Vedat Kitapçılık
Kargo Gönderim Saatleri;
Hafta İçi Saat 16:00 'ya kadar
Cumartesi Saat 11:00 'e kadar
Kartlarına Taksit
Seçeneklerimiz Vardır!
Banka Hesap Bilgilerimiz
Destek
HATTI
0212
240 12 54
240 12 58
Favori
Listenizde
Ürün Yok!
Sepetinizde
Ürün Yok!
Yeni Çıkan Yayınlar:      Nisan (73)      Mart (140)      Mart (140)      Ocak (138)

Amerikan Federal İdare Hukukunda Regülasyon ( Ve Türk İdare Hukukuna Yansımaları )

Amerikan Federal İdare Hukukunda Regülasyon ( Ve Türk İdare Hukukuna Yansımaları )



Sayfa Sayısı
:  
332
Kitap Ölçüleri
:  
16x23 cm
Basım Yılı
:  
2010
ISBN NO
:  
9786054396214

2.000,00 TL











Cenk ŞAHİN: 1999 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuş, aynı yıl, aynı Fakültenin İdare Hukuku Anabilim Dalı -Araştırma Görevlisi- kadrosuna atanmıştır. 2002 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün Kamu Hukuku Bölümü Yüksek Lisans Programından -İmar Planlarının Yapım Süreci ve Yargısal Korunma- başlıklı tezi ile mezun olan ŞAHİN, 2006 yılında, A.B.D.de bulunan Washington College of Lawun, -Law and Government- (-Hukuk ve İdare-) Programından Yüksek Lisans (LL.M.) derecesi ve -İdare Hukuku ve Re-gülasyon Uygulaması- (-Administrative Law and Regulatory Practice-) Sertifikası almıştır. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün Kamu Hukuku Bölümü Doktora Programından -Amerikan İdare Hukukunun Temel Kavramı Olarak Regülasyon ve Türk İdare Hukukuna Yansımaları- başlıklı tezi ile mezun olan ŞAHİN, Mayıs 2010 da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalına -Yardımcı Doçent- unvanı ile atanmıştır. öNSöZ Ülkemizde son dönemlerde oldukça moda olan regülasyon kavramının, -patent-ine sahip olan ülkedeki anlam ve kapsamının ortaya konması amacıyla ele alınan bu çalışma, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalında hazırlanan ve 16 Kasım 2009 tarihinde kabul edilen -Amerikan İdare Hukukunun Temel Kavramı Olarak Regülasyon ve Türk İdare Hukukuna Yansımaları- başlıklı doktora tezinin ufak tefek bir takım değişikliklerle kitaplaştırılmış biçimidir. Yalnız hukuk ilminin konusu olmayan, aynı zamanda ekonomi ve kamu yönetimi gibi farklı bilim dallarının kesiştiği bir alam, üstelik bize yabancı bir hukuk sistemi üzerinden anlatabilmenin zorluğu, aslında öndeğil de son söz olan bu satırlar yazılırken daha da fazla hissedilmektedir. Amerikan İdare Hukuku\′nu mercek altına alan çalışmaların azlığı, yazılanların sağlamasını yapabilmek bakımından yeterli sayıda kılavuz bulabilme gibi bir olanaktan yoksun kalınması sonucunu doğurmuş, konunun özellikle ekonomik boyutunu gözden kaçırılmama çabası, hukuki öz ve sentezden yoksun, kısır bir takım tartışmaların içinde kaybolma tehlikesini de beraberinde getirmiştir. Bütün bunların yanında, regülas-yonun Amerikan doktrinindeki kendine özgü ele alınış biçimi nedeniyle, konu ile ilgili bir çok kavramın tıpkı bir puzzle gibi ancak bir araya geldiğinde belirli bir anlam ifade ediyor olması, adım adım işleyen, sistematik bir kurgunun yapılabilmesini de bir hayli güçleştirmiştir. Bununla birlikte, hukuk ilmi alanında uğraş gösterenlerin amacının mazeret üretmek değil aksine tüketmek olması gerektiği