Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Mayıs (0)      Nisan (73)      Mart (140)      Şubat (116)

Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar Ve Vergilendirme

Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar Ve Vergilendirme



Sayfa Sayısı
:  
2320
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2007
ISBN NO
:  
9789756135778

360,00 TL











SUNUŞ Vergi hukukunda, en karmaşık konulardan biri de \"Dar Mükellefiyet\" ile ilgili... Hem gerçek kişilerin hem de kurumların, dar mükellefiyet kapsamındaki faaliyetlerinin vergilendirilmesi, başta kurumlar vergisi ve stopaj yönü olmak üzere, çeşitli açılardan önem taşıyor. Çok kişinin de bildiği gibi, toplumsal ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine paralel olarak vergileme, maliye açısından olduğu kadar, mükellef açısından da önemli. Bir takım yasalara ve kurallara dayalı olarak alınması zorunlu olan ve bu zorunluluğun doğal sonucu olarak, kendine özgü kavramları, kuralları ve kurumları olan bir vergi hukuku doğmuştur. Bu bağlamda, ön plana çıkan kavramlardan biri de mükellef ve mükellefiyet ile ilgili. Gerek ulusal gerekse uluslar arası hukuk yönünden, gerçek kişilerin ve kurumların vergilendirilmesinde, mükellefiyet konusu önem arz etmektedir. Yabancı kurumlar hukuku ve buna ilişkin vergilendirme, çok az kişinin ayrıntılı olarak hakim olabildiği bir alan. Yıllardır, bu alandaki makalelerini ve ele aldığı konuları ilgi ile izlediğim, Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörü Levent BAŞAK, çalışmalarım bir adım hatta birkaç adım daha ileri götürerek, elinizde bulunan eseri ortaya çıkarmış. Kitap yazmak, özellikle az bilinen konularda \"iğne ile kuyu kazmak\" gibi bir şev... Sevgili Levent BAŞAK\′in elinizde bulunan eserinin, bu tür bir çalışmanın ürünü olduğu, hemen anlaşılıyor. \"Hayatta kalıcı birşey yapmak istiyorsanız, eser bırakınız.\" diye bir söz var. BAŞAK\′in bu eseri, bu söze uygun olmuş. Kendisini bu başarılı çalışması nedeniyle içtenlikle kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum. Prof. Dr. Şükrü KIZILOT ANKARA/2007 ÖNSÖZ Türkiye \′nin iktisadî gelişim sürecinde sanayileşme hareketleri öncelikle devlet teşekkülleri şeklinde başlamıştır. Daha sonra liberal iktisat politikalarına bağlı olarak 1980 sonrasında özel girişime dayalı sanayileşme ve buna bağlı olarak kalkınma çabalan önem kazanmıştır. Türk iktisat tarihinin bu döneminde, Türkiye, içinde bulunduğu malî ve ekonomik geri kalmışlığın bir sonucu olarak gerekli düzeyde yabancı sermayeyi çekme başarısı gösterememiştir. Özellikle Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği \′nin dağılması ile birlikte Dünya tek kutuplu bir hal almıştır. Bu dönemde uluslararası ticaret ve liberal ekonomi politikaları büyük revaç bulmuştur. Bu süreçte özellikle Çok Uluslu Şirketler kalkınmakta olan ülkelerde faaliyetleri artırmışlar; iktisadî gelişme ile birlikte gelişmekte olan ülkelere bu arada Türkiye \′ye de yabancı sermaye girişi hız kazanmıştır. Yabancı sermaye girişleri Türkiye\′de hem iktisadî rekabeti artırmış hem de yurt dışı kaynaklı büyüme modeli çerçevesinde yapılan yatırımların milli gelir içerisindeki payı artmaya başlamıştır. Yabancı sermaye yatırımları ve Çok Uluslu Şirketlerin faaliyetleri bu kurumlarca elde edilen kazançların vergilendirilmesi sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlar OECD ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların da önemli bir sorunu haline gelmiştir. Bu oluşum sürecinde uluslararası vergi hukuku gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı sermaye yatırımlarının artmasına bağlı olarak ortaya çıkan vergilendirme sorunlarının çözümü için önemli bir disiplin olarak gelişmiş ve gelişmektedir. Hiç şüphesiz uluslararası vergi hukukunun en önemli problemi çifte vergilendirmenin önlenmesidir. Bu çalışmamızda da esas itibariyle bu disiplin dalı bu yönüyle inceleme konusu yapılmıştır. Türk hukukunda \"yabancı kurumlar\" veya \"yabancı şirketler\" Türkiye\′de iki şekilde faaliyet gösterebilirler. Birinci olarak; bu kurumlar, Türkiye \′de, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirket kurabilirler veya mevcut şirketlere ortak olabilirler. İkinci olarak ise; kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunan kurumlar Türkiye kaynaklı kazanç ve irat elde edebilirler. İşte 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinde ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3. maddesinin 2. bendinde ifadesini bulan yabancı kurumların dar mükellefiyet rejimi ile vergilendirilmesi esası bu ikinci şık dahilinde ele alınmaktadır. Kalkınmakta olan bir ülke olarak Türkiye\′de yabancı sermaye yatırımları önemli bir yere sahiptir. Türkiye\′nin