Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar


Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Kasım (49)      Ekim (124)      Eylül (80)      Ağustos (71)

Ceza Muhakemesi İşlemleri

Ceza Muhakemesi İşlemleri



Sayfa Sayısı
:  
168
Kitap Ölçüleri
:  
16x24
Basım Yılı
:  
2015
ISBN NO
:  
9789754649659

250,00 TL









GİRİŞ

Ceza muhakemesi, esasen işlemlerden ibarettir. Nasıl ki bir müzik parçası notalardan oluşup ilerlerse, ceza muhakemesi faaliyeti de işlemler üzerinden yürür. Tıpkı müzik parçasının armonik olabilmesi için notalara tam ve doğru basılmasının gerekmesi gibi; ceza muhakemesi faaliyetinin de amaçlarıyla uyumlu ve hukuka uygun bir biçimde gerçekleştirilebilmesi, her bir işlemin kendisi için öngörülen koşullara göre yapılmasına bağlıdır. İşte bu nedenle, ceza muhakemesi işlemleri, muhakeme hukukunun en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Zira her bir işlem, diğer işlemlerle bir araya gelerek ceza muhakemesine hayat vermektedir.

Bir hukukî işlem türü olan ceza muhakemesi işlemleri, muhakeme süjelerinin hukukî etkiye sahip olan irade açıklamalarıdır. Bu itibarla, muhakeme işlemleri, diğer hukukî işlemler gibi maddi ve manevi unsurlardan oluşmaktadır. İrade ve şekil olarak da ifade edilen bu unsurlara dayanarak işlemin varlığı ve hukuka uygun olup olmadığı tespit edilmektedir. Şüpheli ve sanık ile üçüncü kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlayan çağdaş ceza muhakemesinin bu amaca ulaşabilmesi için, ceza muhakemesi işlemlerinin kanununla ve açıkça düzenlenmesi gereklidir. Ceza muhakemesi işlemlerini düzenleyen hükümlere bakarak dürüst bir muhakemenin mümkün olup olmadığı kolayca anlaşılabilir. Ceza muhakemesi işlemlerini düzenleyen hükümlere bakarak çağdaş ceza muhakamesinin amacına uygun ve dürüst bir muhakemenin mümkün olup olmadığı kolayca anlaşılabilir. Zira sözkonusu hükümlerin her bir işlem bakımından öngördüğü koşullar incelenmek suretiyle, hem o işlemin hem de tek tek işlemlerden hareketle ceza muhakemesi sisteminin bütününün temel hak ve özgürlükleri ne ölçüde güvence altına aldığı görülür.

Yürürlükteki 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda muhakeme işlemleri, yabancı bazı kanunların aksine, sistematik olarak düzenlenmemiştir. Bu eksikliğin muhakeme işlemleri konusunun bilimsel açıdan ele alınmasını güçleştirdiğini belirtmek gerekir. Bu nedenle somut işlemlerden yola çıkılarak muhakeme işlemlerinin genel hüküm ve sonuçlarını belirlemeye çalışmak daha doğru bir yöntemdir.

Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ceza muhakemesi işlemlerinin genel görünümü üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde, ceza muhakemesi işlemlerinin tasnifi, yapısı, şekli, bildirilmesi, süresi ve eski hâle getirme ele alınacaktır. Son bölümde ise ceza muhakemesi işlemlerindeki hukuka aykırılıklar ve bu aykırılıkların doğurduğu sonuçlar incelenmektedir.

 

SONUÇ

 

Ceza muhakemesi işlemi bir tür hukuki işlemdir. Ceza muhakemesi işlemleri, esas itibariyle, ceza muhakemesi ilişkisinin kurulması, değişmesi ve ortadan kalkması amacına yönelik işlemlerdir. Bu itibarla, ceza muhakemesi işlemi, ceza muhakemesi süjelerinden biri tarafından muhakeme faaliyeti sırasında hukuki sonuç doğurmak üzere yapılan irade açıklaması olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, süjelerden başka kişiler tarafından ve muhakeme faaliyeti dışında yapılan işlemler ceza muhakemesi işlemi olarak nitelendirilemez.