düşüncesi ve farklı bir bakış açısı yakalayabilme hevesi, deneme niteliğinde bir takımadımlar atılabilmesini mümkün kılmıştır. Bu adımların, en azından, regü-lasyonun Türk Hukukundaki anlamını ele alan eserlerle karşılaştırılması bakımından fayda sağlayabileceğini umuyorum. Türk hukuk doktrininde regülasyonun ne olduğu belirli bir oranda tartışılmış olsa da, bu tür bir kavramın, özellikle kaynak ülke olan A.B.D.de neden ortaya çıktığı, hangi ihtiyaçların onu doğurduğu ve hala regülasyona gerek olup olmadığı hususu pek tartışılmamış, bu konu daha ziyade iktisatçılara bırakılmıştır. Konunun, hukuksal bakış açısıyla da irdelenmesi gerektiği iddiasından yola çıkan bu çalışmada, A.B.D. uygulaması bakımından regülasyonun ne anlam ifade ettiği, niçin ve nasıl ortaya çıktığı açıklanmaya çalışılırken, bazı piyasalarda, gevşetildiğinin veya terk edilmeye çalışıldığının da altı çizilmektedir. Günümüzde Amerikan İdare Hukuku yalnız regülasyon faaliyetine değil, belki de ondan daha fazla deregülasyon faaliyetine tatbik edilir olmuştur. Bununla birlikte, 2008 yılında patlak veren ekonomik krizin, özellikle finans sektöründe, rüzgârın tekrar regülasyondan yana esmesine neden olduğunu belirtmek gerekir. Ancak, finansal sektörde esen rüzgarın diğer sektörler bakımından aynı şiddette olmadığı ve hizmet sektörlerinin bir çoğunda deregülasyondan yana tavır alınmasından vazgeçilmediği de vurgulanmalıdır. Bu durum, aslında çalışmanın dayandığı ana fikirlerden birini de güçlendirmektedir: regülasyon ve deregülasyonun kamu yararı bakımından değerlendirilmesinde her sektörün ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Böyle bir savın tutarlılığının sergilenebilmesi için bir takım sektörlerin gelişiminden örnekler vermek kaçınılmaz olmuştur. Bu açıklamalar, kimi zaman hukuksal zemin dışına çıktığından, ilk bakışta, yersiz ya da gereksiz olarak görülebilir. Ancak, özellikle regülasyonun yerini dere-gülasyona ve antiröst kurallarına bıraktığı sektörlerde yaşanan süreci ve bu sürece egemen olan hukuku açıklamak için, söz konusu örneklerin, hukuksal yaklaşımdan uzaklaşmak pahasına da olsa, verilmesinin verilmemesinden daha iyi olduğu kanaatindeyim. Aksi bir durumda, yapılan değerlendirme ve tespitlerin havada kalması gibi vahim bir hatanın oluşması oldukça muhtemeldir. Regülasyonun veya deregülasyonun kamu yararına yönelik olup olmadığını değerlendirirken ulaşım, telekomünikasyon, enerji gibi bazı alanlarda ekonomik veri ve sonuçların analiz edilmesi kaçınılmazdır. Böylesine bir konuyu salt hukuksal yönden incelemek fotoğrafın tamamına bakıp bütüncül bir değerlendirme yapmaya yetmez. O nedenle, ister istemez, konunun ekonomik yönünün de ortaya konulması, hukuk-ekonomi bağlantısı koparılmadan incelenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, çalışmanın asıl amacından uzaklaşmama kaygısı, konunun ekonomik boyutunun mümkün olduğu kadar genel ve ayrıntısız bir şekilde ele alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu çalışmanın esasının regülasyonun Amerikan Federal İdare Hukukundaki anlam, kapsam ve gelişiminin incelenmesine yönelik bir kavram sorgulamasından ibaret olduğunun tekrar altını çizmek gerekir. Bu