasanın likidite yetersizliği ve kötü durum içine düşmesine neden olur. Bu şekilde, gittikçe büyüyen ekonomik kriz ortamında, eğer banka iflaslan başlayacak olursa, bu, bir 21 ma Dairesi Yayınlan 9, Kasım 1994; Bankalarımız 1994, TBB Yayını No. 194, Mayıs 1995, Tablo 15; ÖNAL/DÜZAKIN/AKYÜZ, s.9. Aslında, sayısının azlığı dikkate alınacak olursa, kamu bankalarının toplam mevduat içindeki paralarının her zaman yüksek olduğu görülmektedir (ayrıca bkz. ÖNAL/DÜZAKIN/AKYÜZ, s.9). Sözkonusu banker olayları sonucunda toplam tasarruf mevduatının kamu bankaları ile özel sermayeli bankalar arasındaki dağılımının, 1986 yıl itibariyle, X,6 kamu bankaları, 9,6 özel sermayeli bankalar ve (%1,8 yabancı sermayeli bankalar) şeklinde olduğu ve kamusal sermayeli bankalara yatan toplam mevduat oranı 1980 yılı sonunda 0,4 iken, bu oranın 1986 yılı sonunda @′a yaklaştığı görülmüştür (bkz. AKGÜÇ, Türkiye′de Bankacılık, s. 232; AK-YİĞİT, s.23). Bu durumun, tasarruf sahiplerinin kamu sermayeli bankalara duyduğu güvenden kaynaklandığı (AKYIGİT, s.23) ve bu güvenin de kamu sermayeli bankalarda tasarruf mevduatının daha fazla ve iyi korunduğu, bu bankalardaki mevduata yönelik devlet güvencesi kanaati ile ilgili olduğu söylenebilir. Bu açıdan bu durumun, tasarrufların bankalara çekilerek toplanmasında güven unsurunu ve mevduata sağlanan korumanın önemini gösterdiği söylenebilir. Bkz. YILMAZ/KADILAR, s.2; AYMERGEN/BABUŞÇU/İNANÇ/SAVAŞ, s.8; İM- REGÜN, Mevduatı Koruma, s. 42,43,50-51,52,53; AKYİĞİT, s.26 ÜNAY, s. 17; ABELES, s. 11-12; 22 Ayrıca bkz. YILMAZ/KADILAR, s.2. tür domino etkisiyle ve kar topu gibi büyüyerek diğer sektörlere de yansır, başka sektörlerde de iflâslar birbirini izler.23 Türkiye′de son dönemlerde yaşanan krizlerden örnek verecek olursak; 1994 yılı başında yaşanan ekonomik kriz sonucunda bankacılık sektörüne duyulan güven sarsılmış, bunun üzerine, 5 Mayıs 1994 tarihinden ve son dönemde 3.7.2003 tarihinden itibaren tasarruf mevduatına yüzde yüz devlet güvencesi getirilerek, kaybolan güvenin sağlanması ve takviyesine gayret edilmiş; böylece, tasarruf sahiplerinin ürkmesinin ve bozulan ekonominin ivme kazanarak daha da kötüye gitmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.24 Tasarrufların bankalarda toplanması ve buradan yatırımlara plase edilmesi, sonuçta, yatıranların artmasını ve bu da ülkedeki istihdam oranının ve kalkınma hızının artmasını sağlar. Yukarıda da belirtildiği gibi, tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasına neden olarak öne sürülen bu sosyal, ekonomik ve hukuki sebepler, birbiriyle bağlantılı ve birbirinin takipçisi durumundadırlar. Denilebilir ki, kanun tarafından tasarruf mevduatı sahiplerinin özel olarak korunmasının temel nedeni, bu sosyal ve ekonomik sebeplerinde içinde yer aldığı ve fakat bunlardan daha fazla bir şey olan kurulu sosyal düzenin korunması25 ve geliştirilerek sürdürülmesidir. Bu bağlamda ve yukarıda belirtilen temel ekonomik sebep yanında, kuşkusuz, tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasının daha başkaca ekonomik sebepleri de vardır: Örneğin, tasarrufların bankalara yöneltilerek aşın tüketimi önlemek26 veya yüksek enflasyonla mücadele, satın alma gücünü piyasadan çekerek talebi düşürmeye, bir diğer deyişle, tüketimi azaltmaya yönelik klasik mâli tedbirlere bağlı ve bunların tamamlayıcısı niteliğindeki, halkın tasarruflara yöneltilmesini sağlayan tasarruf arttırıcı önlemlere olan katkısı27 gibi. Gerçekten de, yüksek enflasyonun yol açtığı olumsuz etkiler28 ve başlı başına bir sorun olan bu enflasyonla mücadele ve kontrolü meselesi düşünüldüğünde, tasarruf mevduatı sahipleri için öngörülen korumanın bu konuda, dolaylı da olsa sağlayacağı katkının, belirtilmeye ve üzerinde durulmaya değer olacağı izahtan varestedir. 23 Ayrıca, bkz. AKPINAR, s. 1,198; ABELES, s. 12; YILMAZ/KADILAR, s.2. 24 Ayrıca bkz.Y.HGK., T.15.6.1994, E.1994/11-178, K.1994/398 (NOYAN, s.319- 320); TAŞDELEN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.520.; OVALI, s. 114. Ayrıca bkz. ve karş. YILMAZ/KADILAR, s.l. 25 Ayrıca bkz. MENEKŞE, s.8; AKPINAR, s.l. 26 KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.294. 27 Ayrıca bkz. AKYİĞİT, s.24-25, 26. 28 Bu konuda, örneğin bkz. ÖZGÜVEN, s.346 vd.; AKYİĞİT, s.24-25. 8 İşte bu amaç ve nedenlerle, Bankalar Kanununda, tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasına yönelik olarak yer alan esaslardan, tasarruf mevduatı sahiplerinin doğrudan doğruya korunmasına ilişkin ve önemli bir müessese olan tasarruf mevduatı sigortası bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmada, güncelliğini devam ettiren bu konuya ilişkin sorunlar tespite, bu sorunlara çözümler getirilmeye ve önerilerle bulunulmaya gayret edilecektir. Çalışmada, konu iki ana bölüm altında incelenecektir. Birinci bölümde, korumanın konusunu teşkil eden tasarruf mevduatı kavramı üzerinde durularak, bu kavram belirlenip ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bilindiği üzere, tasarruf mevduatı, mevduatın bir çeşididir. Mevduatın ise, çok özetleyici bir