Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Nisan (68)      Mart (140)      Şubat (116)      Ocak (138)

Avrupa Kamu Hukuku Düzeninde Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Arasındaki Yargı Yetkisi Sorunu

Avrupa Kamu Hukuku Düzeninde Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Arasındaki Yargı Yetkisi Sorunu



Sayfa Sayısı
:  
170
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2009
ISBN NO
:  
9789944265690

115,00 TL











ÖNSÖZ ′Bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından farklı birşeydir.′ Bu cümle elinizdeki çalışmanın kitap haline gelebilmesi için kat edilen parçalı, gelgiti i ve dinamik bir sürecin sonunda varılan noktayı tarif etmek için başvurulabilecek en uygun ′mo/fo′lardan biridir. Nitekim bu çalışma, ilk olarak "Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Arasındaki Yargı Yetkisinin Paylaşımı" başlığı ve şu anki halinden pek çok noktada farklı bif bütünlük ile Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü′ne bir yüksek lisans tezi olarak sunulmuş, tez jürisinin, çalışmanın içeriğine ve başlığına getirdiği kimi itirazları gerekçesiyle ′düzeltme′ almış, gerekli ′düzeltme′lerin yapılması ve başlığının "Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi Arasında Yargı Yetkisinin Kullanılmasında İşbirliği" olarak değiştirilmesi sonrasında ′başarılı′ bir yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın buraya kadar içerisinden geçtiği süreç ′resmi′dir ve çalışmanın ′resmi′ hali YÖK′7ün Ulusal Tez Merkezi Arşivi′nde yer almaktadır. Çalışmanın bundan sonraki öyküsü ise bu çalışmayı bir kitap haline getirebilmeyi ve dolayısıyla bağımsız bir ′özne′ olabilmeyi daha olanaklı kılan gayri resmi bir süreçtir. Kitabın elinizdeki başlığı, dikkat edileceği üzere çalışmanın daha önceki resmi başlıklarından farklıdır. Bunun nedeni hem ′kişisel′ hem de ′siya-sal′dır. Kitap için eklenen "Kavramsal ve Hukuksal Çerçeve" bölümünün eklenme gerekçesi ise yalnızca ′siyasal′dır; tezin teslim edildiği dönemden sonra gerçekleşen yeni gelişmeler nedeni ile üçüncü bölüme eklenen "Post-Anayasal Süreç: Avrupa Birliği Reform Antlaşması" alt bölümünün eklenme gerekçesi ise ′bilimsel′dir. Ayrıca birçok başlık ve kavram tekrar gözden geçirilmiş, değiştirilmiş ya da güncellenmiştir. Kısacası bu çalışma ′menşei′ ve ′inşaatı′nın bir kısmı itibarıyla bir yüksek lisans tezi, ′bina′sı itibarıyla değildir. Çalışmanın bu hale gelebilmesine olanak ve katkı sunan birçok değerli ismi - hukuksal kavramlarla ifade edilecek olursa- bir ′yükümlülük′, ihmali halinde doğabilecek ′sorumluluk′ ya da beraberinde getirebileceği ′bağışıklık′ gerekçeleriyle değil, söz konusu isimler olmadan kitabın şu haliyle var olamayacağı gerçeği nedeniyle ′yetkim′ olmasa da çalışmanın üzerindeki ′hakların teslimi′ ve duyduğum minneti paylaşmak için anmayı çok isterim. Öncelikle bana verdikleri destekten dolayı saygıdeğer hocalarım Prof. Dr. Sertaç Başeren′e ve Prof. Dr. Serap Akipek′e içten teşekkürlerimi sunarım. Çalışmanın yazılış sürecindeki muhtelif aşamalarda yönelttikleri eleştirilerden ve sundukları katkılardan dolayı çok değerli hocalarım Doç. Dr. Gökçen Alpkaya′ya, Doç. Dr. Funda Keskin′e, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak′a, Yrd. Doç. Dr. Erdem Denk′e, Öğr. Gör. D. Çiğdem Sever′e ve değerli dostum Araş. Gör. Aydın Ördek′e