bakımdan, çalışmanın Türk Hukuku teori ve uygulaması bakımından doyurucu olmadığına yönelik eleştirilerde belirli bir haklılık payı olacaktır. Bu tür eleştirilere karşı, yapılabilecek savunma, tezin asıl misyonunun kaynak ülkedeki regülasyon manzarasını ortaya koymak olduğu, Türk Hukukuna yönelik sorun ve meselelerin, tek bir eserde toplanamayacak kadar kapsamlı olması nedeniyle, ayrıntıların yazılmış ve yazılacak eserlere havale edildiği yönünde olabilir. Bütün eksik ve hataları bana ait olan bu çalışmada; Asistanlığını yapmış olmaktan onur duyduğum, tüm hayatını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalına adamış emekli hocam ve danışmanım Prof. Dr. İl Han ÖZAYa; Gerek buradaki gerekse A.B.D. deki çalışmalarım bakımından, alışık olduğum teşvik ve desteğini yinelemekten kaçınmayan, değerli hocam Prof. Dr. Sait GÜRANa; Prof Dr. ÖZAYdan devraldığı kürsüde birlikte çalışmayı büyük bir ayrıcalık saydığım, akademisyenliğin anlamını daha iyi idrak etmemi sağlayan, destek, ilgi ve hoşgörüsünü hiçbir zaman eksik etmeyen, hocam Prof. Dr. Aydın GÜLANa; Washington College ofLawdayaptığım çalışmalarda danışmanlığımı yaparak birçok zorluğu yenmemi sağlayan Prof. Jeffrey S. LUBBERSa; Tezin konusunun tesbit edilmesinden sonuçlandırılmasına kadar devam eden her aşamada, engin bilgi ve tecrübesini aktarmaktan yılma-yan, her zaman olduğu gibi, yerli yersiz bütün soru ve düşüncelerime sabırla eğilen, değerli ağabeyim, Kemal BERKARDAya; Başta Sayın Erol ÖZ olmak üzere On İki Levha Yayıncılık Çalışanlarına; Ve daha birçok kişiye müteşekkirim. Oğlum BATU ve eşim NİLHANın varlığı, kendilerinden çaldığım zamanla yazdığım bu çalışmada, bana en büyük kuvveti verdi. Çalışmayı sevgi, destek ve fedakârlıkları herhangi bir değerle kıyaslanamayacak Anne ve Babama ithaf ediyorum. Hiçbir şey onlara duyduğum minnet ve şükranın ifadesi olmaya yetmeyecektir. Tıpkı bu ithafta olduğu gibi... Cenk Şahin İstanbul, 2010 GİRİŞ Amerikan Hukukunda, en geniş anlamıyla, devletin ekonomik ve sosyal aktivite alanına müdahale yöntemlerinden biri (ve en sık kullanılanı) olarak tanımlanabilecek \"regülasyon\", yalnız İdare Hukukunu değil, Ceza, İş, Ticaret, Çevre ve Rekabet Hukuku ve Medeni Hukuk gibi farklı hukuk dallarını da kapsayan geniş bir açılıma sahiptir1. Bu açılım, regülasyon faaliyetinin konu unsuru bakımından biri \"geniş ve soyut\" diğeri ise \"dar ve teknik\" iki anlamı bulunduğunun göstergesidir. Bunlardan birincisinde, devletin serbest piyasa sistemi içinde özel hukuk kişilerinin faaliyetlerine etki eden \"(farklı türlerdeki) bir çok müdahale\"si regülasyon kavramı içinde mütalaa edilmektedir. Bu bakımdan, \"vergilendirme\"ye veya \"rekabet kurallarının hakim kılınmasına\" ya da \"İş Hukukuna yönelik kuralların düzenlenmesine\" yönelik faaliyetlerinin hepsi geniş anlamdaki \"regülasyon\" şemsiyesinin altına girmektedir. Buna karşılık, devletin, Anayasa ve İdare Hukuku kural ve prensipleri çerçevesinde özel hukuk kişilerinin yürüttüğü faaliyetlere müdahale ederek bunların nasıl ve hangi şartlarla yerine getirileceğini belirleyip bunun için gerekli önlemleri alması, izin vermesi ve yaptırımlarda bulunması, diğer bir ifadeyle