Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Mayıs (38)      Nisan (73)      Mart (139)      Şubat (116)

İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinde Yargılama Süreci ( Taraflar - Davalar Ve İşleyiş )

İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinde Yargılama Süreci ( Taraflar - Davalar Ve İşleyiş )



Sayfa Sayısı
:  
270
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2009
ISBN NO
:  
9786053990697

1.120,00 TL











YAZARLAR İDİL ELVERİŞ İdil Elveriş 1996 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi′nden mezun oldu. Hukuk yüksek lisans derecesini 1998 yılında New Orleans′ta bulunan Tulane Üniversite-si′nden alarak, avukat ve hukuk danışmanı olarak New York, Kosova, Britanya ve İstanbul′da çalıştı. 2003 yılında İstanbul Bilgi Ümversitesi′ne katılarak, Türkiye′de hukuk kliniklerinin öncülüğünü yaptı. İlgi alanları arasında adalete erişim, fakirlik ve hukuk, yargı, adalet sistemi ve mahkemeler yer almaktadır. Elveriş halen İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi doktora programında öğrencidir. GALMA JAHİC Galma Jahic Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünden 1997 yılında mezun oldu. Psikoloji yüksek lisansını aynı üniversiteden 1999′da aldı. Newark, New Jersey Rutgers Üniversıtesi′nden Ceza Adaleti konusunda bir başka yüksek lisans derecesi elde etti. Halen aynı üniversitede doktora öğrencisidir. 2004 yılında İstanbul Bilgi Üniversıtesi′nde çalışmaya başladı ve mahkemeler, ceza usulü ve bunlara yönelik kamuoyu güvenine ilişkin bir çok araştırmada yer aldı ve 2005 Uluslararası Suç Mağduriyeti Araştırması′nın Türkiye ayağını yürütenlerden birisi oldu. Jahic aynı zamanda geçmiş dönemlerde Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı - Demokratik Kurumlar ve İnsan Haklan Ofisi ve Ulus-lararası göç örgütü ile de çalıştı. SEDA KALEM Seda Kalem 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. New School Üniversitesi, New York′ta başladığı Sosyoloji yüksek lisans programından 2003 yılında mezun oldu. Aynı yıl başladığı doktora çalışmalarında halen tez yazma aşamasındadır. 2004 yılından itibaren Uzman Araştırmacı olarak çalışmakta olduğu İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi′nde adalete erişim üzerine çeşitli projelerde proje yürütücülüğü ve araştırmacı olarak görev almaktadır. Kalem özellikle hukuk ve toplum çalışmaları ve hukuk sosyolojisi alanları üzerine çalışmakta, bu alanların içerisinde mahkemeler ve adalet tanımı konularıyla ilgilenmektedir. Teşekkür K apakta sadece üç isim yazılı olmasına rağmen, bu araştırma çok büyük birtakım çalışmasının ürünüdür. Bu sebeple, araştırma sürecine katılan, bizimle çok değerli fikirlerini paylaşan ve geri bildirimlerle projeyi zenginleştiren, bu sayede projenin bir başarı öyküsüne dönüşmesini sağlayan tüm kurum ve kişilere teşekkür etmek istiyoruz. Öncelikle kurumsal destekçilerimiz olan: Açık Toplum Enstitüsü′ne bu projeye sağladıkları cömert mali destek için, İstanbul Bilgi Üniversitesi′ne proje boyunca verdikleri teknik yardım ve idari destek için, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı′na dava dosyalarının incelenmesine rıza gösteçerek saha çalışmasını önemli ölçüde kolaylaştırdığı için teşekkür ediyoruz. Karışık dava dosyalarıyla tozlu arşivlerde saatlerce çalışanlar