şekilde ve genel olarak, bankalar tarafından halktan toplanan paraların bir kısmı, ama hemen tamamına yakın bir kısmı olduğu söylenebilir.29 Yine kısaca, halktan söz konusu paraların (=mevduat) toplanması işlemine mevduat kabulü denir (BanK. m.lO/No.l,c.2).30 Mevduat kabulü temel bir bankacılık işlemidir.31 Bu nedenle, birinci bölümde önce bankacılık işlemlerine yer verilecek; bu işlemler sınıflandırılarak mevduatın bu açıdan yeri belirlenecektir. Bunu takiben, mevduat kabulü işlemi kavranıp belirlenmeye çalışılarak; mevduat kabulünün tanımı, unsurları ve mevduat kabulüyle ilgili diğer hususlar (mevduat kabulü sayılma açısından önemli olmayan hususlar, mevduat kabulü hükmünde olmayan işlemler ve mevduat kabulüne yetkili olanlar) üzerinde durulup; konu irdelenecektir. Daha sonra, bankalar tarafından mevduat kabulü yoluyla halktan toplanan paralar alan mevduat kavramı incelenecektir: Bu bağlamda, mevduat kavramının tanımı, unsurları, mevduatla ilgili diğer hususlar başlığı altında, Bankalar Kanunu anlamında mevduat kavramı açısından önemli olmayan hususlar ve mevduat sayılmayan paralar üzerinde durulduktan sonra, mevduatın çeşitleri belirlenip, bu konuda açıklamalar yapılmaya çalışılacaktır. Bu bölümde son olarak, korumanın konusunu teşkil eden tasarruf mevduatı konusundaki açıklama ve değerlendirmelere yer verilecektir. Bu amaçla, tasarruf mevduatının tanımı yapılacak, unsurları incelenecek ve diğer özellikleri üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, tasarruf mevduatı sigortası kurumu incelenecektir. Bu inceleme, tasarruf mevduatını doğrudan koruyucu sözkonusu sisteme ilişkin kanuni düzenleme açıklanmak ve bu konulara ilişkin sorunlar belirlenip ele alınarak, öğretideki görüşler ve gerekse yabancı hukuktaki konuya ilişkin düzenleme ve fikirler dikkate alınmak suretiyle de- 29 Bkz. aşa. §.2, IV. 30 Bkz. aşa. §.2, III. 31 Bkz. aşa. §.2, IV, 1. 9 ğerlendirilecek, çözüm yolları ortaya konmaya ve önerilerde bulunulmaya çalışılacaktır. II. KONUNUN SINIRLANDIRILMASI VE METOD Yukarıda da belirtildiği gibi, bankalara ilişkin düzenlemelerin, biri ve birinci olanı tasarruf mevduatı sahiplerinin korunması ve diğeri de kredilerin kontrolü olmak üzere iki temel amacı vardır.32 Gerçekten de, sıradan bir tacir, işlerini, kendisini tanıyan ve kendisine güvenen birkaç büyük sermayedardan sağladığı krediler ve daha çok da sermayesini kullanarak yürütür. Dolayısıyla, bu tacirin basiretli bir şekilde işlerini yürütememesi sonucunda işlerinin kötüye gider ve iflas ederse, kendi sermayesini kaybetmiş olur. Bu durumdan bir de, kendisine güvenerek kredi veren az sayıdaki büyük sermaye sahiplerinden oluşan bir alacaklı grubu zarar görür. Buna karşılık, söz konusu bir banka olduğunda durum farklıdır. Yetersiz veya kötü niyetli yöneticiler elinde işler kötüye gider ve sonunda banka iflas ederse, bundan sadece sermayedarlar değil, küçük tasarruflarını bankaya yatırmış olan geniş bir halk topluluğu zarar görür33. Menfaatlerini bizzat korumaktan aciz, özellikle banka yönetimini denetleme olanağından yoksun olan, türlü fedakârlıkla gerçekleştirdikleri küçük tasarruflarını bankalara yatıran bu mudilerin korunması34 ve bu amaçla da bunların bankalardaki mevduatlarının güven altında olmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasının zorunluluğu ve kaçınılmazlığı açıktır35. Bankaların kredi siyasetini de kontrolsüz bırakmak, bankalarda toplanan tasarruflarla oluşturulan fonun, ülke ekonomisinin ihtiyaçları ve amaçları doğrultusunda gereği gibi kullanılmaması nedeniyle, bunlardan yeterli bir şekilde yararlanılamaması veya ülke ekonomisi açısından daha başkaca kötü sonuçlar doğurabilir36. İşte, bankalara ilişkin 32 Bankalara ilişkin düzenlemelerin bu iki temel amacı (kredilerin kontrolü ve özel likle tasarruf mevduatı sahiplerinin korunması) ve önemi hususu, ilgili metinler ve Bankalar Kanunları gerekçelerinde (4389 s.BanK., 2243 sayılı Mevduatı Ko ruma Kanunu, 2999 s.BanK. 7129 s.BanK. ve 3182 s.BanK. gerekçeleri) ve ge rekse öğreti bazında ele alınarak ayrıntılı bir şekilde yukarıda ortaya konulma ya çalışılmış olduğundan, bu konu üzerinde daha fazla durulmayacaktır. 33 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s. 1,2; AKPINAR, s.l. 34 Tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasının ekonomik, sosyal ve hukuksal yönleri ve sebepleri üzerinde yukarıda (bkz. yuk. s. 1 vd.) ayrıntılı bir şekilde du rularak bu konu irdelenmeye çalışıldığından dolayı, burada bu konuya daha fazla yer verilmeyecektir. 35 Ayrıca bkz. AKPINAR, s.l; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.2. Ayrıca bkz. AYOĞLU, s.71. 36 İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.2. 