bireylerin çeşitli faaliyetlerine ilişkin hak ve özgürlüklerinin nasıl kullanılacağını belirlemesi ve buna göre bu faaliyetlere yön vermesi dar ve teknik anlamdaki regülasyonu ifade etmektedir. Regülasyon faaliyetinin kapsamına yönelik bu ayırım, yirmi birinci yüzyılın modern İdare Huku-ku anlayışında, sınırları kolaylıkla çizilebilen ve pratik bakımdan önemli faydalar sağlayabilen bir nitelik arz etmemektedir. Bu tür bir ayırım ancak son derece kapsamlı olan bir konuyu, bu çalışmada olduğu gibi, \"mümkün olduğunca\" sınırlayarak anlatmayı arzu edenler bakımından fayda sağlayabilir. Regülasyonun tatbikat sahası, ya da daha doğru bir ifadeyle türü bakımından yapılan sınıflandırmada ise \"ekonomik regülasyon\" ve \"sosyal regülasyon\" ayırımı göze çarpmaktadır. Bu ayırım uyarınca, ekonomik regülasyon esasen piyasaya giriş ve çıkışların, fiyatlandırma-nın, karlılık ve rekabetin düzenlenmesini içermekte, sosyal regülasyon ise, genellikle sağlık, güvenlik ve çevre gibi sosyal karakteri ağır basan konulara özgülenmektedir2. Bununla birlikte, belirli istisnaların dışında, bu konulara yönelik regülasyonun aynı zamanda ekonomik boyutunun da bulunması her iki tür arasında kesin çizgilerle belirlenebilen bir sınır yaratmamaktadır. Regülasyon faaliyetinin konu ve türleri bakımından yapılan bu ayırımların yanında, Amerikan Hukuk Lügatında \"regülasyon\" sözcüğünün hem \"faaliyet\" hem de (özellikle çoğul halde kullanıldığı durumlarda ) \"düzenleyici işlem\" olarak iki farklı anlamda kullanıldığını da vurgulamak gerekir. Bu bağlamda, örneğin, \"Code of Regulations\" olarak adlandırılan \"Düstur\" işlem nitelemesini, \"regulated industries\" olarak ifade edilen \"regülasyona tabi sektörler\" terimi ise faaliyet nitelemesini gözler önüne sermektedir3. Nihayet, regülasyona ilişkin maddi ayırımların yanına, organik bakımdan yapılanı da eklemek gerekir. Devletin özel alana müdahalesi hem Yasama, hem Yürütme (ve İdare), hem de Yargı organları aracılığıyla gerçekleştirilebileceğinden, Amerikan Hukukunda regülasyon kavramı geniş anlamıyla ele alındığında, her bir müdahale türü \"regülasyon\" olarak değerlendirilmekte ve \"İdarenin regülasyon faaliyeti\"nin yani \"idari regülasyon\′un (\"administrativeregulation\") yanında \"yasama regülasyonu\" (\"legislative regulation\") ve \"yargısal regülasyon\" (\"judicial regulation\") kavramlarından da söz edilmektedir. Organik kritere göre belirlenen bu kavramlardan sonuncusu, Kıta Avrupası Hukuk Literatüründe pek yer bulmasa da, \"Conımon Law\" geleneklerinden kök salan ve söz konusu sistemin, eski yoğunluğunda olmasa bile (statü hukukuna yer açılmasından ötürü), uygulanmasına hala devam edildiği Amerikan İdare Hukuku\′nda, özellikle regülasyonun \"ilkel\" dönemlerini açıklama bakımından sıklıkla kullanılan bir terimdir. Nitekim bu durumla bağlantılı olarak, tarihsel süreçte \"Common Law\" sistemine dayalı regülasyonun yerini idari regülasyona bırakmasından söz edilirken \"Common Law regülasyonu\" (\"common law regulation\") - \"idari regülasyon\" (\"administrative regulation\") veya \"doğrudan regülasyon\" (\"direct regulation\") ayırımı da yapılmaktadır4. Bununla