veri toplayıcılar oldu. Böylesine profesyonel ve işine odaklanmış bir grupla çalıştığımız için gerçekten çok şanslıydık ve kendilerine dava dosyalarının incelenmesi için gösterdikleri üstün çabaları için müteşekkiriz. Bu ekibin başında saha koordinatörümüz Zeynep Vardar bulun- maktadır. Bitmeyen enerjisi ile adliyeden adliyeye koştu, işleri organize etti. Kendisi olmasa araştırma bu denli profesyonelce yürümezdi. Dolayısıyla en derin teşekkürlerimizi ona sunuyoruz. Bahar Şahin′e de hâkimlerle yapılan mülakatlarda verdiği destek için teşekkür etmek isteriz. Çok sayıda uygulayıcı, avukat ve akademisyen de bu sürecin farklı aşamalarında bizimle fikir ve yorumlarını paylaştılar ve geri bildirimde bulundular: Proje danışmanları olan Prof. Dr. Hakan Pekcamtez ve Av. Mahmut Karaman′ın özellikle projenin başlama sürecinde, bizler araştırmamızı şekillendirmeye çalışırken sağladığı katkılar gerçekten benzersizdi. Sayın Karaman′ın mahkemelerle ilgili derin bilgi ve tecrübesi sürece bir adım önde başlamamızı sağlamıştır. Doçent Dr. Kerim Ata-mer′e de bu raporun taslağına yönelik olarak verdiği geri bildirim ve yorumlardan dolayı müteşekkiriz. însan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Turgut Tarhanlı′ya çabalarımıza verdiği güçlü destek ve projenin her aşamasındaki kişisel katılımı için özel olarak teşekkür borçluyuz. Son olarak en derin teşekkürlerimizi ise, Dava dosyalarının incelenmesine izin veren, zaten fazlasıyla kalabalık adliyelerde ekibimize çalışma alanı sağlayan ve bizimle mülakat yapmayı kabul ederek bu projeyi mümkün kılan tüm hâkimlere; Yoğun işlerinin arasında veri toplama ekibimize zaman ayırarak aradıkları dosyaları bulmalarında yardımcı olan mahkeme kalem memurları ve mübaşirlerine; Bizlerle fikir ve görüşlerini paylaşan ve bu projenin tamamlanmasına katkıda bulunan tüm diğer mahkeme personeline sunmak isteriz. Özet B irçok ülkede olduğu gibi, Türkiye′de de mahkemelerle ilgili yakınmaların başında, yığılma ve gecikmeler gelmektedir. Bu yığılmaları adalet istatistıklerindeki mahkemelerin derdest dosya sayısından görmek mümkün olduğu gibi vatandaşların görüşlerinin de bu yönde olduğunu araştırmalar ortaya koymaktadır.1 Bu sorunlara cevaben, bazı ülkelerde mahkeme sayılarında değişiklik yapmak, elektronik veri tabanları kullanmak gibi birtakım yapısal değişikliklere, bazılarında usul kanunlarında değişikliklere bazılarındaysa personele yönelerek hâkim sayısını arttırmak gibi çözümlere başvurulmuştur. Türkiye′de de bu çözümler sıkça tartışılmaktadır. "Eski geleneksel anlayış" olarak adlandırılan bu görüşe göre, sorunların kökünde, kronik kaynak yokluğu, iş yükü ve resmî kural ve usuller bulunmaktadır. Dolayısıyla mahkemelerdekı sorunlar bunlara el atılmasıyla çözülecektir. 1 Kalem, S-, Jahîc, G., El veriş İ. (2008), Adalet Barometresi, Vatandaşların Mahkemeler Hakkındaki Görüşleri ve Değerlendirmeleri, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, s.15. "Mahkemeler davaları yeterince hızlı sonuçlandırıyor" Önermesine "karılıyorum ve kesinlikle katılıyorum′" cevabını verenienn oranı % 2(Tyı geçmemiştir. Bu, diğer önermeler arasında aimmış olan en olumsuz cevaptır. Ancak bazı ülkelerde yapılan ampirik çalışmalar gecikmelerin hâkimlerin, avukatların ve yargılamanın taraflarının ve yargı sisteminin diğer