çok teşekkür ederim. Öyküsü özetlenen bu kitabın son halini alabilmesi için hem içerik hem de biçim açısından çalışmanın bütünü üzerinde emeği ve hakkı bulunan çok değerli hocam Dr. Murat Sevinç′e özel bir teşekkür etmek isterim. Ve bu çalışmanın resmi halden gayri resmi hale gelmesi sürecinin her aşamasında yer alan, beni yüreklendiren, eleştirileriyle ve katkılarıyla perspektif sunan ve yazdığı ′Sunuş′ ile bana tarif edemeyeceğim bir onur bahşeden çok değerli hocam Doç. Dr. Aykut Çelebi′ye sonsuz teşekkür ederim. Duyageldiğim ızdırabı, sevinci, heyecanı her an benimle paylaşan ve hukuk bilgisinden sürekli yararlandığım Araş. Gör. Başak Değer′e, eşime, kalpten teşekkür e′derim. Son olarak çalışmanın basılmasını sağlayan Turhan Kitabevi′ne ve basım sürecinde emeği geçen Turhan Kitabevi çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Ozan DEĞER SUNUŞ GELENEKSEL KITA AVRUPASI DEVLET ÖĞRETİSİNDEN ULUSÜSTÜ SİYASAL BİRLİĞE IUS PUBLİCUM EUROPEAEUM Günümüzde Avrupa′da kamu hukuku üzerine çalışanların Ius Publicum Europaeum derken kastettikleri klasik kıta Avrupası kamu hukuku ve devlet öğretisinden birkaç bakımdan farklılaşır. Geleneksel Ius Publicum Europaeum devletlerarası ilişkileri düzenleyen kurallar bütününe atıfta bulunur, Hristiyan krallıklar arasındaki savaş ve barışa dair kuralları ihtiva eder. Bunun yanında, Batı Roma mirasçısı Hıristiyan ülkeler ile yeni fethedilen topraklarda düzen ve değer fikrinin ayrıştırılmasına hizmet eder. Geleneksel corpus Batı Avrupa′ya içkin devlet öğretisiyle Avrupa dışındaki düzeni birbirinden ayıran bir tür sınır ayrımına dayanır. Esasen Avrupa′ya ait olanla Avrupa dışı arasındaki hiyerarşiyi işaret eder. İçkin olmaktan çok, aşkın ve hiye-rarşik bir düzendir bu. Köklerini Roma özel hukukunda-bulmuş olup emper-yal bir devlet ve uluslararası kamu öğretisine 17. yüzyılda dönüşmüştür. Günümüz Avrupa Birliği bir Ius Publicum Europaeum olarak ele alındığında geleneksel corpusVdn birkaç bakımdan esastan ayrılır. Avrupa kamu-sallığı ve Avrupa kamu hukuku düşüncesi, Avrupa bütünleşmesine, bütünleşmenin tarafı olan bütün aktörlere işaret eden ulusüstü bir perspektife dayanır. Avrupa′nın siyasal bakımdan genişlemesine ve derinleşmesine eşlik eden dinamik bir karakter arz eder. Dolayısıyla Avrupa ve Avrupa dışı arasında özcü ve hiyerarşik bir ilişki yerine, söz konusu dinamizmi merkezine alan, aktörlerin ve tarafların çeşitliliği ve değişebilirliği ilkesini gözeten, Avrupa sürecinin dinamik olduğu kadar nihai bir ereği olmayan, çelişkili ve çatışmalı bir süreç olduğunu kabul eden yeni bir Ius Publicum Europaeum anlayışıyla karşı karşıyayız. Avrupa bütünleşmesi ekseninde ortaya çıkan, dinamik ve içkin bir karakter arz eden yeni Ius Publicum Europaeum, her şeyden önce, Avrupa Birliği hukuku ile üye devletlerin hukuk düzenini karşılaştırmalı bir biçimde inceleyerek ilerler. Üye ülkelerin ulusal hukuk düzenlerini Birlik hukukuna uyumlaştırma, ulusüstü hukuki kurumlar yardımıyla yeni bir ulusüstü hukuk mekânı oluşturma çabası işin özetidir. Yeni Ius Publicum Europaeum′da Avrupa′nın sınırları salt siyasal olarak sabitlenmekle kalmaz, Avrupa hukuk mekânının sınırları biçiminde kavranılır. Zaten önüne genişleme perspektifini koyan bir Birliğin başka türlü davranması da beklenemezdi. Avrupa Birliği, sadece iktisadi ve siyasi bakımdan genişleyen bir ne-bülöz