10 düzenlemelerin ikinci ana amacı, bankalarca ticaret ve sanayiinin hizmetine sunulan bu kredilerin kontrolünü sağlamaktır37. Tasarruf mevduatı sahiplerinin korunması ve kredilerin kontrolü amacıyla yapılan düzenlemeler, doğal olarak devletin bankalara ve bankacılığa bir "müdahalesi" dir38. Buna göre, mevduatın korunması ve kredilerin kontrolü, devletin bankalara müdahalesinin temel amaçları ve çeşitleridir39. Bankacılığın tarihinin oldukça eski dönemlere kadar uzandığı söylenebilir40. Gerçi, bankaların ekonomideki yeri ve öneminin, bankacılığın sıradan bir ticaret alanı gibi, özel hükümlerle getirilen düzenlemelere gerek olmaksızın tamamen serbest bir şekilde çalışamayacağı gereğinin, tasarruf sahiplerini koruyucu müdahalelerin kaçınılmazlığının anlaşılması ve bunu sağlamak amacıyla çeşitli tedbirler öngören müdahalelerin yapılmaya başlanmasının da daha XVI. yüzyılda başladığı görülmektedir41. Fakat, gerçek şu ki, XX. yüzyılın başlarında bile bankacılık serbest ve ancak genel hükümlerle düzenlenmiş bir meslek olarak yürütülmekte idi. XIX. yüzyıl boyunca ticaret serbestisi bankacılık için de prensip olarak kabul edilmiş ve bankalara devlet müdahalesi reddedilmiştir. XIX. yüzyılın liberalizmi bu etkisini, XX. yüzyılın başlarında da bir azalma seyri izlemekle birlikte sürdürmüştür42. Mevduatın korunması (ve kredilerin kontrolü) amacıyla devletin bankalara müdahalesi, aşamalı olarak ve zaman zaman ortaya çıkan ekonomik buhranlarda ivme kazanarak gerçekleşmiştir. Gerçekten de, XIX. yüzyılın sonlarında patlak veren birkaç büyük banka iflâsı, kanun koyucuların bu konuda daha hassas olması sonucunu doğurarak, eksik ve yetersiz de olsa, bazı devletlerde (Rusya, Japonya, Avustralya, Güney Afrika), bankacılıkla ilgili bir kısım özel düzenlemelerin yapılmasına ne- 37 Bankalara ilişkin düzenlemelerin ikinci temel amacının kredilerin kontrolü ol duğu hususu ve önemi, yukarıda (bkz. yuk dn. 32 ve yuk s.l vd., özellikle yuk. dn. 1,2,3,4,5 ve ilgili metinler) gerek ilgili metin ve Bankalar Kanunları gerekçe lerinde (4389 s.BanK., 2243 s.Mevduatı Koruma Kanunu, 2999 s.BanK., 7129 s.BanK. ve 3182 s.BanK. gerekçeleri) ve gerekse öğreti bazında ele alınarak ay rıntılı bir şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Burada bu konu üzerinde da ha fazla durulmayacaktır. 38 Ayrıca bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s. 1-3, 8-10; AKPINAR, s.l vd.; ÜNAY, Mevduatın Himayesi, s.5. 39 Bkz. yuk. dn. 38′de yer alan kaynaklar. 40 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.3 vd.; İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Me selesi, s.248. 41 Bkz. AKPINAR, s.l. 42 İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9; AKPINAR, s.2; CAMCIOĞLU, s.54 vd. (İM REGÜN, Mevduatı Koruma, s.9. dn.31′den naklen); AKYİĞİT, s.33. 11 den olur43. Fakat diğer devletlerde bankacılıkta tam bir serbesti olmaya devam etmiş, bu durum, yani bankacılığın serbest ve genel hükümlerle düzenlenmiş bir meslek oluşu, daha önce de belirtildiği üzere, XX. yüzyılın başlarında da devam etmiştir. Yine, I. Dünya Savaşından sonra bir kısım devletler, bankacılığı düzenleyen bazı kurallar koymaya veya bu konudaki mevcut kuralları geliştirmeye çalışmışlardır. Bu hükümler, yine eksik ve yetersiz olmakla birlikte, daha öncekilere nazaran bir gelişme sayılabilecek nitelik göstermektedirler44., Devletin bankalara müdahalesi, dünya ekonomisini vahim bir şekilde sarsan 1929-1931 ekonomi krizi içinde bankaların güç duruma düşmeleri ve devlet yardımını talep etmeleri sonucunda geri dönülmez bir aşama ve hız kazanmıştır. Bundan sonra bankaları sıkı esaslara bağlayan özel düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır45. II. Dünya Savaşından sonra bankalara ilişkin bu özel düzenleme hareketi yeni bir hız kazanarak devam etmiştir46. Çok genel olarak ortaya konmaya çalışılan bu tarihçesinden de anlaşılacağı üzere, ekonomik krizler ve bu dönemlerde yaşanan banka buhranları sonucunda, devletin bankalara müdahalesi fikri kuvvetlenmiş ve bu fikrin uygulamaya geçirilmesi gerçekleşmiştir. Böylece bugünkü devletin bankalara müdahalesinin kaçınılmaz olduğu şeklindeki anlayışa ulaşılmıştır. Günümüzde, hemen her devlet tarafından, öngörülen özel düzenlemelerle bankalar sıkı esaslara bağlanmıştır. Devletlerin bankalara müdahalesi, uyguladıkları ekonomik sisteme göre değişen farklı amaçlar gütse de, her çeşit müdahalenin ortak amacının, bankacılık faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesini sağlamak olduğu söylenebilir47. Keza, bu farklı kanun koyucularla mevduatın korunmasını sağlamak üzere ihdas ettikleri hükümler, içinde bulunulan yer, zaman ve koşulla-nmn etkisi altında doğal olarak birbirinden farklılıklar gösterse de, bunlar bazı ortak esasları içermektedirler. Bankalara devlet müdahalesi, Türkiye′de de dünyadaki benzer bir gelişim göstermiştir. 1929 öncesi bankaların kredi enflasyonu içine düştükleri ve kredi verme konusundaki prensiplere uymaksızın kredi dağıt-tıklan görülmüştür48. Öte yandan, 1929 dünya ekonomik buhranı Türkiye′de de yıkıcı etkilerini göstermiş, bankaların buhran ve zor durum 43 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9; AKPINAR, s.2; AKYIGIT, s.33; IMRE- GÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.248. 44 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9; AKYİĞİT, s.33. 