katılımcılarının davranışlarından kaynaklandığını ortaya koymuştur. "Yeni geleneksel anlayış" olarak nitelenen bu görüşe göre, gecikmeler "yerel hukuk kültürüne", gayrı resmî ilişkiler sistemine, uygulamacılara ve uygulamalarına bağlanmaktadır. Mesleki nezaket, avukatlar arasındaki karşılıklı "anlayış" -örneğin davalarda bazı işlemlere (varsa eğer) karşı taraf avukatı tarafından itiraz edilmemesi- ve hâkimlerin de buna izin vermesi bu uygulamalar arasında yer almaktadır. Bu araştırmada, kaynaklar sınırsız olsa ve ne kadar çok mahkeme ve hâkim de olsa bazı sorunların çözülmesinin farklı anlayışlar gerektireceği şeklindeki yeni geleneksel anlayıştan yola çıkılmıştır. Dolayısıyla araştırma, asliye hukuk mahkemeleri sürecinin nasıl işlediğini, sürecin aktörlerini ve taraflarını anlamaya ve sorunlarını teşhis etmeye yönelik bir pilot çalışma olarak düşünülmüştür. Ancak bu çaba Türkiye′de son yıllarda yapılan hukuk reformlarının usul ayağını oluşturacak yeni Hukuk Usulü Kanunu hazırlanması ile eş zamanda da gerçekleşmiştir. Bu bağlamda araştırma sonuçlarının, hem politikacılara, hem de yeni Kanunu hazırlayan Komisyon′a tasarı çalışmalarında fikir vermek açısından yardımcı olacağını ümit ediyoruz. Araştırma bulgularının özetlenmesi gerekirse, • Başlıca bulgu, mahkeme süreci ve yargılama hızının mahkeme ve hâkimlerden ziyade taraflara bağlı olduğudur. Bu durum, davanın açılmasından sonuna kadar her aşamada hâkimin yargılama süreci üzerindeki kontrolünün arttırılması ile aşılabilir. Bu sebeple, mahkeme ve hâkimlerin bunu yapabilmesini sağlayacak bir politika değişikliğine ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak gecikmelerin sadece usul kanunu deği şikliği ile düzeltilebilecek bir durum olmadığının da altı çizilmelidir. • Her beş duruşmadan birinde hiçbir işlem yapılmamaktadır. Bu, duruşmada bulunan herkes açısından zaman kaybıdır. İşlem yapıl mama nedeni ise duruşmalarda verilen ara kararlara uyulmaması, do layısıyla ara kararlardaki işlemin ikmalinin beklenmesi gereğidir. Da vaların % 62′sinde ara karara uyulmama sebebi taraflardan, % 13′ün- de mahkemeden ve % 23′ünde üçüncü şahıslardan kaynaklanmaktadır. Ancak taraflar ve üçüncü şahıslar üzerinde nihai kontrole sahip olması gereken makamın (özellikle taraflara kesin süre verilmesi eliyle) mahkeme olması gerektiği hatırlanacak olursa, mahkemelerin neredeyse gecikmelerin tümünden sorumlu tutulabileceği açıktır. • Bazı davalar çeşitli özellikleri sebebiyle (örneğin davalı ya da davacı tarafta birden fazla kişi bulunması) daha uzun sürebildiği gibi birtakım davaların (kamulaştırma bedelinin arttırılması gibi) diğerleri ne oranla istikrarlı şekilde daha uzun sürdüğü tespit edilmiştir. Dola yısıyla, ilk açılan davaya ilk önce bakılması gibi zaman öncelikli ku ralların ve her davaya aynı usulün uygulanmasının sorgulanması ge rekmektedir. Bunun yerine, her davanın ortalama süresine göre kate gorilerin belirlendiği ve bu süreyi uzatan faktörlerin dikkate alınarak, sürece müdahale edilen bir "dava yönetimi" prosedürü oluşturulmalı dır. Ancak böylesine pro-aktif bir yöntemle yığılma ve gecikmelerin önüne onlar henüz oluşmadan geçilebilir. Bunun yanında, bazı davala rın yargı dışında çözülmesi, nizasız davalarda ve devletin taraf olduğu davalarda farklı yolların izlenmesi düşünülmelidir. • Davaların % 9O′ı yedi duruşmaya kadar biterken, medyan du ruşma sayısı ikidir. Bu bir davanın üç yıl sürebileceği gibi altı-on ay ara sında bir zamanda bitebileceği anlamına da gelmektedir. Bunun yanın da davaların türüne göre de duruşma sayıları arasında çok fark bulun maktadır. Dolayısıyla dava açan bir kişinin bu süreçte önünü göreme yeceği ve davasının altı ay mı üç yıl mı süreceğini tahmin edemeyeceği düşünülebilir. Bu hak aramada sorun yaratabilecek bir bulgudur. Bunun yanında, karara bağlanan beş dosyadan sadece biri temyize gitmekte, ancak temyiz başvurusu sırasında oldukça zaman kaybedilmektedir. • Şüphesiz tüm gecikmeler hâkimlerin taraflara kesin süre ver memesinden kaynaklanıyor değildir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku rulu′nun hâkimlerin emeklilik, atama ve terfileriyle ilgili uygulamala rının da gecikmelere etkisi vardır. Nitekim boş yere duruşma yapılma sının mahVeme ve hâkim kaynaklı ilk nedenleri hâkim değişikliği veya yokluğudur. Dolayısıyla mahkeme sisteminin bir bütün olarak ele alın- ması gerekir. Atama/terfi sistemi sebebiyle hâkimlerin sık sık rotasyona tâbi tutulmasının sadece gecikmelere sebep olmakla kalmadığı aynı zamanda kurumsal hafızayı da yok ettiği hatırlanmalıdır. • Mülakat yapılan hâkimlerin büyük çoğunluğu, mahkeme kaynaklarının yetersiz olmasının gecikmelere sebebiyet verdiği yolun daki eski geleneksel görüşün taraftarı olmuştur. Ancak hâkimler, ge rekli teşvik ve garantiler sağlanması durumunda, taraflara kesin süre vermenin olumlu olacağı yönünde görüş bildirirken, hâkimlerin bazı- larıysa usul hukukunun katı şekilde uygulanmasının hak kaybına se bebiyet verebileceği kaygısını iletmişlerdir. Bu husus, üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır. • Asliye Hukuk Mahkemeleri en çok gerçek kişiler tarafından kullanılmaktadır ancak kadınlar ve erkeklerin açtıkları davalar arasın da ciddi farklar bulunmaktadır. Kadınların parasal talepler için mah kemeleri kullanmasının yegâne yolu nafaka davaları olmuştur. Kadın lar tarafından açılan davaların sadece % 24′ü diğer alacakların tahsi line yöneliktir. Söz konusu sonuç kadınların ekonomik yaşamdan dış lanmış olduklarını bir kez daha göstermektedir. • Tarafların avukat ile temsili karışık bir tablo arz etmektedir. Gerçek kişi davacıların genelde yarısının avukatı bulunmasına karşın bu oranın konusu para olan davalarda arttığı gözlemlenmiştir. Diğer yandan, kadınların avukata erişiminin yine erkeklere oranla daha dü şük olduğu görülmüştür. Bu bağlamda, kadınlara yönelik alternatif ve ücretsiz hukuki hizmet sunum modellerinin geliştirilmesinin ne denli önemli olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Araştırma, özel hu kuk tüzel kişilerini temsil eden avukatlar ile kamu tüzel kişilerini tem sil eden avukatlar arasında da fark olduğunu ortaya koymuş ve birin cilerin ikincilere oranla iki kat daha fazla dilekçe sunduğu bulgusuna ulaşılmıştır. • Tarafların cevap, replik ve düplik dilekçesi sunum oranları ol dukça düşüktür. Bu da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu′ndaki prosedürlerin, özellikle avukatı olmayan kişiler için, fazla karmaşık ol duğunu gösterdiği şeklinde yorumlanabilir. Dolayısıyla, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu taslağını hazırlayan Komisyon′un, özellikle gerçek