değildir. Kurumsal ve hukuki bakımdan hem bilim adamlarının, hem de siyasi ve bürokratik aktörlerin Birlik hukuku ile üye ülke hukukları arasında daimi bir karşılaştırma ve yenileme yoluyla müktesebatın zenginleşmesine katkıda bulundukları dinamik bir süreçtir. Ius Publicum Europaeum kamu hukuku konusu olan müktesebatın yeniden harmanlanması ve yargı yoluyla Avrupa hukuk mekânına eklenmesinden oluşur. Kuşkusuz bu süreç, sancısız ve sorunsuz değildir. Sorunların kaynağı dış konjonktürel gelişmeler ya da Avrupa genişlemesinin istenilen rota doğrultusunda ilerlemesiyle sınırlı olmayıp ulusüstü bir oluşumda sui generis hukuk düzeniyle ulusal hukukun yer yer çatışmasını ve ulus-devlet merkezli uluslararası örgütlenme ve hukukun ulusüstü hukukla uyumsuzluğunu içerir. Ozan Değer′in Avrupa Kamu Hukuku Düzeninde Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Arasındaki Yargı Yetkisi Sorunu başlıklı çalışması yeni Ius Publicum Europaeum′un yukarıda belirtilen ulusüstü bir oluşumun uluslararası hukukun norm ve değerleriyle hangi bakımdan çatışabileceğim ya da çelişebileceğim gösteren iyi bir örneğidir. Çalışmanın ana izleği, yazarın ifadesiyle, "öncelikli olarak ulusal hukukların yetkisinde bulunan insan hakları güvencelerinin, Avrupa ölçeğinde ulus-aşan sınırlara dayanmasının getirebileceği sorunları konu almaktadır; ulusüstü hukuk düzeninde insan haklan rejimini ve gelişimini topluluk hukuku ve ulusal hukuklar arasındaki çatışmaların referansları eşliğinde olası örtüşme ve çatışma alanlarından ikincisini yani ATAD ile AİHM arasındaki yargı yetkisi ilişkisini konu edinmektedir." Çalışmanın hemen başında insan haklarının modern devletin doğuşu ile siyasal iktidar ile kişi arasındaki ilişkiyi uluslararası bir boyuta taşıyan siyasi ve hukuki niteliği ortaya konmuştur. Her ne kadar yazar, doğrudan konusu olmaması itibariyle, haklar ile iktidar meselesinin siyasal bakımdan paradoksal yönüne değinmemişse de, haklar ile modem devlet arasında böyle bir ilişki mevcuttur. Arendt′in deyişiyle söylenecek olursa, "haklara sahip olma hakkı", bütün insanlara ortak olan hak kavramını ete kemiğe büründü-ren bir devletin yurttaşı olmak ile mümkündür. Dolayısıyla insan haklan sadece insanların özgürlüğüne müdahalede bulunma yeti ve yetkisine sahip olma konumuna ayrıcalığına işaret etmekle kalmaz, söz konusu evrensel kavramın ancak tikel grup üyeliği dolayımıyla mümkün olduğunu da gösterir. Bir başka ifadeyle söylenecek olursa, insan hakları sahiden de uluslararası mekânda yer alır. Çünkü haklara sahip olma hakkı her şeyden önce bir devletin yurttaşı olma ile mümkündür. Yazar haklı olarak tartışmasını bu yönde derinleştirmek yerine esas amacı olan ulusüstü oluşumların ortaya çıkardığı yeni erkler ile insan haklarının temellendiği uluslararası bağlama yöneliyor. Hakların bu ortamda hukuku yeniden düşünmeyi gerektirecek denli karmaşık bir denklem oluşturduğunu tartışıyor. Yazara göre Avrupa kamu hukuku insan haklarının gelişimi konusunda bazı tartışmalı hususları da beraberinde getirmektedir. Bunun nedeni AB′nin AT AD dışında hiçbir denetim sistemine açık olmaması ve uluslararası hukukun kavram ve kurumları ile ne türden bir ilişki içinde olunacağına dair boşluklar taşımasıdır. Yazar son derece yerinde bir tespitle bu ve benzeri boşlukları telafi etme bakımından olası bir Avrupa Anayasası′nın önemine