Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Nisan (68)      Mart (140)      Şubat (116)      Ocak (138)

Roma Borçlar Hukukunda Hata

Roma Borçlar Hukukunda Hata



Sayfa Sayısı
:  
132
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2007
ISBN NO
:  
9789754644302

90,00 TL

Bu ürün şu anda stoklarımızda yok!
Yazarın diğer ürünlerine gözatmanızı tavsiye ederiz...











§1-GİRİŞ Hukuk kuralları, kişilere kanunların çizdiği sınırlar içinde kalmak şartı ile hukuki ilişkilerini diledikleri gibi düzenlemek yetkisi vermiş¬tir. İnsanların bu serbestiden yararlanarak hukuki ilişkilerini düzenle¬melerini sağlayan araç ise hukuki işlemlerdir. İnsanların hukuki işlem iradeleri her zaman sıhhatli değildir. İrade, bazen oluşum aşamasında, bazen de beyan aşamasında sakatlanabil-mektedir. Bu da ′"hata" dediğimiz hukuki kurumun işlerlik kazanma¬sına sebep olmaktadır. Örneğin, eski bir elbisenin yeni olduğu düşün¬cesi ile satın alınması, yüksek değerde olduğu saiki ile düşük değerde olan bir altının satın alınması, bakire olduğu düşüncesi ile bakire ol¬mayan kölenin satın alınması durumlarında, hukuki işlem iradesinin, oluşum aşamasında sakatlanması söz konusudur. Yine bir malikin, kendisinin zarara uğramayacağı düşüncesi ile, komşu arazideki yağ¬mur sularının kendi arazisi üzerinden tahliyesini temin edecek inşaata izin vermesi, ancak sonuç itibari ile yapılan işin kendi arazisine zarar vermesi durumunda, açığa vurduğu irade de böyledir. Bir kimsenin karz sözleşmesi yapmak isterken, yanlışlıkla bağış¬lama sözleşmesi yapmak istediğini beyan etmesi, bir ton buğday satın almak isterken, yanlışlıkla bin ton buğday satın almak istediğini beyan etmesi ya da dolma kalem satın almak istediği halde kurşun kalem satın almak istediğini beyan etmesi durumlarında ise iradenin beyanı aşamasında sakatlanması söz konusudur. Eğer bir kimse, sözleşmenin kurulması için hukuk düzeninin önce¬den belirlediği işlemleri objektif olarak yapmış, fakat bu. aslında hiç istemediği bir hukuki işlem sonucunu doğurmuşsa, ortada bir menfaat çatışması vardır. Bu durum her hukuk düzeninde aynı olmakla birlik¬te, sorunun hukuki çözümleri farklı olabilmektedir ve her hukuk düze¬ninin belirlediği, sözleşmenin geçerlilik sebepleri ile bağlantılıdır. Günümüzde bir çok Avrupa ülkelerinin hukuklarında ve İsviçre-Türk hukukunda hata doktrininin temelleri Roma hukukuna dayan¬maktadır. Ancak bu etkileşim, Roma hukukunun hata doktrininin ol¬duğu gibi iktbas edilmesi şeklinde değil, Pandekt hukukçularının da katkıları sonucunda ortaya çıkan sonuçların, kanunlaştırma hareketle¬rinde dikkate alınması sureti ile gerçekleşmiştir. 15 Roma hukukunun hata ile ilgili hukuki malzemelerini ve hukuki mülahazalarını, bugünkü hata anlayışına uygun olarak izah etmenin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Roma hukukçularının hata ile ilgili düşünceleri günümüze kadar net olarak ortaya koyulamamıştır. Bunun bir kaç nedeni vardır: Bun¬lardan birincisi geniş kapsamlı sistem bulma çabalarıdır. İkincisi ne¬den ise. sınırlı geçerliliği bulunan hata ile ilgili cümlelerin mutlak hu¬kuk kuralları olarak ilân edilmesidir. Üçüncü neden ise, Corpus luris Civilis′in değişik metinlerinde dağınık