Avrupa Birliğine tam üyelik müzakerelerine başlaması ile birlikte yabancı kurumların Türkiye\′ye yönelik yatırımlarında önemli bir artış beklenmektedir. Hiç şüphesiz yabancı yatırımlar açısından Türkiye \′nin ihtiyacı olan en önemli yatırım türü doğrudan yabancı serma- ye yatırımlarıdır. Kitabımız Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde Türkiye\′ye yatırım yapmak isteyen yabancı kurumlara rehber mahiyetinde hazırlanmıştır. Yaptığımız çalışına esas itibariyle Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasında dar mükellefiyet rejiminin temel esaslarını ortaya koymak için hazırlanmış olmakla birlikte Türkiye \′de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin vergilendirilmesinde yol gösterici bir niteliğe de sahiptir. Bu nedenle çalışmamın her iki konu ile ilgilenen okuyuculara faydalı olacağını umuyorum. Ancak, bu çalışmam ağırlıklı olarak yabancı kurumların vergilendirilmesi üzerine olduğu için yabancı sermaye yatırımlarının iktisadî boyutu ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri üzerinde durulmamıştır. Bu konu ile ilgili olarak hazırlanmakta olan başka bir çalışmamın bulunduğunu da yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Yabancı kurumlar hukuku ve vergilendirme başlıklı bu kitabımız hem akademik bir titizlikle hem de uygulamada dar mükellefiyete tâbi kurumların ve yabancı sermayeli şirketlerin vergilendirilmesine yönelik olarak karşılaşılan problemler göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bu nedenle, uygulamada tartışmalı olan bütün hususlar en ince ayrıntısına kadar Danıştay Kararlan ve Maliye Bakanlığı Muktezaları yardımıyla Melenmeye çalışılmıştır. Bu kitap temelde lisans ve yüksek lisans eğitimi sırasında yabancı sermayeli şirketlerle ilgili olarak yapmış olduğum özel nitelikteki çalışmaların ürünüdür. Çalışmamın temel dayanak noktası ise Maliye Bakanlığında Gelirler Kontrolörü olarak görev yaptığım süre zarfından konu hakkında yapmış olduğum özel çalışmalarla bu hale getirilmiştir. Bu haliyle çalışmam yaklaşık on yıllık bir mesainin ürünüdür. Yukarıdaki cümlemde de belirttiğim gibi bu eser yaklaşık on yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Ancak; şunu da belirtmek isterim ki, bu haliyle bile kitabımızda bazı konular üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılamamıştır. Tüm gayretlerime rağmen kitabın baskısından doğabilecek eksik ve hataların sorumluluğu sadece bana aittir. Bu nedenle, ilerleyen dönemlerde kitabımızın eksikliklerinin okuyuculardan gelen eleştiriler ve öneriler de dikkate alınarak giderileceğini umuyorum. Ayrıca; Kitabın basım işlerini üstlenen, büyük bir titizlikle baskı ve dizgi işlemi sırasında özverisini esirgemeyen Elvan TOKMAK Hanımefendi ve diğer Yaklaşım Yayınları mensuplarına özellikle Sayın Ekrem SARIŞU\′nun şahsında içten teşekkürlerimi sunarım. Kitabımın bu baskısının konuya ilgi duyan tüm kesimlere yararlı olması dileğiyle. Levent BAŞAK İSTANBUL - 2007 GİRİŞ Gelişmekte olan ülkelerde ihtiyaç duyulan en önemli kaynaklardan birisi dövizdir. Bu ülkeler kalkınmaları için gerekli dövizi bulabilmek için en çok dış borçlanmaya başvurmaktadırlar. Ancak bu durum, bu ülkelerin, dış borç stokunu artırmakta, ülkenin kalkınmasında olumsuz bir etkide bulunmaktadır. Bu nedenle, kalkınmakta olan ülkeler ihtiyaç duydukları döviz kaynaklarına ulaşmak için dış borçlanma yerine kullanabilecekleri iki önemli araç, ihracat ve yabancı sermayedir. Bu kapsamda, kalkınmakta olan ülkeler gerek döviz ihtiyaçlarını karşılamak gerekse gayrisafi milli hasılalarını ve buna bağlı olarak kişi başına milli gelirlerini artırmak için ülkeye döviz kazandıracak faaliyetleri çeşitli iktisat ve maliye politikası araçları ile artırmaya çalışmaktadırlar. Kalkınmakta olan ülkelerde hayati öneme sahip bir konu olan yabancı sermayenin ülkeye çekilmesinde ülkeler çeşitli maliye politikası araçlarına başvurmaktadırlar. Yabancı sermayenin bir ülkede kalıcı olmasında o ülkenin yabancı sermayeye karşı duyarlılığı ve ülkedeki iktisadî hayatın konjonktürel durumu önemli bir yere sahiptir. Bir ülkedeki yabancı sermaye yatırımlarını nakdî ve aynî sermaye yatırımları olmak üzere iki açıdan inceleyebiliriz. Kalkınmakta olan ülkelerde aynî yabancı sermaye ülkenin kalkınmasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle globalleşmenin hızla arttığı ve önem kazandığı günümüzde uluslararası ticaretin hızla gelişmesi, gelişmiş ülkeleri olduğu gibi kalkınmakta olan ülkeleri de yeni arayışlara itmiştir. Bu arayışların sonucu olarak ülkeler yeni hukuksal düzenlemelere başvurmuşlar, bu kapsamda ticarî ve malî mevzuatlarını uluslararası hukuk normlarını da göz önünde bulundurarak revize etmek için çalışmalara