dikkat çekmiştir. Çalışmanın seyri bakımından takip edilen esas izlek Avrupa Toplulukları kurucu sözleşmelerinin klasik anlamda uluslararası sözleşmeler olmayıp taşıdıkları sui generis özellikleri itibariyle anayasal nitelikte olduklarıdır.1 Yazar ATAD′a kapsamlı ve etkin yargı görevi ifa etmesi ve diğer yandan da antlaşmaları yorumlama ve olası hukuksal boşlukları doldurma yetkisiyle donatılmasından dolayı özel bir önem.atfetmektedir. Ona göre ATAD adeta hukuk koruyucu organ görevi görür..Bu hem AB′nin siyasal ideallerini çerçevelemede hem de topluluk hukukunun doğrudan etkisi ve üstünlüğü bağlamında da önemli bir işlev görür. "Yazar ulusüstü Birliğin sınırlarını tarayan, kuran, gözetleyen ve yeniden yorumlayan ATAD ile uluslararası sözleşmeler çerçevesinde çalışan AİHM arasındaki yetki paylaşımı sorunundan yola çıkarak bunun Birliğin gelişiminde oynadığı rolü incelemiştir. Geleneksel bir felsefi benzetmeye başvurulacak olursa, ATAD Birlik düzenini çerçeveleyen, AİHM ise her türlü içkinlik ontolojisini yeni kozmopolit fikirler manzumesine doğrultmak suretiyle eklemleyen figürdür. Topluluk hukuku temel haklar ve özgürlükler konusunda, üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden ve taraf oldukları uluslararası antlaşmalardan beslenir. AİHS üye devletlerin taraf olduğu en önemli sözleşmelerden bir tanesi olup Topluluğa ait temel haklar ve özgürlükler hukukuna da zemin teşkil eder. Yazara göre ATAD′in AİHS kararlarını kendisine dayanak nok- Çalışmanin birinci bölümü bu doğrultuda Avrupa Birliği hukukunda kurucu antlaşmaların münhasıran taşıdığı önem üzerinde durmuştur. Gerek AB Temel Haklar Şar-tı′nın, gerekse de AB Anayasası hazırlık komisyonunun bir kurucu meclis sıfatını haiz bir biçimde örgütlenmesi. ATAD′in bu konudaki rolü bu bölümde ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir. AB Temel Haklar Şartı′na dair açıklamaları esnasında yazar eğitim hakkının Özgürlükler başlıklı ikinci bölüm altında düzenlenmesine dikkat çeker ve bunun liberal bir yorum olduğunu belirtir. Bu ve eşitliğe dair genel vurgular elimizdeki metni bu konudaki standart yazından ayıran son derece önemli katkılardır. tası alması sorunun çözümüne bir katkıda bulunmaktan çok sorunun düzeyini değiştirmiştir. Tek Senet ve Maastricht ile pozitif hukuk metinlerine aktarılan insan haklan güvenceleri Amsterdam Antlaşması ile genişlemiş ve Topluluk kurumlarının işlemlerinin denetlenmesi yolu böylelikle açılmıştır. ATAD Topluluk işlemlerini denetleyen yegâne kurum olarak temel hak ve özgürlüklere dair denetimi pozitif bir kural haline getirmiştir. Bu arada AİHS de yazarın belirttiği gibi "anayasallık bloku" içinde yer almıştır. ATAD′ın Topluluk hukukunun tek yorumlayıcısı olma niteliğiyle AİHS′ye katılımın Topluluğun temel hedeflerinden biri olması arasındaki çelişki önemli hale gelmiştir. Çünkü ATAD Topluluğun AİHS′ye katılım konusunda yetkili olmadığını vurgulamış, bu konudaki hukuksal tasarrufun Topluluk hukuku nezdinde mümkün olmadığını dile getirmiştir. Buna gerekçe olarak da Topluluğun kurucu antlaşmaları gereğince bu alana dair herhangi bir yetkiyle donatılmadığını ve dolayısıyla insan haklarına dair AİHS′ye katılım biçimindeki bir hukuksal tasarrufun Topluluk hukuku nezdinde mümkün olmadığını dile getirmiştir. Bunun kısa ve net anlamı şudur: Uluslararası sözleşmeler sadece ulus-devletleri