halde bulunan karışık hata du¬rumlarının basit olarak arz edilmesidir. Roma hukukunun hata doktrini üzerinde tartışmalı hususlara kısa¬ca şu örnekleri verebiliriz: Bunlardan birincisi, günümüzde temel ha¬tası olarak nitelendirilen esaslı vasıf hatalarının, Roma hukukunda sözleşmenin hükümsüzlüğü sonucunu doğuran hata olarak değerlendi¬rilip değerlendirilmediği sorunudur. Klâsik hukukçuların bu konuya ilişkin metinlerinde de farklılık vardır. Tartışmalı olan ikinci husus, errantis voluntas nulla est (hatalı irade batıldır) kuralının geçerlik alanı ile ilgilidir. Bazı yazarlara göre. bu kural "hatalı her iradenin batıl olduğu" anlamını taşımaktadır. Bazı yazarlara göre ise, bu kural "hatalı her iradenin batıl" olduğu anlamını taşımamaktadır, mutlak bir geçerlilik ifade etmemektedir. Bu yazarla¬ra göre, bu kuralın sınırlı geçerlilik alanı söz konusudur. Pandekt hukukçularının ve günümüz Roma hukukçularının tartış¬tıkları en önemli konu ise, klâsik hukukçuların hata hükümlerini da¬yandırdıkları temel üzerinedir: Savunulan bir görüşe göre. hata hü¬kümlerinin temelinde tek taraflı hata bulunmaktadır. Bu teoriye göre hata, beyan sahibinin gerçek iradesini yansıtmayan beyanı ile onun gerçek iradesi arasındaki farklılıktır; bu da sözleşmenin hükümsüzlü¬ğü sonucunu doğurmaktadır. Bir başka görüşe göre, hükümsüzlük kararlarının temelinde. uyuşmazlık bulunmaktadır. Uyuşmazlık kavramından ise, taraflardan birinin iradesinin diğerinin iradesi ile uyuşmaması anlaşılmalıdır. Bir diğer görüşe göre ise de, hükümsüzlük kararlarının temelinde ne tek tarafın hatası, ne dissensus bulunmaktadır. Aksine, hükümsüz¬lük kararları temelinde "sözleşmenin konusunun yorum yolu ile de belirlenememesi" bulunmaktadır. 16 Türk hukukunda şimdiye kadar bu konuda yapılmış özel bir çalış¬ma bulunmaması ve bu konu ile ilgilenen Roma hukukçularının da birbirlerine tamamen zıt görüşleri ortaya koymuş olmaları, bizleri bu çalışmaya sevk eden sebepler olmuştur. Bu çalışmamızın birinci bölümünde hukuki işlemler, özellikle söz¬leşmeler ve sözleşmelerin kurulması hakkında genel bilgiler verilmiş¬tir. Ayrıca iradeyi sakatlayan sebeplere genel olarak değinildikten son¬ra, hatanın anlamı, çeşitleri, benzer kurumlardan farkı ortaya konul¬maya çalışılmıştır. Örneğin, çalışmamızın esasını oluşturan ve söz¬leşmenin kurulması aşamasında iradeyi sakatlayan bir sebep olan hata ile benzer kurumlar olan, "borç olmayan bir şeyin hataen ödenmesi" durumundaki hata ve "hataen farklı bir şey (aliud) ifa edilmesi" duru¬mundaki hata kavramları, bu bölümde karşılaştırmalı olarak ele alın¬mıştır. İkinci bölümde ise, Roma hukukçularının ortaya koymuş oldukları somut hata durumları tek tek ele alınmış ve bu konudaki görüş farklı¬lıkları da izah edilmiştir. Ayrıca üzerinde çok tartışılan errantis voluntas nulla est cümlesi ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise Roma hukukunda hataya bağlanan hukuki sonuçlar ayrıntılı olarak ele alındıktan sonra, Türk hukukunda hataya bağlanan hukuki sonuçlara da kısaca yer verilmiştir. Ancak çalışma¬mızın Roma hukuku ile ilgili olduğu göz önünde tutularak, aynı konu¬larda Türk hukukunda yer alan düzenlemelere mümkün olduğu kadar az yer verilmeye çalışılmıştır. 17