girişmişlerdir. Gelişmiş ülkeler tarafından Türkiye\′de kurulan iktisadî teşebbüsler ülke kalkınmasında önemli bir yere sahiptir. Türkiye\′de kurulan yabancı firmaların bir kısmı tam mükellefiyet esasında vergilendirilirken bir kısmı da dar mükellefiyet esasında verilendirilmektedir. Konuya vergileme açısından bakıldığı zaman Türkiye\′de dar mükellefiyet kapsamında vergilendirilen yabancı firmaların Türkiye\′de daha çok yatırım yapmalarını sağlamak amacıyla vergisel açıdan bu firmalara sağlanacak kolaylıklar gerek ülke kalkınması üzerinde olumlu bir etki yaratacak gerekse ülkemizde faaliyet gösteren dar mükellefiyete tâbi kurumların çoğalmasında olumlu bir etkisi olacaktır. Yabancı firmaların Türkiye\′de vergilendirilmesinde Türk vergi sistemi açısından ilk olarak üzerinde durulması gereken konu bu firmaların tam mükellefiyet esasında mı yoksa dar mükellefiyet esasında mı vergilendirileceğidir. Bu konu açıklığa kavuşturulduktan sonra bu firmaları vergilendirilmesi Kurumlar Vergisi Kanununun ilgili maddeleri kapsamında yapılacaktır. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun genel sistematiği içerisinde dar mükellefiyet, Kurumlar Vergisi Kanununun l\′inci maddesinde yazılı kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye dışında bulunan fakat kazançlarının bir kısmını Türkiye\′de elde eden kurumların yalnız Türkiye\′de elde ettikleri kazançlarını vergilemeyi öngören bir mükellefiyet şeklidir. Kanunî ve iş merkezlerinden birisi Türkiye\′de bulunduğunda, vergileme rejimi tam mükellefiyet esasıdır. Benzer sistem doğal olarak 13.06.2006 tarihinde kabul edilen 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu için de geçerlidir. YABANCI SERMAYELİ KURUMLARIN TÜRKİYE\′DE ÖRGÜTLENME MODELLERİ Bu çalışmamızda, ülkemizde yabancı kurumlarca yapılan yatırımların Türk vergi sistemi içerisindeki yeri üzerinde durulacaktır. Ülkemizde faaliyet gösteren yabancı kurumların ülkemize yönelik doğrudan yatırımları temelde iki şekilde olmaktadır. Birincisi; yabancı yatırımcılar 5422 ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun l\′inci maddesinde kurumlar vergisi mükellefi olarak belirtilen sermaye şirketi kurarak faaliyet gösterebilirler. İkincisi; Türkiye\′de herhangi bir şirket kurmadan şube açarak veya daimi temsilci vasıtası ile \"doğrudan yabancı yatırım\" niteliğine sahip yatırım yapabilirler. Bunların dışında ülkemizde yatırım yapan yabancı şahısların bir de literatürde \"portföy yatırımı\" adı verilen yatırım türü kapsamında ülkemizde faaliyet göstermeleri mümkündür. Bu tür yatırımlar genellikle menkul kıymet alım-satımı şeklinde cereyan ettiğinden \"malî yatırım\" olarak nitelendirilebilir. Yabancı tüzel kişilerin Türkiye\′de kurdukları şirketler \"yabancı sermayeli şirket\", veya \"yabancı sermayeli kurum\" kavramı ile nitelenebilir. \"Yabancı sermayeli şirket\" veya \"yabancı sermayeli kurum\" kavram olarak üç tür örgütlenme modelini kapsamaktadır: 1- Yurt dışında yerleşik kişi, kurum veya kuruluşlar Türkiye\′de bir kısmı ve/veya tamamı yabancı sermayeli anonim veya limited şirket veya Türk Ticaret Kanununa göre kurulması mümkün olan diğer ticaret şirketlerini kurarak faaliyet gösterebilirler. Türkiye\′de kurulacak anonim, limited ve- ya diğer ticaret şirketlerinin kurucularının tamamı ve/veya bir kısmı yabancı müteşebbis olabilir. Bu durumda, bu şirketler, Türkiye\′de Türk hukukuna, özellikle 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak kurulan ve Türk Ticaret Kanunu uygulamasında kanunî veya idare merkezî Türkiye\′de bulunan şirket hüviyetindedir. Bu şekilde, yabancı yatırımcıların ortaklığı ile kurulan ya da iştirak edilen şirketler, Türk şirketi sayılacaklardır. Bu şirketler Türk hukuk sisteminin içerisine entegre olmuş şirketlerdir. Türkiye\′de kurulmuş olan şirketlerin kanunî merkezi Türkiye\′de bulunacağından bu kurumların \"tam mükellefiyete tâbi kurum\" olarak gerek Türkiye\′de gerekse yurt dışında elde ettikleri kazanç ve/veya iratlar kurumlar vergisine tâbi olacaktır. Türkiye\′de Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak kurulan tamamı yerli sermayeli şirketler ile tamamı yabancı sermayeli şirketlerin vergilendirilmelerinin temel esasları aynıdır. Bu kurumlar tam mükellefiyete tâbi kurum olarak vergilendirileceklerdir. 