kapsar, ulus-devletleri bağlar, ulusüstü oluşumlar ulus-devletlerarası hukuki mekânın süjesi ya da aktörü olamazlar. Bu durumda AB bir bütün olarak AİHS′nin tarafı olamaz. Ancak kurucu antlaşmaların lafzından çıkarılan bu saptama, özellikle Amsterdam Antlaşması sonrasında mutlaklığını yitirmiştir. AB üyesi devletler tarafından 13 Aralık 2007 tarihinde Lizbon′da imzalanan ve şu ana kadar henüz tüm üye devletler tarafından onaylanmamış bulunan Antlaşma′nın 6. maddesinin 2. fıkrası, AB′nin AİHS′ye taraf olmasını açıkça düzenlemektedir. ATAD Birliğin hedefleri ve bu hedeflerin hukuki mekânın uygunluğunu denetleyen niteliğiyle söz konusu hedeflerle doğrudan bir bağlantısı olmayan AİHM′den ayrılır. Deyim yerindeyse, ATAD Ius Publicum Europaeum′nn koruyucusudur. AİHM ise hakların ulus-devletleri aşan bir perspektifte korunmasını hedefleyen uluslararası bir sözleşme etrafında hareket eder. ATAD haklan gayet geniş manada ve teleolojik unsurlarından arındırılmış bir biçimde yorumlar, insan hakları kavramı yerine temel hakları kullanmayı tercih eder. Bu sayede Birlik genel hukuku ilkeleri içerisinde temel hakları kategorileştirme fırsatı yaratır. Böylelikle evrensel kabul edilen insan hakları kavramını mutlak niteliklerinden arındırır, bir tür haklara sahip olma hakkına dâhil eder, hukuki bakımdan sınırlandırır ve mekânsallaştırır. Schmitt′in düzen ve konumlanma (Ordnung ve Ortung) arasında kurduğu bağıntıyı izler. Burada kritik önemi haiz nokta ATAD′ın Birliğin hukuk normlarını dışarıdan destekleyebilecek, eleştirebilecek ya da dönüştürebilecek etkileşimlere kapalı olmasıdır. Örneğin temel haklar konusunda AT AD′in yaptığı nispeten sınırlı yorumlar, hukuk tekniği bakımından bir eksikliğe işaret etmekten ziyade, AİHM gibi dışsal bir mekanizma tarafından özerkliği ortadan kaldırılma tehlikesini bertaraf etme çabası olarak görülmelidir. Buna karşılık AİHM bazı örnek kararlarında Birlik birincil hukukunun AİHM tarafından Sözleşmeye uygunluk denetimine tabi tutulmasının mümkün olduğunu göstermiştir. AT AD′in temel hak ve özgürlükler konusunda eksik olduğunu düşündüğü noktalarda devreye girebileceğini ve dolayısıyla Topluluk hukukunun mutlak bir içkinlik taşımadığını göstermiştir. Yazar hayati önemi haiz bu noktayı büyük bir titizlikle göstermiştir. Bu sayede AİHM′nin sınırlı da olsa Topluluk hukukunu izleme ve yorumlama konusunda faal bir aktör olabileceği görülmektedir. Avrupa tasarımı uzun vadeli bir perspektifin ürünüdür. Her ne kadar konjonktürel dalgalanmalardan etkileniyor olsa, Avrupa′nın dünya tarihsel önemi söz konusu dalgalanmalara bağlı olarak kimi zaman güncelliğini yitiriyor görünse de bu gerçek kolay kolay değişmez. Avrupa Birliği′nin içsel dinamikleri ve kendi içkin konjonktürü dışsal gelişmelerden çok daha belirleyicidir Nitekim Avrupa Anayasası′nın ve izleyen, dönemde yerini ikâme etmesi düşünülen Lizbon Reform Antlaşması′nın üye ülkelerin referandumlarına takılması Avrupa′nın geleceği konusunda dış kaynaklı kriz ortamından çok daha belirleyici olmuştur. Aktüel sorunların bu kitapta tartışılan son derece önemli konuları ikinci plana itmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Ozan Değer′in de belirttiği üzere, AT AD ve AİHM arasındaki yargı yetkisinin paylaşımı sorunu, uluslararası hukuk ile gelişmekte olan ulusüstü hukuk arasındaki hiyerarşik gelişime dair