 

Maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlayan ceza muhakemesi faaliyetine vücut veren işlemler nedeniyle, şüpheli, sanık ve diğer kişilerin hukuken korunan hakları ihlâl edilebilir, özgürlükleri kısıtlanabilir. Bu nedenle, kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan her kural gibi, ceza muhakemesi işlemleri de kanunla düzenlenmelidir. Ceza muhakemesi işlemlerinin kanunla düzenlenmesinin gerekli olmasının bir başka nedeni ise, bu işlemlerin gerçeğe uygunluğunu temin etmektir.

Bir hukuki işlem türü olan ceza muhakemesi işlemlerinin unsurlarını hukuki işlemin unsurları açısından değerlendirmek gerekir. Hukuki işlem, irade ve şekil unsurlarından oluşmaktadır. İrade unsuruyla kastedilen, işlemin istenilerek yapılmış olması; bir başka deyişle, işlemin yapanın iradesini doğru bir şekilde yansıtmasıdır. Dolayısıyla, irade ile irade açıklaması arasında bir uyumsuzluk söz konusu olmamalıdır. İradenin nasıl açıklanacağını düzenleyen kuralların amacı ise, yapılan açıklamanın irade ile uyumlu olmasını sağlamaktır. Ceza muhakemesi işleminin meydana gelebilmesi için iradenin varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda bu iradenin kanunda öngörülen şekilde açıklanması da gerekir. Ceza muhakemesi işlemleri bakımından aranan şekil unsurunun hem irade açıklamasının doğruluğunu sağlamaya hem de muhakeme işlemlerinden menfaati etkilenecek olan kişileri korumaya yönelik bir işlevi vardır. İşlemin öngörülen şekilde yapılmamış olması geçerliliğini etkiler.

Ceza muhakemesi işlemleri tutanakla belgelenir. İşlemlerin tutanakla belgelenmesinin nedeni işlem için öngörülen şekil şartına uyulup uyulmadığını tespit etmektir. Tutanaklar, esas itibariyle, birer yazılı işlem niteliğinde olduklarından, yazılı işlemler için geçerli olan genel kurallara tabidirler. Ancak, konunun önemi nedeniyle, duruşma, keşif, ifade ve sorgu gibi pek çok işleme ilişkin tutanak, CMK’da özel olarak düzenlenmiştir.

Muhakeme işlemlerinin dili, şekle ait koşullardan biridir. Muhakeme işlemlerinde resmi dil olan Türkçe’nin kullanılması zorunludur (Any. 3/1). CMK m. 202/1 hükmü de muhakeme işlemlerinin Türkçe yapılacağını ortaya koymaktadır. Söz konusu hüküm, ceza muhakemesi işlemlerinin esas itibariyle, Türkçe yapılacağı, ancak şüpheli ya da sanığın meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmemesi halinde bir tercüman aracılığı ile duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktaların tercüme edileceği anlamına gelmektedir. Türkçe bilmeyen sanığın sorgusunun yapılmasında, mağdurun dinlenmesinde ve ihtiyaç duyulan diğer işlemlerin yapılmasında tercümandan yararlanmak mümkündür. AİHM içtihadı uyarınca, kendisine bir suç isnad edilen herkese tanınan tercümandan ücretsiz yararlanma hakkı, muhakemenin sadece belli bir kısmı ile örneğin, sözlü işlemler ile sınırlı tutulamaz. Bu hak, kendisine suç isnad edilen kişiye, savunma hakkını kullanması için gerekli olan bütün belgelerin tercüme edilmesini ve işlemlerin açıklanmasını gerektirir. CMK m. 202/2’ye göre, engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır. CMK m. 202/3’te, 1. ve 2. fıkra hükümlerinin soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanması öngörülmüştür. Dolayısıyla, soruşturma evresinde şüpheli, mağdur veya tanıklar meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa ya da engelli ise, dinlendikleri esnada bir tercümandan yararlanabilirler. CMK m. 202/3’te soruşturma aşamasında Türkçe bilmemesi halinde tercüman marifetiyle dinlenecekler arasında tanıkların da sayılmasına karşın; CMK m. 202/1’de duruşmada tercüman yardımından yararlanabilecekler arasında tanıktan söz edilmemiştir. Ancak, soruşturma aşamasında tanığa tanınan bu imkânın, duruşma aşamasında tanınmaması için bir neden yoktur. Bu itibarla, Türkçe bilmeyen tanığın duruşmada tercüman aracılığıyla dinlenmesi zorunlu nedenlerle mümkün sayılmalıdır. CMK m. 202/4’te yer alan hükümle sanığın, iddianamenin okunması ve esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, Türkçe bilmesine karşın, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilmesine imkân tanınmıştır. Davayı uzatma amacı taşımadıkça bu aşamada isteyen herkese masraflarını karşılaması koşuluyla tercüman sağlanacaktır.