2- Yurt dışında yerleşik kişi, kurum ya da kuruluşlar Türkiye\′deki mevcut şirketlere ortak olarak Türkiye\′de faaliyet gösterebilirler. Şirketlere ortaklık hakkını temsil eden iştirak hissesine sahip dışarıda yerleşik şahısla rın elinde bulunan iştirak hisselerinden elde ettikleri kazançların (kâr payla rının) vergilendirilmesi Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanununun ilgili madde hükümlerine göre olacaktır. Yabancı ortağa sahip Türkiye\′deki yabancı sermayeli şirketlerin 5422 ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun l\′inci maddesinde belirtilen kurumlardan olması halinde vergilendirilmeleri, Türkiye\′de tam mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilme esaslarına göre olacaktır. Burada kastedilen yurt dışında yerleşik şahısların Türkiye\′de kurulan kollektif veya adi komandit şirketlerdeki ortaklık paylarıdır. Bu ortaklıklar genel yapısı itibariyle Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabidirler. Ancak, bu ortaklıkların Türk Ticaret Kanunu hükümleri karşısındaki durumu bu kitabımızın sınırlarını aşacağından Kitabımızda bu konulara değinilmeyecektir. 3- Ülke dışında yerleşik kişi, kurum veya kuruluşlar Türkiye\′deki mevcut şirketlere ait hisse senetlerini almak suretiyle Türkiye kaynaklı gelir elde edebilirler. Bu şekilde, yurt dışında yerleşik şahısların elinde bulunan hisse senetlerinden elde ettikleri kazançların vergilendirilmesi Gelir ve Ku rumlar Vergisi Kanununun ilgili madde hükümleri çerçevesinde olacaktır. Yabancı ortağa sahip Türkiye\′deki yabancı sermayeli şirketlerin vergilendi- rilmeleri ise, Türkiye\′de tam mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumların vergilendirilmesi ile ilgili olarak getirilen hükümler dahilinde olacaktır. Kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunan, yani, Türkiye dışında mukimi oldukları ülkenin kanunlarına göre kurulan ve bu nedenle de kanunî merkezi yurt dışında bulunan kurumların Türkiye\′deki faaliyetleri de \"yabancı sermaye\" kavramı içerisine dahil edilecektir. Bu kurumların iş merkezlerinin de yurt dışında bulunması durumunda dar mükellefiyete tâbi kurum olarak vergilendirileceklerdir. Türkiye\′de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin özellikle, bankacılık, sigortacılık ve ulaştırma alanında faaliyet gösteren şirketlerden olması halinde bu kurumlar şube şeklinde faaliyet göstermektedirler. Bu şekilde yapılan ticarî faaliyetler şirket kurmayı gerektirmediğinden yabancı gerçek ve tüzel kişiler bürokratik işlemlerle uğraşma gibi külfetlerden kurtulmaktadır. Türkiye\′de şube şekilde örgütlenen yabancı sermayenin vergilendirilmesi dar mükellefiyet kapsamında olacaktır. Bu çalışmamızda özellikle Türkiye\′de şube açarak faaliyet gösteren ve bu faaliyetler neticesinde elde ettikleri kazanç ve/veya iratları dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek olan yabancı kurumların (dar mükellefiyete tâbi kurumların) vergilendirilme esasları inceleme konusu yapılacaktır. YABANCI SERMAYELİ KURUMLARIN TÜRKİYE\′DE YATIRIM YAPMA NEDENLERİ Türkiye\′de doğrudan yatırım yapmak isteyen yabancı gerçek ve tüzel kişilerin örgütlenme modelleri özet olarak yukarıda belirttiğim gibidir. Bu örgütlenme modelleri çerçevesinde yabancı kurumları Türkiye\′de yatırım yapmaya iten nedenleri ise şu şekilde özetleyebiliriz. 1- Yabancı sermayeyi gerek Türkiye\′ye gerekse dünyanın diğer ülke lerinde yatırım yapmaya iten temel neden kâr maksimizasyonudur. 2- Türkiye\′ye yabancı sermaye girişi ile ilgili olarak belirlenen politi kalarda meydana gelen liberalleşme hareketleri. 3- Her ne kadar yeterli düzeye ulaşamasa da Türkiye\′nin son on yıllık süreçte altyapı yatırımlarında gösterdiği olumlu gelişme yabancı sermayenin Türkiye\′ye bakış açısını değiştirmiştir. 4- 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı mü teşebbislere sağlanan vergisel ve diğer avantajlar. Mezkûr kanun ile yabancı yatırımcıların Türkiye\′de kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketlerin, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı aynî hak edinmelerinin serbestleştirilmiş olması, ya- bancı sermayenin yerli sermaye ile eşit muameleye tâbi tutulması ve yabancı yatırımcıların özellikle yakındıkları birçok bürokratik engelin ortadan kaldırılması. 5- Türkiye\′de son yıllarda teknolojik yatırımlara verilen önemin ve buna paralel olarak firmaların teknolojik birikiminin artması. 6- Türkiye\′nin genç bir nüfusa sahip, nitelikli insan gücünün her ge çen gün arttığı, doğal kaynakları bol ve işgücü verimliliği yüksek bir ülke olması. 7- Türkiye her geçen gün artan nüfusuyla önemli bir pazar konumuna gelmiştir. 8- Türkiye\′nin hem bir Asya ülkesi hem de Avrupa ülkesi olması ne deniyle stratejik ve coğrafi olarak önemli bir konuma sahip olması. 9- Türkiye\′de kurulan yabancı firmalarda yabancı personel çalıştırıl ması hususunda mevzuatta yapılan düzenlemeler. 10- Dünyada sermaye hareketlerinin serbestleşmesine bağlı olarak Türkiye\′deki sermaye piyasalarında meydana gelen gelişmeye bağlı olarak hisse senedi satın alma yoluyla yatırım yapma alternatiflerinin gelişmiş ol ması. 10- Türkiye\′de son yıllarda büyüme hızındaki artışa paralel olarak pa zarın gittikçe büyümesi. ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARININ DAR MÜKELLEFİYETE TÂBİ KURUMLARIN VERGİLENDİRİL-MESİNDEKİ ÖNEMİ Çalışmamda ilk önce, dar mükellefiyete tâbi kurumlar açısından vergilendirme yetkisi üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda, çifte vergileme sorunu ayrı bir bölüm olarak incelenecektir. Çalışmamızın diğer bölümlerinde dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye\′de elde edeceği her kazanç unsuru ayrı ayrı açıklanacaktır. ÇALIŞMAMIZDA İRDELENECEK DİĞER KONULAR Çalışmamızda dar mükellefiyete tâbi kurumlar açsından önemli bir yere sahip olan muafiyet, istisna ve indirimlere ayrı bir kısımda yer verilecektir. Son olarak; çalışmamızda, dar mükellefiyete tâbi kurumlarda vergilendirme yöntemleri üzerinde durulacaktır. Ayrıca, çalışmamızda, bölümler halinde dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirme esasları incelenirken konu ile ilgili olarak karşılaşılabilecek sorunlara vergi mevzuatı açısından açıklık getirilmeye çalışılacaktır. Bu nedenle de dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesinde uygulamada karşılaşılan sorunlara Danıştay Kararlan ve Maliye Bakanlığı Muktezaları dahilinde açıklık getirilmeye çalışılacaktır. YABANCI SERMAYELİ FİRMALARLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ KONULAR Her ne kadar kitabımızın ara başlığı \"Yabancı Sermayeli Şirketlerin ve Dar Mükellefiyete Tâbi Kurumların (Yabancı Kurumların) Vergilendirilmesi\" ise de Kitabımız yabancı sermayeli firmaların Türkiye\′deki faaliyetleri açısından bir rehber olarak hazırlanmıştır. Kitabımızın rehber olma fonksiyonu gereğince yabancı sermayeli şirketlerin Türkiye\′deki çeşitli faaliyetleri ile ilgili bazı konularda ayrıntıya fazla girilmeden çeşitli açıklamalarda bulunulmuştur. Mesela, Türkiye\′de kurulan yabancı sermayeli şirketlerin ve kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunan yabancı kurumların Türkiye\′de açtıkları şubelerdeki faaliyetleri için gerekli olan yabancı personel temini ile ilgili olarak 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun hükümlerinin temel esasları hakkında çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Yabancı sermayeli şirketlerin ve yabancı şirketlerin Türkiye\′de faaliyet göstermek amacıyla gerekli taşınmaz mal edinmeleri ve gayrimenkuller üzerindeki diğer tasarruflarda bulunmaları kaçınılmaz olmaktadır. Konunun önemine binaen Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu hükümleri uyarınca yabancıların Türkiye\′de taşınmaz mallar üzerindeki tasarruflarına da ayrıca değinilmiştir. KİTABİN PLANI Bu kitap, öncelikle Türkiye\′de faaliyet gösteren ve içerisinde yabancılık unsuru barındıran kurumların vergilendirilmesine ilgi duyan bütün Maliye camiasının ihtiyaçlarını karşılamak üzere hazırlanmıştır. Kitabımızda açıkladığımız konular Türkiye\′de yabancı sermaye yatırımlarının artmasını teşvik açısından yapılması gereken düzenlemeleri de içerdiğinden yabancı sermayeli şirketler açısından da yararlı bilgiler bulunmaktadır. Kitabımızda irdelediğimiz konular uygulamaya yönelik olsa da çeşitli konularda akedemik düzeyde açıklamalar yapıldığından kitabımız akademik çalışma yapan bütün akademik camianın ihtiyacını karşılayacak şekilde hazırlanmış ve dizayn edilmiştir. Uluslararası hukukta \"yabancı\" terimi sadece gerçek kişileri değil tüzel kişileri de kapsayacak şekilde en geniş anlamıyla kullanılmaktadır. Devletlerarası özel hukukta bir devletin ülkesinde yaşayan halk veya millet diyebileceğimiz insan toplulukları üzerindeki egemenliği sadece gerçek kişileri değil, tüzel kişileri de (dernekler, şirketler (kurumlar) ve vakıflar gibi) kapsamaktadır. İçinde \"yabancı unsur\" bulunan hukukî ilişkilere ve olaylara hangi devletin hukukunun uygulanacağını gösteren kuralları içeren hukuk dalı \"Milletlerarası Özel Hukuk\" tur. Kitabımızda incelediğimiz konular itibariyle, \"vatandaşlık\", \"yerleşim yeri (ikametgah)\", \"mutad mesken\", \"ticarî ilişkilerin yapıldığı veya ifa edildiği yer\", \"ticarî ilişkilerde malların bulunduğu veya vardığı ülke\", \"fiilin (ticarî işlemin) ifa edildiği yer\" ve \"firmaların kanunî ve iş merkezleri\" incelediğimiz olaylara yabancılık unsuru katmaktadır. Tüzel kişilerde, konumuza binaen dar mükellefiyete tâbi kurumlarda kurumun kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunduğundan ve bu kurumların Türkiye kaynaklı elde ettikleri kazanç ve iratlar inceleme konusu yapıldığından kitabımızda vergilendirme yetkisi açısından Milletlerarası Özel Hukuk kurallarına da yer verilecektir. Kitabımızda bu yönüyle dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilme esaslarını irdelediğimizden milletlerarası özel hukuk kurallarından