birlikte, \"regülasyon\", organik kriter belirtilmeden, tek başına kullanıldığında, \"Yasama organınca belirlenen çerçevede İdare tarafından yerine getirilen faaliyet\" olarak nitelendirilmektedir. Bizde bu çalışmada regülasyonu bu yöndeki dar ve teknik anlamıyla ve daha ziyade ekonomik türüne ağırlık vermek suretiyle ele alacağız. Aslında, ne kadar smırlandırılırsa sınırlandırılsın, regülasyonun spesifik bir tanımım yapmak kolay olmamakta, hatta çoğu zaman somut bir fayda da sağlamamaktadır. Bu nedenle genel-geçer bir tanım vermek yerine, regülasyon kavramını^ belirli unsurlarıyla ele alıp, işlevini ortayakoymaya çalışmak daha rasyonel bir tercihtir6. Diğer yandan, ileride değinileceği üzere, regülasyonun, birbirinden oldukça farklı uygulama alanlarına sahip olmasından ötürü, genel bir bilanço yaklaşımı ile faydalı ve olumsuz yönleri açısından tatmin edici bir genellemeye konu edilmesi de kolay değildir. Söz konusu faaliyetin genel bir analizini yapmayı amaçlayan değerlendirmeler soyut ve yüzeysel olma, istisnaları da içermeye-ceğinden yanlışlıklar yapma risklerini taşır. Dolayısıyla, bu riski azaltabilmek için, regülasyonun her fotoğrafında yakalanabilecek sabit dekoru, işlevsel olarak ortaya koyup, gerisini tarihsel gelişimin açıklanmasına veher regülasyon tatbikatının kendi içinde değerlendirmesine bırakmak metodolojik açıdan daha doğru ve yerindedir. Amerika Birleşik Devletlerinde (A.B.D.), devlet, çok uzun zamandan beri, belirli sektörler üzerinde, piyasaya giriş ve fiyatlandırma konuları başta gelmek üzere regülasyon faaliyetinde bulunmaktadır. Enerji, ulaşım, iletişim ve finans sektörleri üzerindeki bu tür regülasyon ekonomik regülasyon olarak nitelendirilmektedir. Bununla birlikte, bugün için gelinen noktada, söz konusu regülasyonun bazı durumlarda çağdaş ekonominin gelişimine hizmet etmediği yönünde baskın görüşler ortaya çıkmıştır. Nitekim yaklaşık 40 yıldır, belirli alanlarda, ekonomik regülasyonun önemli sayılabilecek bir kısmı, deregülasyona tabi tutularak gevşetilmiş veya ortadan kaldırılmıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki; regülasyona ilişkin gözlem ve analizler ortaya konulurken devlet müdahalesinin kapsamını bir bütün olarak değerlendirmek ve bu bağlamda \"deregülasyon\", \"re-regülasyon7\", \"ko-regülasyon8\" ve hatta \"self-regülasyon9\" gibi faaliyetleri de mercek altına almak gerekmektedir. Bugün için söz konusu faaliyetler içinde en çok güdeme gelen ve belirli alanlardaki devlet kontrolünün kaldırılması veya azaltılması anlamını taşıyan10 \"deregülasyon\", regülasyonun olumsuz sonuçlan (bir takım sektörlerdeki başarısızlığı11) ve serbest piyasa ekonomisinin gereklerinden ötürü ortaya çıkmış bir süreçtir. Sovyet Sistemine hâkim olan ve \"ekonomin sıkı bir şekilde kontrol edilip düzenlenmesine dayanan sistemin çökmesi, 70li yıllarda başlayan yük-sek enflasyon ve en önemlisi teknolojik gelişmeler, regülasyonun gerek hizmet sunucularım gerekse hizmetten yararlananları tatmin etmemesi sonucunu doğurmuştur12. Ekonomik alanın deregülasyona tabi tutulmaya başlanması sosyal güvenlik, sağlık, çevre gibi sosyal alandaki regülasyonun yoğunlaştığı zamana denk düşmektedir. Bu nedenle, A.B.D.