Mevzuatımızda ceza muhakemesi işlemlerinin alenileştirilmesini yasaklayan çeşitli hükümler yer almaktadır. Bunlardan en önemlisi soruşturmanın gizliliğinin ihlâl edilmesini yasaklayan CMK m. 157 ve “gizliliğin ihlâli” suçunu öngören TCK m. 285’tir. Gizli tutulması gereken kararların ve bu kararların gereği olarak yapılan işlemlerin sadece bu işlemin süjeleri tarafından bilinmesi, şüpheliye ve üçüncü kişilere dahi bunun haber verilmemesi gerekir. Örneğin, arama, iletişimin denetlenmesi, teknik araçlarla izleme gibi tedbirlerin amacına ulaşması için hakkında tedbir uygulanan şüpheli tarafından bunun bilinmemesi gerekir. Dolayısıyla, bu türden koruma tedbirlerine ilişkin alınan kararlar ve buna dayanarak yapılan işlemler gizli muhakeme işlemleridir. Bu işlemlerin gerek işlemin süjeleri gerekse üçüncü kişiler tarafından alenileştirilmesi yasaktır. Kovuşturma evresinde aleniyet ilkesi geçerli olmakla birlikte, bu evrede de uygulanabilen ve gizli nitelikte olan bazı işlemler vardır. 

Ceza muhakemesi işlemleri değişik ölçütlerden yola çıkılarak farklı ayrımlara tâbi tutulmuştur. Ceza muhakemesi işlemleri, işlemin şekli açısından sözlü, yazılı ve hareketli işlemler; işlemi yapan süjenin işgal ettiği makam açısından yargılama makamı işlemleri, iddia makamı işlemleri ve savunma makamı işlemleri; işlemin aleni veya gizli olmasına göre ise, aleni işlemler ve gizli işlemler şeklinde ayrılmaktadır.

İşlemin hukuki sonuç doğurabilmesi, belirli kişilerin haklarını kullanabilmesi ya da bir yükümlülüğü yerine getirebilmesi için, bu işlemlerin ilgili kişiler tarafından öğrenilmelerinin sağlanması gerekir. İşlemlerin ilgili kişiler tarafından öğrenilmesinin sağlanmasına “tebliğ” ya da “bildirim” denmektedir. Bildirilmesi gereken bir işlemin hiç veya usûlünce bildirilmemesi halinde yapılan işlem sonuç doğurmaz. Muhakeme işlemlerinin bildirilmesi, işlemin içeriğinin öğrenilmesini ve ilgili kişinin haklarını kullanması ya da görevlerini yerine getirmesi imkânını sağlamanın yanı sıra; belirli işlemleri yapmak için öngörülen süreleri başlatma işlevi de gördüğünden, son derece önemlidir. Bildirme konusu sıkı kurallara bağlanmıştır. Bildirime ilişkin genel kurallar, TK’da düzenlenmiştir. Ancak, CMK’da ve başka kanunlarda da bildirime ilişkin hükümler yer almaktadır. Her ne kadar TK, bildirime ilişkin önceki genel kanun durumunda olsa da CMK m. 37/1’de CMK’da yer alan özel düzenlemeler saklı tutularak, tebligatın ilgili kanundaki yani, TK’daki hükümlere göre yapılması öngörüldüğünden, ceza muhakemesi işlemlerinin bildirilmesinde öncelikle CMK hükümlerine başvurulacak; CMK’da bir düzenleme bulunmaması halinde, TK’ya göre bildirim yapılacaktır. 