45 AKPINAR, s.2; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9; BİRSEL, s.630; İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.248; KUYUCAK, s.488; AKYİĞİT, s.33. 46 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9; AKYİĞİT, s.33. 47 Aynı görüşte, AKPINAR, s.2. 48 Bkz. SAKA/HAMİT, s.66, 163; AKPINAR, s. 13. 12 içine düşmelerine neden olmuştur49. Bu durumun, daha yeni para biriktirmeye başlayan halkın küçük tasarrufları için bir tehlike oluşturacağı ve bankalara olan güveni sarsacağı kuşkusuzdu. Esasen, o dönemde hükümet olan Cumhuriyet Halk Partisinin 5 okundan (prensibinden) birinin de "devletçilik" olduğunu, dolayısıyla böyle bir partinin halkın tasarruflarının bankalar elinde heba edilmesine göz yummaması gerekeceğini de unutmamak gerekir. Nitekim böyle de olmuştur. Mevduatı korumak, halkı tasarrufa teşvik etmek, bankaların bir düzen içine sokulması ve devam ettirilmesi için50 30.5.1933′te 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu kabul edildi51. Bundan sonra, uygulamada alman tecrübeler, mevcut düzenlemelerin eksiklik, yetersizlik ve etkisizlikleri ve gerekse yabancı hukuklardaki bu konuya ilişkin gelişmeler gerektirdikçe yeni düzenlemelere gidilmiş; bankalara müdahale niteliğindeki temel düzenlemeler olarak 1936′da 2999 sayılı Bankalar Kanunu, 1958′de 7129 sayılı Bankalar Kanunu, 1983′te Bankalar Kanununa ilişkin 70 sayılı KHK., 1985′te 3182 sayılı Bankalar Kanunu52 ve 23 Haziran 1999′da 4389 sayılı Bankalar Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Önümüzdeki yıllarda da Türkiye′de devletin bankalara müdahalesi ve mevduat sahiplerinin korunmasına ağırlık veren yasal düzenlemelerin yapılması tahmin ve temenni edilmektedir53. Daha önce de belirtildiği gibi, devletin müdahale ile bankalara ilişkin düzenlemeler öngörmesinin bir ana gayesi de, ülkedeki iştira gücü 49 Bkz. ULUTAN, Bankacılığın Tekâmülü, s. 165 vd.; AKPINAR, s. 11, 13; ARAL, Para Banka Borsa, s.23 (AKPINAR, s. 13, dn. 24′ten naklen); ULUTAN, Banka lar Kanunu Şerhi, s. 13. 50 AKPINAR, s. 13-14; BİRSEL, 630. 51 Fakat belirtmek gerekir ki, Mevduatı Koruma Kanunu, Türkiye′de devletin ban kalara müdahalesi bağlamında değerlendirilebilecek ilk düzenleme değildir. Fa iz konusunu düzenleyen ve dolayısıyla bankaları ilgilendiren 22 Mart 1303 (1887) tarihli Murabaha Nizamnamesi ile 30 Kasım 1330 (1914) tarihli Ecnebi Şirketlerin Teftiş ve Murakabesi Hakkında Muvakkat Kanun, Türkiye′de banka larla ilgili ilk aldığı tedbirleri içeren düzenlemelerdir (bkz. AKPINAR, s. 10 vd.). 52 Burada, Türkiye′de devletin bankalara müdahalesinin tarihçesine, konu ile ilgi si ölçüsünde çok genel bir şekilde yer verilecektir. Türkiye′de devletin bankala ra müdahalesinin tarihçesi ve bu müdahalelerle getirilen düzenlemelerdeki (2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu, 2999 sayılı Bankalar Kanunu; 7129 sa yılı Bankalar Kanunu, 70 sayılı KHK. ve 3182 sayılı Bankalar Kanunu) mevdu atı koruyucu esaslar hakkında toplu ve daha fazla bir bilgi için örneğin bkz. AK PINAR, s.10 vd.; AKYİĞİT, s.83 vd.; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.9-10; KA- RAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.287-288; TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s. 516-517; TEKİNALP, Banka Hukukunun Esasları, s. 226- 227; BİRSEL, s.630-631; ÜNAY, Mevduatın Himayesi, s.5-6. 53 Bkz. 2000′li yıllarda Türk Bankacılık Sektörü, Türkiye Bankalar Birliği, Yayın No:211, İstanbul 1999, s.21, 25, 39, 83. 13 ile tatmin edilecek ihtiyaçlar arasında azami ekonomik verimi sağlamak, milli paranın kıymetini koruyacak şekilde bir denge kurmak (kantitatif kontrol) ile kamu yararı düşüncesiyle çeşitli kredi türlerinin sektörler ve konular itibariyle dağılımını ayarlamak (kalitatif kontrol) ve böylece öngörülen belirli hedeflere ulaşmak amaçlarıyla^4 kredilerin kontrolüdür55. Sözgelimi gayrimenkul ticareti ile uğraşan gerçek ve tüzel kişilere kredi yasağı (BanK.m.l2/No.2), ülkenin iktisadi kalkınması ile ilgili sahalara verilecek kredilere kolaylıklar sağlanması veya Kredi Tanzim Komitesi gibi bir birim kurarak, ona kredilerin kontrolünü sağlayacak kararlar alma yetkisinin verilmesi gibi müdahaleler, hep kredilerin kontrolü gayesine yöneliktir56. Hemen belirtmek gerekir ki, devletin bankalara müdahalesinde, mevduatı koruma ve kredilerin kontrolü, tabiri caizse madalyonun iki yüzü gibidir. Bu açıdan, mevduat sahiplerinin korunmasına yönelik hükümlerden bir kısmı, aynı zamanda kredilerin kontrolü meselesi ile de ilgilidir57. Bir deyişe58 göre, mevduatın iyi bir şekilde korunması, ancak bankalann verdiği kredilerin sağlam esaslara bağlanması ile olanaklıdır. Fakat günümüzde, kredilerin kontrolü, sadece mevduat, koruma amacına hizmet eden bir yol olarak ve mevduatı koruyucu hükümlerin bir yönü şeklinde değerlendirilmemektedir. Hatta, günümüzde, kredilerin kontrolü meselesinin daha önemli olduğu ve hemen bütün devletlerin, bu konuya özel bir şekilde el atarak, düzenlemelere gittiği ve böylece kredileri kontrol altına aldığı söylenebilir59. Örneğin, bankalann aktif (=kredi) işlemleri bakımından sözkonusu olan; likidite, risklerin dağıtılması ve spesiyalizasyon (=uzmanlaşma) esaslan, hem mevduatın korunması ve hem de kredilerin kontrolünü amacıyla ilgilidir60. 