bir sorundur. AT AD kararlarının bir uluslararası mahkeme tarafından denetlenme ihtimali soyut hak ve özgürlükler bakımından bir ilerleme işareti kabul ediliyor görülse de, ulusüstü hukuk bakımından aynı olasılık lus Publicum Europaeum′un erozyonu ya da sonu anlamına gelmektedir. Maastricht′ten bu yana Temel Haklar Şartı ve Anayasa girişimini; izleyen dönemdeki Reform Antlaşması′m söz konusu gerilimin giderilmesi ışığında okumak Avrupa Birliği′ne dair lus Publicum bilgi ve deneyimimizi genişletecektir. Elinizdeki kitap bu yönde bir okuma için iyi bir başlangıç noktası sunuyor. Doç. Dr. Aykut ÇELEBİ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi İÇİNDEKİLER Önsöz Sunuş Kısaltmalar. ...vıı .xvii GİRİŞ KAVRAMSAL ve HUKUKSAL ÇERÇEVE 1 1. Avrupa Birliği ile Bir Ulusüstü Hukukun Doğuşu 5 2. Ulusüstü Hukukun Doğrudan Etkisi ve Önceliği 8 3. Ulusüstü Hukukta Bireyin Süjeliği , 11 4. Ulusal ve Ulusüstü Erkin Sınırlandırılması Bağlamında Temel Haklar ve Özgürlükler ..′ 14 BİRİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDA İNSAN HAKLARININ YERİ VE GELİŞİMİ 1. Birlik Kurumları ve İnsan Hakları Konusundaki Girişimler 23 2. Kurucu Antlaşmalar ve Temel Haklar ve Özgürlükler 33 3. ATAD′ın Temel Haklar ve Özgürlükler Konusundaki Yaklaşımları ve Uygulamaları 38 4. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı 48 5. Avrupa Anayasası ve Temel Haklar ve Özgürlükler İlişkisi 59 İKİNCİ BOLUM AVRUPA TOPLULUKLARI ADALET DİVANI VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İLİŞKİSİ 1. AB Hukuku ve AİHS İlişkisi 65 a) Ulusal Yargı Organlarının Temel Haklar ve Özgürlükler Konusundaki Yaklaşımları 67 1) Alman Anayasa Mahkemesi Kararlan: 67 2) İtalyan Anayasa Mahkemesi Kararları: 72 b) Topluluğun AİHS′ye Katılması Konusunda ATAD′ın 2/94 Sayılı Kararı 75 2. ATAD Kararlarında AİHS′ye Yer Verilmesi 80 a) Rutili v. Minister for Interior Davası 81 b) İtalya v. Watson and Belmann Davası 83 c) Prais v. Konsey Davası 85 d) Hauer v. Land Rheinland-Plefz Davası 86 e) Wachauf v. Almanya Davası 87 f) ERT v. DEP Davası 88 3. AİHM İçtihat Hukukunun ATAD Kararları Üzerindeki Etkisi 89 a) Hoechst AG v. Komisyon Davası 90 b) Niemitz v. Almanya Davası 91 c) Orkem SA v. Komisyon Davası 93 d) Funke v. Fransa Davası 94 e) Baustah,lgewebe v. Komisyon Davası 95 f) The Society for The Protection of Unborn Children Ireland Ltd. V. Stephen Grogan ve Diğerleri Davası 97 g) Öpen Door Counselling and Dublin Well Women v. İrlanda Davası 98 h) P v. S and Cornwall Country Council Davası 100 ı) Grant v. South-West Trains Davası 101 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA TOPLULUKLARI ADALET DİVANI VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ARASINDAKİ YARGI YETKİSİ İLİŞKİSİ 1. Uluslararası Antlaşma ile Kurulan ATAD′ın Ulusüstü Mahkeme Niteliği 105 2. Uluslararası Sözleşme ile Kurulan AİHM′nin Uluslararası Mahkeme Niteliği 112 3. Primus Inter Pares? İki Mahkemenin Birbirine Üstünlüğü Konusu 121 4. İki Sistem Arasındaki Çatışman İşbirliği 127 5. Avrupa Anayasası Süreci ve ATAD ve AİHM Arasındaki Yargı Yetkisi İlişkisi 139 6) Post-Anayasal Süreç: Avrupa Birliği Reform Antlaşması 146 SONUÇ 151 KAYNAKÇA 155 A) Kitaplar 155 B) Makaleler 158 C) Projeler ve Tezler 166 D) Kurumsal Görüş 167 E) AT AD ve İDM Kararlan 167 F) AİHM Kararları 169 G) Alman ve İtalyan Anayasa Mahkemeleri Kararları 170