Kimi zaman işlemin birden çok kişiye bildirilmesi gerekebilir. Örneğin, CMK m. 35/2’de, koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararlarının, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunacağı öngörülmüştür. CMK m. 260/1’de, hâkim ve mahkeme kararlarına karşı kanun yollarına başvurma hakkı olanlar sayılmıştır. Bunlar, Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve CMK’ya göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlardır.  CMK m. 242/1 uyarınca katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir. CMK m. 261’de avukatın kanun yollarına başvurma hakkı düzenlenmiş ve müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla, avukatın kanun yollarına başvurabileceği öngörülmüştür. İşte bu nedenle, aleyhine kanun yollarına başvurulabilecek hâkim ya da mahkeme kararlarının bu kişilere bildirilmesi gerekir. Dolayısıyla, olağan kanun yolu denetimi yapılabilmesi için, kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması gerekir. Aksi halde Kanun yolu incelemesi yapılamayacaktır. Buna ek olarak tebligatın kanunda öngörülen kurallara uygun biçimde yapılması, söz gelimi, başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şeklini gösterir açıklamalı tebligat ile tebliğ edilmesi, açıklamada mutlaka kanun yoluna başvurma süresinin kendilerine tebligat yapılmasından itibaren başlayacağının bildirilmesi gerekmektedir (CMK m. 34/2, CMK m. 231/2, CMK m. 232/6). Aksi halde kanun yolu için öngörülen süre işlemeyecek, karar kesinleşmeyecektir. Birden fazla kişiye bildirim yapılması konusundaki bir diğer sorun da şüpheli ve sanık ile müdafiine yapılacak bildirimler ile birden fazla müdafi bulunması halinde bunlara yapılacak bildirimlerle ilgili ortaya çıkmaktadır. Belirtmek gerekir ki şüpheli veya sanığa bildirim yapılması, müdafiine bildirim yerine geçmeyeceği gibi, müdafie yapılan bildirim de şüpheli veya sanığa bildirim sayılamaz. Bunlar ayrı ayrı muhakeme süjesi olduklarına ve (müdafi bakımından müvekkilinin açık iradesine aykırı olmadıkça) ayrı ayrı kanun yollarına başvurma hakları bulunduğuna göre, hem şüpheli veya sanığa hem de müdafiine ayrı ayrı bildirim yapılması şarttır. Birden fazla müdafi bulunan hallerde de aynı şekilde düşünmek, müdafilerden birine yapılan bildirimi yeterli kabul etmemek gerekir. Dolayısıyla, birden fazla müdafi bulunan hallerde, kanun yollarına başvurma süresi her biri için kendisine yapılan tebliğden itibaren ayrı ayrı hesaplanmalıdır.

Ceza muhakemesi işlemleri, nasıl ki şekil ve içerik bakımından birtakım kurallara uygun olmak zorunda ise, süre bakımından da bazı kurallara tâbidir. İstisnai bazı işlemler dışında, kural olarak bütün ceza muhakemesi işlemleri bakımından süre şartı söz konusudur. Ceza muhakemesinde süre, belirli bir muhakeme işleminin yapılmasına veya belirli bir muhakeme işleminin geçerliliğinin sona ermesine ilişkin olarak ya saat, gün, ay, yıl şeklinde ya da belirli bir sonucun gerçekleşmesi şeklinde belirlenen zaman sınırlamasıdır. Süreler çeşitli ölçütlerden hareketle farklı ayrımlara tâbi tutulmaktadır. Örneğin, saat, gün, ay, yıl şeklinde ya da belirli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmemesine bağlı bir biçimde öngörülmelerine göre bağımlı ve bağımsız süreler; kaynağına göre kanunî ve takdiri süreler; biçimine göre açık ve örtülü süreler; düzenleme tarzına göre sabit, asgari ya da azami süreler; etkisine göre düşürücü, düzenleyici ve koruyucu süreler gibi.