54 Banka kredilerini kontrolü amaçlan için ayrıca bkz. İMREGÜN, Kredilerin Kon trolü Meselesi, s.249 vd.; AKPINAR, s.3. 55 İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.2,3; İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.248 vd.; ÜMAY, Mevduatın Himayesi, s.5. AKPINAR ise, bankalara devlet müdahalesinin kredileri düzenleme amacını "yön verici gaye" terimi ile ifade etmektedir (bkz. s.3, 4). Bu çalışmada "kredilerin kontrolü" ibaresinin kullanımı tercih edilmiştir. 56 Bkz. AKPINAR, s.4. Kredilerin kantitatif kontrol ve kalitatif kontrol yöntemleri konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.249 vd. Keza, Türkiye′de geçmiş dönemlerdeki Banka Kredileri Tanzim Komi tesi uygulaması hakkında detaylı bilgi için bkz. İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.248. 57 Ayrıca bkz. ÜNAY, Mevduatın Himayesi, s.5. 58 İMREGÜN, Kredilerin Kontrolü Meselesi, s.248. 59 Aynı görüşte, İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.3. 60 Bkz. İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s. 42,43,47,49,50 dn. 37, 51 vd., 60, 61 vd.; ÜNAY, Mevduatın Himayesi, s. 17, 19, 21-22, 24, 25. 14 Bankalara devlet müdahalesinin kredilerin kontrolü bakımından incelenmesi, başlı başına bir çalışma konusu oluşturacak genişlikte ve derinlikte bir meseledir. Bu çalışma, tasarruf mevduatı sahiplerinin korunması üzerine hasredilmiş olup; kredilerin kontrolü kapsam dışı bırakılmıştır. Devletin bankalara müdahalesinde, tasarruf sahiplerini koruma gayesi esas ve öncelikli olan ise de, bu müdahalenin koruyucu yönü sadece bundan ibaret değildir. Gerçekten de, hukuk, toplum için yararlı olan ekonomik girişimleri, faaliyetleri ve üretimi kolaylaştırıcı ve koruyucu bir yol tutmak zorundadır61. Kaldı ki, bankalar sıradan bir ekonomik kuruluş değildir. Daha önce de vurgulandığı üzere62 bankalar, günümüz ekonomi düzeninin temel çarklarından birisidir. Bu ana unsurda meydana gelecek bir bozulma, düzenli ve güvenli işleyişin aksaması, ekonominin bütününü etkiler. Ekonomik düzeninde sosyal düzenin en esaslı temellerinden biri olduğu63 kuşkusuzdur. İşte, bu sosyal düzenin bozulması ve zarar görmesinin önlenmesi amacıyla, bu düzenin işleyişinden temel çarklarından biri olan bankaların korunması da, bu konuya ilişkin düzenlemelerin amaçlarından birisi olduğu kuşkusuzdur64. Banka kanunları, bankaların korunması amacından hareketle okunduğunda; bankaları risklere karşı koruyucu iki tür önleme yönelik esaslara yer verildiği görülür:65 1. Mali Bünyeyi Güçlü Tutmayı Amaçlayan Önlemler: Bunlar66, kuruluşundan başlayarak bir bankaya uygulanan; özkaynağm güçlü olması, ek yedek akçe ayırma zorunluluğunun öngörülmesi, kredi riskinin dağıtılması ve özkaynak ile kredi ve kaynak tahsisi arasında ilişki kurulması, kamuyu aydınlatma ilkelerinin kapsamlarının ve etki alanlarının genişletilmesi, uzmanlardan oluşan bir kamusal dış denetim teşkilatının bankayı gözetim ve denetim altında tutması ve yöneticilerin yüksek teminatlar yatırmaları ve banka ile işlem yapma yasağına tabi olmaları şeklinde sayılabilecek, devamlı ve olağan önlemlerdir. 4389 sayılı Kanun bu açıdan incelendiğinde; m.7/No.2, 9/No.6 ve Il/No.l2′de özkaynağm güçlü olmasını ve ek yedek akçe ayrılmasını, m.9/No.l, 3-4′te yönetici- 61 TEKİNAY, s.8; MENEKŞE, s.8. 62 Bkz. yuk. s.l vd. 63 VELİDEDEOĞLU, Umumi Esaslar, s. 19; VELİDEDEOĞLU, Medeni Hukuk, s.13. 64 Ayrıca bkz. TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s.515; AKPINAR, s.3; MENEKŞE, s.8-9. 65 TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s.515; TEKİNALP, Banka Hukuku nun Esasları s.238; AKYİĞİT, s.29-30. 66 Bkz. TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s. 515; TEKİNALP, Banka Huku kunun Esasları s.238; AKYİĞİT, s.30. 15 lere ilişkin, yemin, mal beyanı gibi yükümlülüklerle onları sorumluluk -lannı hissetmeye yönelten esasları, m. ll/No.9′da ise, bu kişileri banka ile işlim yapma yasağı altına sokan esası, m. 1 l/No. 1-8 ve m. 12/No. l′de riskin dağıtılmasını, m.l3′te kamuyu aydınlatma esaslarının uygulanmasını ve m.9/No.4 ile m.5′te uzman iç ve dış denetimi, m.9/No.2 ve No.ö′te yöneticilerin belli ahlaki ve mesleki nitelikleri taşımasını öngören hükümlerinin67, bankaların korunmasına yönelik bu gurup önlemleri içeren hükümler olduğu söylenebilir. 2. Mali Bünyeyi Güçlendirmeyi Amaçlayan Önlemler: Bunlar68 ise, bankaların kriz anında geçici yönetim altına alınması, bazı işlemlerin yapılmasının yasaklanması, sermaye artırımı zorunluluğunun getirilmesi, zorunlu devir ve birleşme gibi olağanüstü ve geçici önlemlerdir69. 4389 sayılı Kanunda bu tür tedbirler m. 14′te düzenlenmektedir. 4389 sayılı Kanunun bu hükmünde sözkonusu tedbirlerin büyük ölçüde çoğaltıldığı, BDDK.′na bu tedbirleri alma bakımından geniş yetkiler tanındığı ve görevler yüklendiği görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, 4389 sayılı Kanunda (m. 14), önceki dönemlerde (3182 s.BanK.m.64, 70 s.KHK.m.63) öngörülmüş olan zorunlu devir ve birleşme müessesesine yer verilmemiştir.69a 3. 