Hukuk Muhakemeleri Kanunu nun ( HMK ) ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
Hukuk Muhakemeleri Kanunu nun ( HMK ) ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
Sema TAŞPINAR AYVAZ
ÖNSÖZ
"Zaman bir yöne, hafıza başka bir yöne ilerler".
William Gibson
Elinizdeki kitap, profesörlük takdim tezi olarak hazırlanmıştır. Profesörlük, akademik camiada ulaşılması gereken son basamak; bu yola gönül verenlerin de hayalidir. Akademik yaşamda basamaklar arasındaki zaman ve bulunulan aşama, seçilen konulan da belirler. Bu anlamda üzerinde çalışılması gereken konular da özel olmalıdır. Bu kitap, öteden beri üzerinde düşündüğüm ve çalışmaya başladığım "usul hukukunda kazanılmış haklar"dan ilhamını almıştır. Yürürlüğe girip girmeyeceği belli olmayan Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Tasarısı'nın, Meclis'te kabul edilip 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, çalışmayı, kanunun zaman bakımından uygulanmasına çevirme kararı aldım. Ancak bu çalışma, adına yakışmayacak şekilde gecikti. Bundaki kusur elbette bana aittir. Ne var ki, bu gecikmenin, Kanun'un uygulamaya yansımasını görmek bakımından pratik bir yararı da oldu.
Kitabın ortaya çıkmasında pek çok değerli insanın katkısı ve emeği var; onlara olan gönül borcumu bir teşekkürle ifade etmenin yetersizliğini bilmekle birlikte, bunu yapmamanın da haksızlık olacağına kuşku yok.
Öncelikle akademik yaşamımda her zaman desteğini görüp, bilgi ve deneyiminden yararlandığım, konuyla ilgili her fırsatta uzun uzun tartışmalar yaptığımız çok değerli hocam Prof. Dr. Ramazan Arslan'a çok teşekkür ediyorum.
Usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasının üzerinde çalışılması gereken bir konu olduğunu ifade edip, elindeki bütün kaynakları benimle paylaşma nezaketi gösteren çok değerli hocam Prof. Dr. Hakan Pekcamtez'c en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Konunun anayasa hukuku açısından tartışılmasında sağladığı destek için sevgili dostum Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sultan Üzeltiirk'e çok teşekkür ediyorum.
Çok sevgili kürsü arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Emel Hanağası, her zamanki gibi hep yanımdaydı, büyük bir dikkatle, özenle tezi okudu ve tezin son haline şekil verdi, teze can verdi. Yine anabilim dalımızın çalışkan araştırma görevlileri Hikmet Bilgin, Hakan Hasırcı ve Melek Savaşçı Işık, çok yoğun ve özverili bir şekilde gerek kaynakların temini, gerekse tezin düzeltmelerinde büyük emek verdiler; hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Bu konunun çalışılmasında bir kişinin daha çok önemli payı oldu. Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlığım sırasında, Ankara'da hukuk fakültesi dekanları ile bir toplantı düzenleyen Türkiye Barolar Birliği 'nin Başkan Vekili Av. Berra Besler'in, eğitime verdiği öneme bizzat tanık olmuştum. Kendisi Türkiye Barolar Birliği Eğitim Kurulu'nun da başkanı olarak yeni kanunlarla ilgili yurt çapında adeta bir seferberlik başlatmıştı. Bu heyecana hepimizi ortak etmek istiyor, dahası bizden yardım bekliyordu. Bu çerçevede pek çok toplantıya Kıbrıs'tan gelerek katıldım. Onlarca toplantı ve orada yöneltilen sorular, Kanun'un "savunma" ayağını tanımamı, düşünemeyeceğim sorunlara değinmemi sağlayıp, önemli pencereler açtı, ufkumu zenginleştirdi. Bu toplantıların pek çoğuna da bizzat katılan, kendisini tanımış olmaktan büyük onur ve mutluluk duyduğum sayın Av. Berra Besler't en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkiye'de öteden beri uygulama ile akademik yaşam arasındaki uzak mesafe yakınma konusudur. Son yıllarda bunu ortadan kaldırmaya dönük bir çabanın arttığını kişisel olarak gözlemlemekteyim. Bu kitabı kararlar bakımından zenginleştiren, "yargı" bakışım ortaya koymak açısından çok değerli katkılar sağlayan ve kendi çalışmasını benimle paylaşan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi sayın Mustafa Ateş'e çok teşekkür ediyorum. Aynı şekilde kararlar konusunda yardımlarını esirgemeyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi onursal üyesi sayın Prof. Dr. Adnan Deyneklfye de teşekkür ediyorum.
Bu çalışmada doğrudan olmasa da, yaşamımda aldıkları yer bakımından iki kişiyi anmadan geçemeyeceğim. İlk olarak sevgili dostum ve arkadaşım Doç. Dr. Türkân Yalçın Sancar, bu süreçte de dostluğunu, desteğini ve yardımını hiç esirgemedi, ona çok teşekkür ediyorum. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Dilek Dursun Altınörs olmasaydı, belki de akademik yaşamıma devam etmem söz konusu olmayacaktı. İki yıl önce cesaretle ve büyük risk alarak başarıyla gerçekleştirdiği göz ameliyatıyla bana yeniden güç verdi, yalnızca hekim değil, insani dokunuş ve sıcaklığıyla da yıllardır çok büyük desteğini gördüm, ona da çok teşekkür ediyorum.
Ortaya çıkan bu çalışmanın arkasında evimde bana hayat, destek ve güç veren iki kişi daha var ki, onlar yaşamı anlamlı kılan sevgili eşim ve kızım... Türk toplumunda kadın olmak, hele bir de akademisyen olup evlilik sürdürmek çok kolay değilken sevgili hayat arkadaşım Abdullah Ayvaz, bir an için bile rehavete kapılmama olanak tanımadı, benden çok sorumluluk duydu, sürekli beni motive etti, benim soluğum tükense bile o bırakmadı. Yaşam kaynağım biricik kızım Eda ise, bu tezle büyüdü. Doçent olduğumda onu kucağıma almıştım, Eda, okuma yazmadan sonra, kitaplar ve konuşmalar arasında HMK'yı öğrendi. Bir gün "anne HMK, hukuk mühendisliği krallığımı?" diye bana soru sorduğunda hem güldüm hem düşündüm, bu kadar önemsediğim, geceli gündüzlü uğraştığım şey herhalde olsa olsa bir çocuk için krallık gibi değerli bir şey olmalıydı. Kızım kitaba verdiğim emeği hiç kıskanmadı, kendisinden beklenmeyecek bir olgunlukla anlayış gösterdi, belki dünyaya geldiğinden beri gördüğü şey onun için çok doğaldı, bana güç verdiği için ona da teşekkür borçluyum.