da yararlanılacaktır. Bu nedenle, kitabımız Milletlerarası Özel Hukuk ile ilgilenen akademik personelin de yararlanmasına yönelik olarak dizayn edilmiştir. Kitabımızın hazırlanmasında konu ile ilgili olarak çeşitli dergilerde yayımlanmış olan birçok makalemden yararlanılmıştır. Bazı konularda yabancı sermayeli şirketlerin ve dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye\′deki faaliyetleri açısından önem arz eden çeşitli konularda makalelerimizde belirtilmeyen hususlarda geniş ayrıntılara girilerek konu hakkında derinlemesine bilgiler verilmiştir. Kimi konular ise, Kitabımızın sınırlarını aştığından bu konularda makalelerimize atıf yapılmıştır. Konu ile yakından ilgilenen kişiler açısından bu makalelerde gerekli ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Gerek makalelerimizde konu ile ilgili açıklamalar yapılırken gerekse Kitabımıza özgü olarak bütün Danıştay Kararları ve Maliye Bakanlığı Muk-tezaları titizlikle taranmış ve gerekli ve önemli görülen kararlar ve mukteza- ların özetleri konu içerisinde verilmiştir. Kitabımız bu yönüyle de pratikte yabancı sermayeli şirketlerin ve dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesinde ve konu ile ilgili olarak uygulamada karşılaşılan diğer problemlerin çözümünde okuyucuya faydalı olacaktır. Kitabımızda özellikle bazı bölümler çok geniş tutulmuştur. Bunun nedeni, bu bölümlerlerde uygulamada en çok karşılaşılan konularda açıklama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Mesela, Türkiye\′de dar mükellefiyete tâbi kurumların etkinlik alanları daha ziyade hizmet sektöründedir. Hizmet sektöründe yabancı bankaların Türkiye\′de açılan şube/şubelerinde verilen bankacılık hizmetleri bu açıdan önem arz etmektedir. Dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye\′deki diğer önemli faaliyet kolu ulaştırma sektörüdür. Yabancı ulaştırma kurumlarının vergilendirilmesi bu açıdan önem arz etmektedir. Yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye\′deki doğrudan yatırımları dışında gerçekleştirdikleri portföy yatırımları içinde menkul kıymet ahm-satımı önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, yabancı banka şubelerinin vergilendirilmesi, ulaştırma faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesi ve dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye\′de gerçekleştirdikleri menkul kıymet alım-satım kazançlarının vergilendirilmesi gibi bazı konular ayrı bölüm başlıkları altında ve en ince ayrıntısına kadar irdelenmeye çalışılmıştır. Bu konularda bütün Danıştay Kararlan ve Maliye Bakanlığı Muktezalan taranmış; bir kısım karar ve muktezalar özellikli durum olarak, bir kısım karar ve muktezalar pratik çalışmalarımız içinde örnek olay olarak, bir kısım karar ve muktezalar ise konu içinde özet şekilde verilmiştir. Dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesinde Danıştay Kararları ve Muktezalar konuların aydınlığa kavuşturulmasında önemli bir yere sahip olduğundan bu konuda olabildiğince titiz davranılmiştır. Çalışmamızda konular açıklanırken mevzuat hükümlerinin tamamı metin içinde verilmiş, mevzuatın yayımlandıkları resmi gazete tarihleri ve numaraları özellikle dipnot olarak verilmemiş bu şekilde çalışmamızın özelliği olmayan dipnotlara yer verilerek düzeninin ve akışının bozulması önlenmiştir. Zaten çalışmamız ile direkt ilgili olmayan birçok husus dipnotlarda açıklığı kavuşturulmuştur. Bu nedenle, Kitabımızda yararlandığımız konu ile ilgili direkt ilgili olan ve olmayan bütün mevzuat hükümlerinin yayımlandıkları resmi gazete tarihleri ve numaraları çalışmamızın sonunda ek halinde ve tablolar şeklinde okuyucuya sunulmuştur. Bu şekilde hem mevzuat hükümlerinin toplu bir şekilde görülmesi imkanı doğmuş hem de konu bütünlüğü sağlanmıştır. Ayrıca; okuyucunun yararlanması için Kitabımızın sonunda çeşitli hususlarda tablolar şeklinde birçok istatistiki bilgi verilmiştir. Bu istatistiki bilgilerin derlenmesi tarafımızca en az kitabın yazılması kadar zaman almıştır. Hem netice itibariyle bu tablolar çalışmamızdaki konuların özeti mahiyetinde olması bakımından da önem arz etmekte ve okuyucuya her yönüyle faydalı olacağını tahmin ediyorum. Kitabımızda bazı konular gerek kendi özel bölümünde irdelenmiş gerekse konunun bir bütün olarak ele alındığı bölümde ayrı bir bölüm başlığı altında ele alınmıştır. Bu şekilde yapılan tasniflemeyi gereksiz bir tekrar olarak düşünmemek gereklidir. Her ne kadar konu başlıkları aynı olsa da her iki bölümde de konu farklı açılardan ele alınmıştır. Özel nitelikteki bölümde konu ile ilgili ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. Konunun topluca ele alındığı bölümlerde ise özet mahiyette açıklamalarla yetinilnıiş ve konu bir bütün olarak ele alınıp