67 Söz gelimi, 70 s.KHK′de, bankaların mali bünyesini güçlü tutmayı amaçlayan önlemleri içeren bu hükümlerin karşılığı, m.5/No.l, m.16,1,32,33,4 vd., 38,39,47,51 vd., 25,26,61,24, 25/f.2 ve m.31′de yer almıştı (bkz. TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler-2, s. 10 vd.; TEKİNALP, Banka Hukukunun Esas ları s.238-239; TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s.515-516). 68 Bkz. TEKİNALP, Mevduaü Koruyucu Tedbirler, s.516; TEKİNALP, Banka Huku kunun Esasları s.239; AKYİĞİT, s.30. 69 Önceki dönemlerde uygulanan tedrici tasfiye, sosyal düzenin temel çarkların dan biri olan bankaların bozularak, ekonomiye ve sonuçta bu düzene zarar ver mesini önleyici bir tedbir niteliğinde idi (bkz. MENEKŞE, s.8-10,53; TAŞDELEN, Bankaların Tedricen Tasfiyesi, s.53; BAŞBUĞ, Bankaların Tedricen Tasfiyesi, s. 104; tedrici tasfiyeye ilişkin 7129 s.BanK.m.60 hakkındaki Muhtelif encümen Gerekçesi, bkz. MENEKŞE, s.9). Bu konuda ayrıca bkz. İBK., 24.5.1972, E.5/K.9 (Sİ., 1972/293, s.227-236);İİD., 21.11.1966, E.11612/K.11645 (RKD. 1967/2, s.59-60; EREM/ALTINOK/TANDOĞAN, Bakalar Kanunu Şerhi(6. B., Ankara 1975), s.304); İİD., 25.9.1964, E.9797/K.10219 (AD. 1965/2, s.244- 245). Burada korumanın bizzat bankaya yönelik olduğu da görülmektedir. Ger çekten de, kapitalist ve karma ekonomi düzeninde iflâsların mümkün olduğu kadar azaltılması istenir (aynca bkz. UMAR, s. 38). İşte tedrici tasfiye, büyük sermayelerin münferit alacaklılar (küçük tasarruf sahipleri) karşısında parçala nıp dağılmasını önleme ve bunun için de iflâs durumlarının azaltılması amacı nın da gerçekleştirilmesine yönelik bir önlemdi, (aynca bkz. MENEKŞE, s.8). Bir diğer deyişle, tedrici tasfiye, bankaların zayıflayan bünyesini güçlendirme yöne lik bir tür özel tasfiye rejimidir (bkz. TEKİNALP, Banka Hukukunun Esasları s.239; TEKİNALP, Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s.516). 69a Aynı şekilde bkz.REİSOGLU, Bankalar Kanunu Şerhi (Ankara 2002), s. 784; AL-TAY, Bankaların Mali Durumunun Bozulmasının Hukuki Sonuçlan , s.226. 16 4. Fakat bu ikili gruplandırmaya bir üçüncüsünü de eklemek gerekir; o da; banka itibarını, şöhret ve servetini korumaya yönelik esaslardır70. Keza, bankalar arasındaki haksız rekabeti önlemek amacıyla masraf olarak alınacak paranın belirli bir orandan yukarı olamayacağı esası ya da bankaların, ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulayacakları azami faiz oranları ile sağlayacakları diğer menfaatlerin nitelikleri ile azami faiz oranları ile sağlayacakları diğer menfaatleri nitelikleri ile azami miktar yahut oranlarını tespit etme, kısmen veya tamamen serbest bırakma yetkisini Bakanlar Kuruluna veren hükümler (BanK.m.20/No.l,a) bu bağlamda sayılabilir71. Bankaların korunması ayrı ve özel bir çalışma konusu olabilir. Fakat bu çalışmada, bu konu ve devletin bankalara müdahalesinin ikinci derecedeki diğer koruyucu gayelerinden olan, mudiler dışındaki banka alacaklılarının, genel ekonomik çıkarların ve banka borçlularının korunması72 hususları kapsam dışı bırakılmıştır. Bankalara müdahalenin koruyucu amacı, bu konular açısından ele alınıp incelenmeyecektir. Türk banka hukukunda, tasarruf mevduatının korunmasını bütün yönleriyle ve bu korumayı sağlayan bütün esasları incelemenin de tek bir çalışmanın kapsamına sığmayacağı açıktır. Bir malvarlığını tehdit eden bir rizikonun bulunduğu her durumda bu riske karşı iki çeşit önlem söz konusu olur:73 1. Riskin gerçekleşmesini önleyici tedbirler: Bunlar74; bankaları ris ke karşı koyucu, riskin gerçekleşmesini önleyici ve dolayısıyla banka alacaklarını, özellikle tasarruf mevduatı sahiplerini koruyan; denetim, özkaynaklann güçlendirilmesi, zorunlu yedek akçe ve karşılıklar, kredi sınırlan, kredi açma şartları, banka kurucu ve yöneticilerinde ahlâki ve mesleki nitelikler aranması ve cezai müeyyideler gibi önlemlerdir. 2. Riskin gerçekleşmesi halinde zararın telâfi edilmesini sağlayıcı tedbirler: Önceki dönemlerde uygulananlar da dahil olmak üzere; iflâs durumunda imtiyaz, tedrici tasfiye, bankalar tasfiye fonu, zorunlu devir veya birleşme ve mevduat sigortası veya fonu bu tür önlemlerdir75. 70 Örneğin bkz. 4389 s.BanK.m. 10/No. 1; 22/No.l, özellikle No.6. 3182 s.BanK.m.l3/No.2, 62/No.2, 84 (bkz.YÜKSEL, Bankacılık Hukuku (8. B., İs tanbul 1997), s.2-3; YÜKSEL/YÜKSEL/YÜKSEL, s.1-3.; 7. CD., 4.11.1991, 10052/12118, YKD., 2/1992, s.310). 71 Ayrıca bkz. AKPINAR, s.3. 72 Bkz. AKPINAR, s.3. 73 KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.287; ayrıca bkz. AKYİĞİT, s.29. 