Süresi içinde yapılamayan işlemler ile ilgilisinin yokluğunda alınan kararlar için eski hale getirme kurumu benimsenmiştir. Eski hale getirmenin hukuki niteliği öğretide tartışmalıdır. Bunun bir kanun yolu olduğunu savunanlar bulunduğu gibi, hukukî çare olduğunu savunanlar da vardır.

CMK’da süreler yönünden eski hale getirme, 40, 41 ve 42. maddelerde, sanığın hazır bulunamadığı karar ve işlemler yönünden eski hale getirme ise, 198. maddede düzenlenmiştir. Eski hâle getirme talebi hakkında, süresi içinde usûl işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, o mahkeme tarafından karar verilir (CMK m. 42). Esasa hükmedecek mahkemenin hangisi olduğu konusunda bazı tereddütler söz konusu olabilir. Ancak eski hale getirilmesi istenen işlemi yapan mahkemenin eski hale getirme talebi hakkında karar vereceğini kabul etmek gerekir. Eski hale getirmenin tipik şekli süreler yönünden olanıdır. Eski hale getirme bunlardan hak düşürücü süreler bakımından söz konusu olur. Eski hale getirmeye konu olabilmesi için, hak düşürücü sürenin bir muhakeme işlemine ilişkin olması gerekir. Aksi takdirde muhakemenin dışında kalan bir işlem bakımından eski hale getirme talep edilemez. Öğretide tartışmalı olmakla beraber, eski hale getirme, belirleyene göre sürelerden, sadece kanunî süreler bakımından mümkündür.  Eski hâle getirme talebinde bulunabilmek için kişinin kusuru olmaksızın süreyi geçirmiş olması gerekir (CMK m. 40). Kişinin kusuru olmaksızın süreyi kaçırmasına neden olan olaylar mücbir sebep, beklenmeyen hâl gibi doğa olayları olabileceği gibi, toplu ulaşım araçlarında grev, isyan, ülke genelinde elektrik kesintisi, hastalık gibi nedenler de olabilir. Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemiş olan kişinin süreyi kaçırması halinde kusursuz sayılacağı kanunda açıkça öngörülmüştür (CMK m. 40/2). Eski hâle getirme talebinde bulunabilecek kişiler, şüpheli, sanık, müdafi, katılan, vekili, aynı zamanda Cumhuriyet savcısıdır. Yargılama makamı işlemleri için öngörülen süreler hak düşürücü süre olmadıklarından bu süreler bakımından eski hâle getirme söz konusu olmaz. Sanık hazır bulunmaksızın yapılan duruşmadaki işlemlere ilişkin olarak da eski hale getirme mümkündür. CMK m. 198’de sadece sanıktan söz edilmekle birlikte sanığa tanınan bu haktan müdafiin, katılanın veya vekilinin yararlanmaması için hiçbir neden yoktur. Temel bir hukuk ilkesine dayanan eski hale getirmeyi talep etme hakkı bakımından davanın tarafları arasında bir ayrım yapılmamalıdır. 

Ceza muhakemesi işlemlerinin uygun olması gereken şartlar, CMK’da düzenlenmektedir. Bir işlem, ceza muhakemesi normunda tanımlanan şartlara uygun ise, geçerlidir ve başta hâkimin kararında kullanması olmak üzere, kanunda öngörülen hukukî sonuçları doğurmaya elverişlidir. Aksi halde işlem hukuka aykırıdır ve kendisinden beklenen işlevi yerine getiremez. İşlemin kanunda aranan şartlara uygun olmaması nedeniyle ortaya çıkan geçersizlik hâlleri çeşitlidir. Söz konusu geçersizliklere ilişkin farklı tasnifler yapılmaktadır. Esas itibariyle, bizim ceza muhakemesi hukukumuz bakımından, bunların yokluk, butlan, hak düşümü ve kabul edilmezlik olduğu söylenebilir. Bunlar etkilerini muhakeme faaliyeti üzerinde gösterdiklerinden usûlî müeyyideler ya da ceza muhakemesi hukuku müeyyideleri olarak adlandırılabilirler.