kişiler tarafından açılan bazı davalar bakımından usul hukukunu basitleştirmesi belki de yerinde olacaktır. • Son olarak, bu araştırmada davalarda gecikmelere ciddi etkisi olduğu düşünülen tebligat işlemlerinin düşünüldüğü kadar sorun yaratmadığı saptanmıştır. Her ne kadar internet çağında bir ayın uzun bir süre olduğu düşünülebilirse de, belgelerin büyük çoğunluğu bir ay içinde taraflara ulaşmaktadır. Gerek ceza gerek hukuk mahkemeleri, bazı davaların ülke gündeminde tuttuğu yer veya adliyelerin işleyişinde yer alan sorunlar nedeniyle son zamanlarda sık sık konuşulur olagelmiştir. Bu bir anlamda olumludur zira demokrasi teorisinde önemli bir yere sahip olan yargı konusuyla vatandaşların ilgilenmesi memnuniyet vericidir. Diğer yandan, vatandaşların adalet sistemi hakkında görüşleri gerek güven, gerek memnuniyet gerek gecikmeler açısından çok da olumlu değildir. Ancak mahkemelerle ilgili birçok sıkıntının yıllardır sadece avukat, hâkim, savcılar açısından dile getirildiği düşünülecek olursa, vatandaşların olumlu düşüncelere sahip olmasalar da konuya ilgi duymaya başlaması yine de anlamlıdır. Diğer yandan yargıda yaşanan sorunlar ne derece önemli ve içinden çıkılmaz görünürse görünsün bu sorunların ve nedenlerinin verilere dayanarak tespit edilmesi de önemlidir. Nitekim veriler bir kez toplandığında algılanan sorunlarla ilgili yargıların doğru olmadığını ortaya koyabilir. Keza veriler, sorunların gerçek niteliğini ortaya koyarak bunların birincil veya ikincil sorunlar olup olmadığını açıklığa kavuştu-rabilir. Dahası, veriye dayanmayan reform önerileri yanlış veya zamansız olabilir. İşte bu araştırmanın hedefi, hukuk mahkemeleri sistemine odaklanarak taraflara, davalarındaki başarı oranlarına, sürece ve gecikmelere, yargılama hızına etki eden olası sebeplere ışık tutmak ve bu anlamda kulaktan dolma bilgiler yerine sahadan toplanmış verilere dayanan öneriler ortaya koymak olmuştur. Bu anlamda, araştırmanın Türkiye′de veriye dayanan, sadece kanun değişikliği ile sorunların çözülmeyeceğini anlayan, vatandaşın fikirlerini de dikkate alan bir yargı politikası geliştirme geleneğinin oluşmasına katkı sağlaması umulmaktadır. ■**•*>. İçindekiler 5 Teşekkür 7 7 Özet 13 BİRİNCİ BÖLÜM Giriş 21 İKİNCİ BÖLÜM Hukuk Davalarında Usul: Kısa Bir Özet 25 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Araştırmanın Amacı ve Yöntemi 27 Dava Dosyalan 27 Örneklem Seçimi 31 Veri Toplama 32 Mülakatlar 35 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Sonuçlar 35 Dava Dosyaları 35 Mahkemelerde Görülen Dava Tipleri 39 Taraflar 39 Taraf Tipleri ve Kombinasyonları 44 Gerçek Kişilerin Cinsiyeti 47 Avukatla Temsil 53 Harçlar 54 Duruşma Öncesi Süreç 54 Taraflar ve Mahkemeler Arasında Duruşma Öncesi İletişim 58 Tensip Tutanağı 63 Duruşmalar 63 Duruşma Sayısı 69 Ara Kararlar ve Duruşmalar Arasında Gerçekleşmeleri 70 Tanıklar 70 Üçüncü Şahıslardan Bilgi İstenmesine Dair Yazılı Talepler 71 Bilirkişi Raporları 72 Farklı Bir Mahkemeden veya Savcılıktan Dosya İstenmesi 72 Taraflarca Yapılan Ödemeler 72 Taraflarca Delil Sunulması 74 Nihai Karar/Hüküm 74 Davanın İşlem Görme Süresi 77 Davanın Sonucu 78 Temyiz 79 Mülakatlar 113 BEŞİNCİ BÖLÜM Sonuç 119 Ekler 121 Ek 1: İstanbul Avrupa Yakası Mahkemelerinde İşyükü 122 Ek 2: Dosya İnceleme Formu 134 Ek 3: Hâkim Mülakat Formu