74 Bkz. KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.288 vd. 75 Bkz. KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.294 vd. 17 Şu halde, devletin, bankalara müdahale ederek bankalar kanunla-nyla getirdiği düzenlemelerin temel amacı olan, mevduatı koruma gayesinin gerçekleştirilmesine yönelik esaslann iki ana grup altında toplandığı görülmektedir: Birinci grup esaslar; önleyici ve koruyucu nitelikte olan, bankaları güçlü kılmak ve böyle tutmak suretiyle mevduat sahiplerinin korunmasını sağlamaya yönelik esaslardır. İkinci grup esaslar ise; bütün önleyici ve koruyucu tedbirlere rağmen banka işlerinin yine de kötüye gitmesi ve bankanın acze düşmesi üzerine, bu durumun olumsuz sonuçlarına karşı mevduat sahiplerini koruyan esaslardır76. Tür zorunluluğu (yani bankacılıkla uğraşacak teşebbüslerin belirli hukuki formlara bölünme zorunluluğu), asgari sermaye zorunluluğu, kurucu ve yöneticilerde belirli mesleki ve ahlaki niteliklerin aranması, zorunlu yedek akçe ve karşılıklar, kredi sınırlan ve kredi açma şartlan, bilanço ile kâr ve zarar cetvellerinin yayınlanması zorunluluğu gibi, bankaların mali bünyesini güçlendirmek ve böyle tutmak suretiyle mevduatı koruduğuna göre, bunu mevduatın "dolayısıyla" veya "dolaylı olarak" korunması olarak ifade edilebilir77. Bu tür esaslan bu başlık altında ele 76 Bkz. yuk.§.l, dn. 74 ve 75 ve ilgili metin. Sözgelimi, Tekinalp, mevduatı koruyan esaslan, önleyici tedbirler, kriz halinde bunun sonuçlarını hafifletmeye yönelik tedbirler ve kriz halinde imtiyaz tesisi suretiyle koruyucu tedbirler olarak sınıflandırmaktadır. Buna göre, mevduat karşılıkları (Mer.BanK.m.40/11), önleyici tedbir, mevduat sigortası veya fonu, bankaların iflasta değişik tasfiye düzenine bağlanması, bankalar arası isteğe bağlı veya zorunlu birleşmeler ve malvarlığının kısmen veya tamamen devrine ilişkin hükümler krizin sonuçlarını hafifletmeye ve böylece mevduatı korumaya yönelik tedbirler, mevduatın imtiyazlı alacak kabul eden sistem ise kriz halinde imtiyaz tesisi suretiyle mevduatı koruyucu tedbirdir (bkz. Banka Hukukunun Esaslan s.239; Mevduatı Koruyucu Tedbirler, s.516). Bunun gibi, İmregün′ün, kanun koyucuların, mevduatı korumak amacıyla iyi bir "jestiyonu" sağlama bağlamında bankalara müdahalesini; Bankaların Kuruluş ve İç Organizasyonuna Müdahale, Banka Muameleleri bakımından Murakabe ve Müeyyide şeklinde bölümlere ayırarak incelediği (bkz. Mevduatı koruma, s. 17 vd.; aynı şekilde bkz. AKYİGİT, s.36 vd.) ve banka işlerinin yine de kötü gitmesi durumunda mevduat sahiplerinin korunması amacıyla yapılan müdahaleyi ise, "Mevduatı Temine Matuf Muhtelif Tedbirler" başlıklı bir bölümde toplayarak incelediği görülmektedir. İmregün, "Mevduatı Temine Matuf Muhtelif Tedbirler" olarak, Yedek Akçeler, Garanti ve Sigorta ile İmtiyaz Sistemini incelemiştir (bkz. Mevduatı Koruma, s.86 vd.; ayrıca bkz. AKYİGİT, s.200 vd.). 77 Bkz. AKPINAR, s.3; AKYİGİT, s.30; 7129 s.BanK. m.24 hakkında Muhtelif En cümen Gerekçesi (bkz. Bankalar Kanunu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1958, s.26). Bu tür esaslann "mevduatın dolayısıyla korunmasını sağlayan esaslar" olarak adlandırılmasının diğer bir sebebi, bu esaslann aynı zamanda kredilerin kontrolüyle de ilgili oluşudur (bkz. ÜNAY, Mevduaün Himayesi, s.5). 18 alıp incelemek gerekir. Buna karşılık, mevduat sigortası, zorunlu devir ve birleşme, tedrici tasfiye ile iflas durumunda imtiyaz, bankaların ödemeden acze düşmesi riskinin gerçekleşmesi durumunda mevduat sahiplerinin korunmasını sağlayan esaslar olarak, "mevduatın doğrudan doğruya korunmasına yönelik esaslar" şeklinde adlandırılabilir78. Tekrar vurgulamak gerekirse, bankalar kanunu, devletin bankalara müdahalesindeki mevduatın korunması gayesi açısından ele alınıp değerlendirildiğinde, mevduatı korumaya yönelik hükümlerin iki ana grup altında toplanabildiği ve bu grupların şöyle de adlandırılabildiği görülmektedir: 1. Mevduatın Doğrudan Doğruya Korunmasını Sağlamaya Yönelik Hükümler ve 2. Mevduatın Dolaylı Olarak Korunmasını Sağlamaya Yönelik hükümler79. Mevduatın dolaylı olarak korunmasına yönelik olan söz konusu esaslann değişik açılardan sınıflandırılarak incelenmesi mümkündür80. Hatta bunlardan bir grubu veya sözgelimi bankaların denetimini incelemek, başlıbaşma bir çalışmanın konusu oluşturabilir. Bu denli bir genişlik, derinlik ve önem söz konusudur. Bu çalışmada, tasarruf mevdu- 78 Bu ifade için ayrıca bkz. AKPINAR, s.3; İMREGÜN, Mevduatı Koruma, s.90; AKYİĞİT, s.30; 7129 s.BanK.m.24 hakkında Muhtelif Encümen Gerekçesi (bkz. Bankalar Kanunu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1958, s.26). Bankalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Tasarısının Gerekçesi, I.Genel Gerekçe 2′den: "Bu bakımdan...kanun koyucu, ülkeden ülkeye farklılık ar-zetmekle beraber, bankalar kanunlarıyla mevduatı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak koruyucu hükümler getirmekte..." (bkz. TAŞÇIOGLU, Bankalar Kanunları ve İlgili Düzenlemeler, s. 102;TAŞDELEN, Bankalar Kanunu Şerhi, s. 11). Buna karşılık ÜNAY′m bu terimi, koruyucu-önleylci nitelikte olanlar da dahil olmak üzere, kredilerin kontrolü amacına hizmet etmeyip de sadece mevduatın korunmasına yönelik olan hükümler bakımından kullandığı görülmektedir ( Mevduatın Himayesi, s.5, 20). Belirtmek gerekir ki, önleyici-koruyucu gayesi olan esaslar, bizzat banka işletmesinin korunmasıyla da ilgilidir (bkz. yuk. s.21 ). Bu esaslar, tasarruf mevduatı sahiplerini, bankaların mali bünyelerini güçlendirmek suretiyle, diğer bir deyişle dolaylı olarak korumaktadırlar. Bu nedenle, mevduatın doğrudan doğruya korunması ibaresinin, bankaların acze düşmesi üzerine tasarruf mevduatı sahiplerinin korunmasına yönelik olan esaslar bakımından ve bunlara özgü olarak kullanılmasının isabetli olacağı kanısındayız. 