Pek çok yabancı ceza muhakemesi kanununda olduğu gibi, bizim CMK’mızda da muhakeme işlemlerindeki hukuka aykırılıklar ve bunların müeyyideleri sistematik bir biçimde ele alınmamakta, müeyyidelere ilişkin genel ya da özel düzenlemeler bulunmamakta; hangi hukuka aykırılıkların ne tür müeyyide ile karşılanacağı, genellikle açıkça düzenlenmemektedir. Dolayısıyla bu görev, öğretiye ve uygulamaya düşmektedir. Kanunî yapı göz önünde bulundurularak değişik hukuka aykırılıklar arasındaki sınırlar belirlenmelidir. Bu yapılırken ceza muhakemesi hukuku sisteminin ve ilişkisinin mahiyeti ile bağdaştığı oranda özel hukuk düzenlemelerinden ve kurumlarından yararlanılabilir. Burada vurgulanması gereken en önemli husus, esasen özel hukuka ait olan bu kavram ve kurumların ceza muhakemesi hukukunda özel hukuktaki şekliyle anlaşılıp uygulanmasının mümkün ve isabetli olmayacağıdır. Ayrıca bu kavramların ceza muhakemesi hukukunun gerekleri ve mahiyeti ile bağdaşacak şekilde anlamlandırılması zorunluluğu, sadece ceza muhakemesinin düzenlediği ilişkilerin mahiyetlerinin özel hukuktan faklı olmasından değil; bu kavramların maddî hukuka ait olmasından da kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ceza muhakemesi öğretisi ve uygulaması, özel hukuktan aldığı bu kurumları baştan ele almalı ve ceza muhakemesinin mâhiyetiyle bağdaşır şekilde anlamlandırıp uygulamadır. Elbette söz konusu işlem yapılırken, yabancı ülkelerin ceza muhakemesi öğretisinden ve kararlarından, Türk ceza muhakemesi sistemine uygun düştüğü ölçüde faydalanılmalıdır. Bu zorlu çalışmanın oldukça titiz ve dikkatli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ise, söylemeye bile gerek yoktur. Ancak, en doğrusu, muhakeme işlemlerinin müeyyideleri konusunun, birbiriyle çelişen iki temel gereklilik olan, tarafların menfaatlerinin korunması ve muhakemenin hızlı yürümesi ilkelerinden ödün vermeyen bir sistem kurmak suretiyle, kanunkoyucu tarafından düzenlenmesidir. Elbette kanunkoyucunun bu konuda işi zordur. Çünkü ceza muhakemesinin; bir yandan, hukuka aykırı işlemlerin yeniden yapılması nedeniyle yavaşlatılmaması; diğer yandan, hukuka aykırılıktan mümkünse tamamen arındırılmış bir şekilde ilerlemesinin sağlanması gerekmektedir.KISALTMA CETVELİ 11

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 13

BİRİNCİ BÖLÜM
CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ

I. BİR HUKUKİ İŞLEM TÜRÜ OLARAK CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMİ 15
II. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMİNİN TANIMI 17
III. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMİNİN UNSURLARI 17
1. İRADE UNSURU 17
2. ŞEKİL UNSURU 19
IV. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN KANUNİLİĞİ 19
V. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN BELGELENMESİ 22
1. SORUŞTURMA İŞLEMLERİNE AİT TUTANAKLAR 23
2. DURUŞMA TUTANAKLARI 28
VI. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN DİLİ 36
VII. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN ALENİLEŞTİRİLMESİ YASAĞI 40
VIII. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNE İLİŞKİN BELGELERDEN ÖRNEK ALINMASI 43

İKİNCİ BÖLÜM
CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN TASNİFİ, BİLDİRİLMESİ, CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNDE SÜRE VE ESKİ HÂLE GETİRME

I. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN TASNİFİ 45
1. İŞLEMİN ŞEKLİNE GÖRE 45
A. SÖZLÜ İŞLEMLER 45
B. YAZILI İŞLEMLER 46
C. HAREKETLİ İŞLEMLER 50
D. ELEKTRONİK İŞLEMLER 50
2. İŞLEMİ YAPAN SÜJENİN İŞGAL ETTİĞİ MAKAMA GÖRE 55
A. YARGILAMA MAKAMI İŞLEMLERİ 55
a. Fikrî İşlemler-Fiilî İşlemler 55
b. Yargılama Kararları-İdarî Kararlar 56
c. Hâkimlik Kararları-Mahkeme Kararları 58
d. Ara Karar-Son Karar 61
e. Duruşmada Verilen Karar-Duruşma Yapılmaksızın Verilen Karar 65
f. Soruşturma Aşamasında Verilen Karar-Kovuşturma Aşamasında Verilen Karar 66
g. Yargılama Makamı Kararlarının Verilmesi: Müzakere ve Oy Verme 67
aa. Müzakere 67
bb. Oy verme 68
B. İDDİA MAKAMI İŞLEMLERİ 70
a. Savcı İşlemleri 70
aa. Fikrî İşlemler 70
aaa. Görüş (Mütalaa) 71
bbb. Karar 72
ccc. İstem 75
bb. Fiilî İşlemler 75
aaa. Savcının Araştırma İşlemleri 75
bbb. Savcının Koruma Tedbiri İşlemleri 77
b. Katılan İşlemleri 77
C. SAVUNMA MAKAMI İŞLEMLERİ 78
3. İŞLEMİN ALENİ VEYA GİZLİ OLMASINA GÖRE 78
A. ALENİ İŞLEMLER 78
B. GİZLİ İŞLEMLER 80
II. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNİN BİLDİRİLMESİ 82
1. GENEL OLARAK 82
2. BİLDİRİM ŞEKİLLERİ 87
A. DOĞRUDAN BİLDİRİM 87
a. Tefhim 87
b. Celse Esnasında veya Kalemde Bildirme 88
B. VASITALI BİLDİRİM: TEBLİĞ 88
a. Tevdi Suretiyle Tebliğ 89
b. Elektronik Tebliğ 91
c. Gösterme Suretiyle Tebliğ 92
d. Sözle Tebliğ 93
e. Asma Suretiyle Tebliğ 93
f. İlân Yoluyla Tebliğ 95
3. TEBLİGAT ADRESİ, SEÇİLMESİ VE BİLDİRİLMESİ 96
IV. CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNDE SÜRE 98
1. CEZA MUHAKEMESİ KRONOLOJİSİ 98
A. GENEL OLARAK SÜRE KAVRAMI 98
B. SÜRE ÇEŞİTLERİ 99
a. Etkisine Göre Süreler 100
aa. Düşürücü Süreler 100
bb. Düzenleyici süreler 101
cc. Koruyucu Süreler 102
b. Belirleyene Göre Süreler 103
aa. Kanunî Süreler 103
bb. Takdirî Süreler 103
C. SÜRELERİN HESAPLANMASI 104
D. SÜRELERİN UZAMASI, KISALMASI VE ASKIYA ALINMASI (İŞLEMEMESİ) 105
2. ESKİ HÂLE GETİRME 108
A. GENEL OLARAK 108
B. ESKİ HÂLE GETİRME İSTEMİNİ İNCELEYECEK
MERCİ VE İNCELEME USÛLÜ 109
C. SÜRELER YÖNÜNDEN ESKİ HÂLE GETİRME 112
D. SANIK HAZIR BULUNMAKSIZIN YAPILAN DURUŞMADAKİ İŞLEMLER BAKIMINDAN
ESKİ HÂLE GETİRME 118
E. ESKİ HÂLE GETİRMENİN ETKİSİ 121

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
CEZA MUHAKEMESİ İŞLEMLERİNDE HUKUKA AYKIRILIKLAR VE BUNLARIN YAPTIRIMI

I. GENEL OLARAK 123
II. USÛLSÜZLÜK 126
III. YOKLUK 127
IV. BUTLAN 136
1. GENEL OLARAK 136
2. İTALYAN CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA BUTLAN 139 
3. TÜRK CEZA MUHAKEMESI HUKUKUNDA BUTLAN 142
V. HAKDÜŞÜMÜ 149
VI. KABUL EDİLMEZLİK 152  

SONUÇ 156