kavranmaya çalışılmıştır. Aynı şekilde çalışmamda bazı Danıştay Kararları ve Maliye Bakanlığı Muktezaları farklı farklı yerlerde irdelenmiştir. Ancak, söz konusu karar ve muktezalar irdelendiği her yerde farklı bir bakış açısı ile ve ilgili konu başlığı ile bağlantılı olarak analize tâbi tutulmuştur. Kitap, 12 fasıl ve 12 kitaptan oluşmuştur. Ayrıca, ihtiyaca göre Kitap başlıkları kısım ve bölümlere ayrılmıştır. Dar mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye kaynaklı elde edilecek kazanç ve/veya iratların vergilendirilmesi esasları açıklanırken teorik çözümlemelere girilmiş ve konu ile ilgili olarak uygulamada karşılaşılan sorunlu hususlara yer verilmiştir. Vergilendirme esasları, Türkiye\′nin uluslararası ekonomi politikaları ile uluslararası vergilendirme ve dünya ekonomisinde vergisel alanda meydana gelen son gelişmeler ışığı altında irdelenmiştir. Kitabın temel planı çerçevesinde dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesinde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları da göz önünde bulundurularak vergilendirme alanında ortaya çıkan problemler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Birinci fasıl, başlangıç hükümlerinden oluşmaktadır. Bu fasıl altında konular bir kitap ve dört kısım altında irdelenmiştir. Birinci kitap, vergi hukukunun temel kavramlarının dar mükellefiyete tâbi kurumlara uygulamasına ayrılmıştır. Bu kitabın birinci kısmında Türkiye\′nin kaynak devlet olarak kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunan kurumların elde ettikleri kazanç ve/veya iratlarda vergilendirme yetkisinin hangi devlete ait olacağının tespiti yapılmıştır. Bu kısımda ayrıca vergi hukuku dışında özel hukukta yer alan temel kavramların dar mükellefiyete tâbi kurumlara uygulanması konularında açıklamalar yapılmıştır. İkinci kısımda vergi yasalarının uygulamasında yerellik ve kişisellik ilkeleri ele alınmıştır. Üçüncü kısmın birinci bölümünde kurumlar vergisinde \"dar mükellefiyet\" kavramının ifade ettiği anlamın analitik incelemesi yapılmıştır. İkinci bölümde ise, Türkiye\′de dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek kurumların hukukî niteliği tartışılmıştır. Dördüncü kısımda, uluslararası vergi hukukunun dar mükellefiyete tâbi kurumlarla ilgili genel esasları irdelenmiştir. Bu kısmın birinci bölümünde çifte veya mükerrer vergilendirmenin hukukî mahiyeti üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, uluslararası vergi anlaşmalarına genel bir bakış ve anlaşma modelleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise, vergi anlaşmalarının geçerlik şartlan ve vergi anlaşmalarının yürürlükten kalkması esasları ele alınmıştır. İkinci fasılda, yabancı sermaye mevzuatının dar mükellefiyet kurumları ilgilendiren temel esaslarına değinilmiştir. Bu fasılda ikinci kitap, yabancı sermaye mevzuatına göre yabancı sermayeli kurumların nitelikleri ve vergilendirme esaslarına ayrılmıştır. Bu kitabın birinci kısmında yabancı sermayeli kurumların Türkiye\′de örgütlenme modelleri ve Türkiye\′deki yabancı sermaye mevzuatı irdelenmiştir. İkinci kısımda, yabancı şirketlerin Türkiye\′de şube açma esasları irdelenmiştir. Üçüncü kısımda, dışarıda yerleşik kişi, kurum ve kuruluşların Türkiye\′de faaliyet gösterecekleri örgütlenme modelleri çerçevesinde vergilendirilmelerinin genel esasları irdelenmiştir. Dördüncü kısımda, yabancı sermayeli kurumların Türkiye\′de elde ettikleri kazançların yurt dışına transferi esasları belirlenmiştir. Beşinci kısımda, Türkiye\′deki yabancı sermayeli şirketlerde yabancı personel istihdamının temel esasları ana hatlarıyla ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üçüncü fasılda, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye\′de bulunan işyerlerinde veya daimi temsilci vasıtası ile elde edilen kazanç ve iratlar irdelenmiştir. Bu fasılda temel bölüm üçüncü kitap olarak planlanmış bu Kitapta dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ticarî kazançların vergilendirilmesi esasları ayrıntılarıyla irdelenmiştir. Üçüncü kitabın birinci kısmında dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ticarî kazançlarla ilgili genel bilgiler ve çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının olmadığı durumlarda ticarî kazançların vergilendirilmesi esasları irdelenmiştir. Bu kısımda dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ticarî kazançlarla ilgili genel bilgiler sunulmuştur. İkinci kısımda, ise, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ticarî kazançların Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları karşısındaki durumu; üçüncü kısımda Türkiye\′de ticarî faaliyette bulunan dar mükellefiyete tâbi yabancı kurumların elde ettikleri kazançlarda gider uygulaması; dördüncü