79 Bkz.yuk. §.1, dn. 77,78 ve ilgili metin. 80 Örneğin bkz. İMREGÜN, Mevduaü Koruma, s. 17 vd.; AKYİĞİT, s.36 vd.; KARA- YALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.288 vd.; 7129 s.BanK.m.24′e ilişkin Muhtelif Encümen Gerekçesi (Bankalar Kanunu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1958, s.26-28). Bu konuda ayrıca bkz. yuk. dn. 76. Önceki Bankalar Kanunlarındaki ilgili hükümlere göre yapılan bu sınıflan dırmaların, esas itibariyle şimdiki (4389 sayılı) Bankalar Kanununun ilgili hü kümleri çerçevesinde de geçerli olduğunu belirtmek gerekir. 19 atı sahiplerinin dolaylı olarak korunması ve bu tür korumayı sağlamaya yönelik esaslar ele alınıp incelenmeyecektir. Bu hususlar başka çalışmalarda ele alınıp değerlendirilmek üzere, bu çalışmanın kapsamı dışında bırakılmıştır. Keza, riskin gerçekleşmesi halinde zararın telafi edilmesini sağlayıcı, yani mevduatın doğrudan doğruya korunmasına yönelik esaslar da ayn ayrı çalışma konularını teşkil edecek şekilde genişlik, derinlik ve önemi haizdir. Bu bakımdan bu esaslann hepsi bu çalışmada ele alınıp incelenmeyecektir. Öte yandan, tedrici tasfiye usulü de tasarruf mevduatı sahiplerinin doğrudan doğruya korunmasına yönelik bir müessesedir. 1960 yılında 7129 sayılı Bankalar kanununda 153 sayılı Kanunla81 bazı değişiklik ve ilaveler yapılmıştır. Bu ilavelerden birisi de m.2 ile 7129 s.BanK.m.60′a eklenen tedrici tasfiye usulüne ilişkin fıkralar idi. İşte, tedrici tasfiye usulü Türk hukukuna 1960′da bu şekilde girmiş, 1979 yılında 28 s.KHK.82 ile de geliştirilmiştir. 1983 yılında yürürlüğe giren 70 s.KHK′de ve daha sonraki 3182 s.BanK.′nda ve bugünkü 4389 s.BanK.′nda tedrici tasfiye usulüne yer verilmemiştir. Dolayısıyla tedrici tasfiye müessesesi bu çalışmanın kapsamına alınmamıştır83. Bu çalışmada, tasarruf mevduatı sahiplerinin doğrudan doğruya korunmasına yönelik esaslardan, tasarruf mevduatı sigortası kurumu incelenmeye gayret edilecektir. Bu çalışmada, tasarruf mevduatı sigortası kurumu, Türk hukuku bazında incelenecektir. Amaç, Türk hukukuna bu açıdan katkıda bulunabilmek ve böylece faydalı olabilmektir. Diğer bir deyişle, bu çalışma, karşılaştırmalı bir hukuk tezi değildir. Buna göre, inceleme, konunun 81 Bkz. RG., T. 13 Aralık 1960, S. 10679. 82 Bkz. RG., T.31 Aralık 1979, S.16740. 83 Mülga 7129 s.BanK. ile ek ve değişikliklerine göre tedricen tasfiyeye tabi tutu lan bankaların bu usule göre tasfiyesi işlemleri sonraki dönemlere sarkarak de vam etmiştir. Bkz. TMSF. 2000 Yılı Faaliyet Raporu, Mayıs 2001; TMSF. 2001 Yılı Faaliyet Raporu, Mayıs 2002; TMSF. 2002 Yılı Faaliyet Raporu, Mayıs 2003 (www. bddk. org. tr). Tedrici tasfiye usulü hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.; KURU, İflas ve Konkordato Hukuku, s.42-43, s.144; KURU, Bankacılar için îcra ve İflas Hukuku (3. B., Ankara 1973), s.78vd.; MENEKŞE, s.3 vd.; KARACAN, Bankacılık Hukuku, s.340-342; KARAYALÇIN, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, s.295 vd.; TEKİ-NALP, Banka Hukukunun Esasları, s.41, 133, 226-227, 239; TAŞDELEN, Bankaların Tedricen Tasfiyesi, s.53 vd.; BAŞBUĞ, Bankaların Tedricen Tasfiyesi, s.104 vd.; AKYİĞİT, s.156-159; KARAYALÇIN, Tartışmalar I, s.273-274; CAN-BAŞ/EROL, s.32,33; ÖNAL/ DÜZAKIN/AKYÜZ, s. 40-42; ÜNVEREN, s. 136,137-138; TAŞDELEN, Bankalar Kanunu Şerhi, s.8,518; OVALI, s.110; TE-KİNALP, Mevduaü Koruyucu Tedbirler-2, s. 14. 20 Türk hukuk doktrinindeki ele alınış biçimi ve uygulamadaki seyri esas alınmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Fakat, incelemede, yer yer yabancı hukukla bağlantı kurma çabası gösterilerek karşılaştırmalı bir metod uygulanmaya gayret edilmiştir. Bundan amaç, konuları daha da aydın -latabilme, farklı yaklaşımları ortaya koyabilme ve bu suretle Türk hukukuna daha da katkıda bulunabilmedir. Yani, Bankalar Kanununun mevduatın doğrudan doğruya korunmasına ilişkin hükümlerini daha iyi de-ğerlendirilebilmek. Çalışmanın sırf teorik bir nitelikte kalmasının önlenmesi amacıyla, inceleme sırasında idarenin uygulamayı yansıtan ve yön veren işlemlerine ve ulaşılabildiği ölçüde mahkeme kararlarına özel bir yer ve önem verilmeye gayret edilmiştir. Gerek uygulamaya yönelik olarak kurulmaya çalışılan bu bağlantıların ve gerekse yararlanılan sistematik eserler, monografi ve şerhlerin hemen tamamen önceki Bankalar Kanunları dönemlerine ait olduğu görülecektir. Yürürlükteki düzenlemeyi oluşturan hükümlerin daha iyi bir inceleme ve değerlendirilmesinin yapılabilmesi amacıyla bundan kaçmıl-mamıştır ve bir sakınca olmayacağı kanısındayız. Çünkü, bugün yürürlükte olan 4389 sayılı Bankalar Kanunu henüz kısa sayılabilecek bir uygulamasının olduğu söylenebilir. Öte yandan, gerçekte bu kanunun, en azından bu çalışmada incelenen konul