Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Mayıs (38)      Nisan (73)      Mart (139)      Şubat (116)

Kanunların Ruhu Üzerine ( MONTESQUIEU )

Kanunların Ruhu Üzerine ( MONTESQUIEU )



Sayfa Sayısı
:  
599
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2014
ISBN NO
:  
9789757670414

55,00 TL

Bu ürün şu anda stoklarımızda yok!
Yazarın diğer ürünlerine gözatmanızı tavsiye ederiz...









ÖNSÖZ


Bu kitapta mevcut sayısız olaylar içinden birkaçı hiç ummadığım halde tutar her"hangi bir kimseyi gücendirirse, önce şunu söyleyeyim ki bunların hiçbiri kötü niyetle ortaya atılmış değildir. Tabiatım bakımından hiçbir şeyi reddedecek, küçüm-seyecek kafada değilim. Eflatun, Sokrates'le aynı çağda doğduğu için tanrılara

şükretmekten geri kalmamış; içinde yaşadığım ülkede beni dünyaya getirdiği için, bana birce*'sevdirdiği kişilere itaat etmemi istediği için ben de aynı şekilde Tanrı'ya şükretmek­ken geri kalmıyorum.

Bağışlamayacak diye endişe ettiğim bir lütufta bulunmasını isteyeceğim oku-îyucudan; o da şu: Yirmi yıllık bir çalışmanın, şöyle bir anlık okumadan sonra yar-| gılanmaması; birkaç cümlenin değil bütün kitabın kabul ya da reddedilmesi. Yaza-| nn amacını anlamak isteyenler, bunu ancak kitabın amacından çıkarabilirler.

Önce kişileri inceledim; kanunlarla geleneklerin o sonsuz değişikliği içinde, [ onların yalnız kendi keyif ve isteklerine göre yönetilmediklerini anladım.

İlkeler ortaya koydum; özel hallerin sanki kendiliklerinden bunlara boyun eğ­diklerini, bütün milletlerin tarihlerinin bu ilkelerin sonuçlarından başka bir şey ol­madığını, her özel kanunun başka bir kanuna bağlı olduğunu ya da daha genel bir kanuna uyduğunu gördüm.

Eski çağı incelemem gerektiği zaman, gerçekten ayrı olan durumları birbirine benziyormuş gibi görmemek, benziyormuş gibi görünenler arasındaki farkları da kaçırmamak için sözü geçen çağın ruhunu iyice kavramaya çalıştım.

İlkelerimi önyargılarımdan değil, olayların mahiyetinden çıkardım.

Burada birçok gerçeği ancak, bunları başka gerçeklere bağlayan zinciri iyice gördükten sonra anlamak mümkün olacak. Ayrıntılar üzerinde ne kadar düşünü­lürse, ilkelerin kesinliği de o kadar kendini belli eder. Bu ayrıntıların bile hepsini vermiş değilim; çünkü kendini öldürücü bir can sıkıntısına kaptırmadan her şeyi söyleyebilecek kim var?

Bugünkü eserleri niteler gibi görünen o göz alıcı özellikleri bulamazsınız bu­rada. Olayları azıcık olsun geniş ölçüde incelemeye kalktınız mı, sözünü ettiğim



özellikler kendiliğinden yok olur; bu özellikler, genel olarak, zekânın yal yana yönelip, bütün öteki yanlan ihmal etmesinden doğar da ondan.

Herhangi bir ülkede yerleşmiş olan şeyleri eleştirmek için yazmıyorum. Her ülke kendisine yol gösteren ilkelerin nedenlerini bulacaktır burada; doğal sonuç olarak da şuna varacaklardır ki, herhangi bir şeyi değiştirmeyi teklif yetkisi yalnız, şöyle dâhiyane bir bakışla bir devletin bütün yapısına nüfuz s kabiliyette doğmuş olanların hakkıdır.

Milletin aydın olması pek öyle yabana atılacak bir şey değildir. Hâkimlerin olsun, memurların olsun, önyargıları önce milletin önyargıları olmuştur. G çağında kişi, en büyük kötülükleri işlerken bile farkında olmamıştır; aydın çağda ise kişi, en büyük iyiliği yaparken bile titrer. Eskilerin, yetkilerini na! tüye kullandıklarını ve nasıl cezaya çarpıldıklarını görüyoruz; ama cezanır kötüye kullanıldığını da görüyoruz. Kişi, daha kötüden korktuğu zaman kötü) mez; daha iyisini yapamayacağından şüphelendi mi iyiye de dokunmaz. B lere ancak, bütünü yargılamak istediğimiz zaman bakarız; bütün sonuçları g( için bütün nedenleri inceleriz. Herkesin, görevini, hükümdarını, vatanını, k larını sevmesi, hangi ülkede, hükümette ve görevde bulunursa bulunsun mu ğunu daha iyi hissetmesi için yeni yeni nedenler bulmasını sağlayabilirsem keı ölümlülerin en mutlusu sayarım.

Başta bulunanların, buyuracakları şeyler üzerinde bilgilerini artırmalara
buyruklara uyacakların da uymaktan zevk almalarını sağlayacak bir şey yapabilirsem kendimi ölümlülerin en mutlusu sayarım.                                                                                                                  -

Yine kendimi ölümlülerin en mutlusu sayarım, eğer insanları önyargılı kurtaracak bir şey yapabilirsem. Ben, kişinin bazı şeyler üzerindeki bilgisizliğine değil, kişinin bizzat kendisi hakkındaki bilgisizliğine önyargı diyorum.

Kişi, insanları aydınlatmaya çalışmak suretiyledir ki, bütün insanlık sevgisni sini içine alan o genel fazileti uygulayabilir. Toplumda, başkalarının düşüncelerine, etkilerine uyan o kıvrak varlık, yani insanoğlu, gösterildiği takdirde 1 yapısını da tanıyabilir ama gösterilmeyip gizlendiği takdirde böyle bir şeyin lığını bile unutur. Bu esere kaç kere başladım, kaç kere de bıraktım. Yazdığım kâğıtları beli kere rüzgârlara terk ettim; her gün babalık kollarımın takatten düştüğünü his yordum; hiçbir şey tasarlamadan yoluma devam edip gidiyordum. Ne kuralla de istisnaları biliyordum, gerçeği buluyor ama hemen yitiriyordum. Bununla beraber ilkelerimi bulur bulmaz aradıklarımın hepsi bana doğru gelmeye başladı;yirmi  yıl boyunca da eserimin başladığını, büyüdüğünü, ilerlediğini ve bittiğini gördüm.


Bu eser bir başarı kazanırsa, bunun çoğunu ele aldığım konunun büyüklüğüne orçluyum; bununla beraber dehadan da tüm yoksun olduğumu sanmıyorum. Ben-m önce Fransa'da, İngiltere'de ve Almanya'da, bunca büyük kişinin yazdıklarını îrdiiğüm zaman hayranlık duymaktan kendimi alamamıştım ama cesaretim kınl­adı; Le Correge'le beraber, "Ben de ressamım" dedim.