kısımda Türkiye\′de ticarî kazanç olarak vergilendirilen bir kısım kazançlar inceleme konusu yapılmıştır. Bu kısmın birinci bölümünde kanunî ve iş merkezî yurt dışında bulunan yabancı kurumlarca Türkiye\′de açılan irtibat bürolarının Türk hukuk sistemi içindeki yeri ve vergilendirilmesi esasları açıklanmıştır. Birinci bölümün birinci ayrımında dar mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye\′de açılan irtibat bürolarının hukukî durumu ve vergilendirilmesi esasları; ikinci ayrımda irtibat bürolarında elde edilen kazançların Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları çerçevesinde vergilendirilmesi esasları açıklanmıştır. Bu faslın ikinci bölümünde uluslararası taşımacılık yapan yabancı ulaştırma kurumlarının vergilendirilmesi; üçüncü bölümünde Türkiye\′de faaliyet gösteren yabancı bankaların vergilendirilmesi; dördüncü bölümünde yıllara sari inşaat ve onarım işi yapan dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesi; beşinci bölümünde dar mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye\′de elde edilen sergi ve panayır kazançlarının vergilendirilmesi; altıncı bölümünde serbest bölgelerde şube şeklinde faaliyet gösteren yabancı kurumların vergilendirilmesi; yedinci bölümünde dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen menkul kıymet alim-satım kazançlarının vergilendirilmesi irdelenmiştir. Dördüncü fasılda; dördüncü kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ziraî kazançların vergilendirilmesine; beşinci fasılda; beşinci kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ücret gelirlerinin vergilendirilmesi esaslarına; altıncı fasılda; altıncı kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine; yedinci fasılda; yedinci kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen gayrimenkul sermaye iratlarının vergilendirilmesine; sekizinci fasılda; sekizinci kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesine; dokuzuncu fasılda; dokuzuncu kitap, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen diğer (sair) kazanç ve iratların vergilendirilmesine ayrılmıştır. Onuncu fasılda, dar mükellefiyete tâbi kurumlara yönelik muafiyet, istisna ve indirimler inceleme konusu yapılacaktır. Bu fasılda yaptığımız açıklamalar onuncu kitap olarak düşünülmüştür. Bu kitapta 5024 ve 5228 sayılı Kanunlar ile yapılan değişiklikler de dikkate alınmıştır. On birinci fasılda; on birinci kitap olarak, dar mükellefiyete tâbi kurumlarda vergilendirme yöntemleri irdelenecektir. Bu fasılda dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesi yöntemleri olarak yıllık beyan esasında vergilendirme, özel beyanname ile beyan esasları ve tevkif sureti ile vergilendirilme esasları örnekler yardımıyla ve uygulamada karşılaşılan sorunlar da göz önünde bulundurularak irdelenecektir. On ikinci fasılda; on ikinci kitap olarak, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen kazanç ve iratlarla ilgili ortak hükümler irdelenecektir. On birinci kitabın; birinci kısmında, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen kazanç ve/veya iratlar için defter tutma esasları; ikinci kısımda, Türkiye\′de ticarî veya ziraî kazanç elde edilmesi durumunda defter tutma esasları; üçüncü kısımda, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 22\′nci ve 24\′üncü ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 26\′ncı ve 30\′uncu maddesinde belirtilen kazanç ve iratların elde edilmesi durumunda defter tutma esasları; dördüncü kısımda, Türkiye\′de daimi temsilci vasıtası ile faaliyette bulunan dar mükellefiyete tâbi kurumlar tarafından kullanılacak defterlerin tutulma esasları; beşinci kısımda, serbest bölgelerde faaliyette bulunan dar mükellefiyete tâbi kurumların tutmak zorunda oldukları defterler irdelenecektir. On ikinci kitabın altıncı kısmında ise, dar mükellefiyete tâbi kurumlar açısından 5422 ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun tasfiye hükümlerinin uygulanması irdelenecektir. On ikinci kitabın yedinci kısmında dar mükellefiyete tâbi kurumlarda gelir vergisi stopajı irdelenecektir. On ikinci kitabın sekizinci kısmında tarhiyatın muhatabı müessesesi irdelenecektir. Kitabın içeriğine bakıldığında dikkat edileceği üzere, kitaptaki alt ve üst ayrımlar genel olarak uygulamada karşılaşılan problemli konuların çözümüne yönelik açıklamalardan oluşmaktadır. Teorik açıklamalar için ise, bu konularda yazılmış makalelerim temel esasları itibariyle ele alınmış daha geniş bilgi için makalelerimize atıf yapılmıştır, içinde yabancılık unsuru bulunan faaliyet kolunda çalışan şirketlere ve Milletlerarası Özel Hukuk dalı ile ilgilenen akademik personele yardımcı olması açısında teorik konular için ilgili makalelerimin irdelenmesi yararlı olacaktır.