\′de regülasyondan vazgeçilmesinden ziyade, \"değişim\"inden, başka bir ifadeyle \"tatbik edilme zemininin kayması\"ndan söz edilmektedir. Bu tespitin yanına, günümüzde, ekonomik regülasyonun aksine, sosyal regülasyonun gevşetilmesi yönünde etkin bir akımın bulunmadığını da eklemek gerekir. Her ne kadar ekonomik ve sosyal regülasyon kullanılan yöntem ve araçlar bakımından ortak bir takım özellikler gösterse de yapısal olarak ayrı bir analizi gerektiren temel farklılıklar taşımaktadırlar. Söz konusu farklılıkların başında sosyal regülasyonun, ekonomik regülasyonda olduğu gibi fonksiyonel bakımdan alternatifinin yaratılmasının mümkün olamamasıdır. Ekonomik alanda devletin piyasayı yönlendirip, kontrol etmesi yerine özel sektörün temel ekonomik teori ve kurallar çerçevesinde serbest olarak faaliyette bulunması neticesinde \"toplumsal yarar\"a ulaşılabilineceği yönündeki kuramın sosyal alanda işlemesi mümkün değildir. Çalışmada temel hareket noktası olarak ele alınacak olan \"Amerikan Regülasyonu\", bu ülkenin hukuk sisteminin kendine özgü yapısı ve ekonomik düzenin (serbest piyasa ekonomisi) doğurduğu ihtiyaçlardan kaynaklanan13, hem eyalet hem de federal boyutu olan ve dolayısıyla kendi oluşum koşulları içinde değerlendirilmesi gerekli bir kavramdır. Türk İdare Hukukunda regülasyonun taşıdığı anlam ve etkiler incelenirken iki ülkenin ekonomik ve hukuki sistemleri arasındaki yapısal farklılıklar gözden kaçırılmamalıdır. Kökeninde \"Common Law\" sisteminin yattığı Amerikan Hukuk Sistemi, tarihsel süreç içersinde regülasyon faaliyetinin yoğunlaşmaya başlamasıyla, statü hukukunu da içine alarak iki yönlü bir gelişim göstermiştir. Bugün için Amerikan Hukuku, geleneksel \"Common Law\" - yani Britanya kaynaklı \"İçtihat Hukuku\" (\"Hakimin Yarattığı Hukuk\") (\"Judge Made Law\") ile, \"kodlara dayalı hukuk\" (\"code base law\")-yani \"statü hukuku\"nun (\"statutory law\") birlikte harmanlandığı ve her bir parçanın birbirinden kolaylıkla ayrıştırılamadığı, kendine özgü bir yapıya kavuşmuştur. İlerleyen satırlarda regülasyon ile yakın bağlantısını açıklamaya çalışacağımız bu yapının teorik disipline dayalı bir sistem olmaktan çok pratik mühendisliğe dayalı bir eser olduğunu belirtmek gerekir14. Her ne kadar, gelişen ihtiyaçlar nedeniyle, Amerikan hukuk düzenindeki \"başrol\"ünü statü hukuku ile paylaşmak zorunda kalsa da, \"Common Law\"ın etkisini günümüzde de devam ettirdiğinin altını çizmekte fayda vardır. \"Common Law\" kavramlarına sıklıkla yer veren Anayasa ve yasa hükümleri hala, bu hukuka dayalı bilgi ve birikimler ile yorumlanmakta, anlam ve kapsamları mahkeme içtihatları vasıtasıyla tayin ve tespit edilmektedir1\′. Öte yandan, her mahkeme kararında, hukukun istikrarlı bir şekilde uygulandığının kanıtlanması gerektiğine ilişkin \"Common Law\" prensibi de varlığını sürdürmektedir. Bu bakımdan, kanunla düzenlenmiş bir konuya ilişkin olsa da yargı yerleri, kararlarını, daha önceden verdikleri kararlar bağlamında açıklamakta, diğer bir ifadeyle bu kararlarını takip etmektedirler. Dolayısıyla önceki içtihatlardan farklı karar verilmesi görülmekte olan davanın az da olsa farklılık göstermesine ve bu nedenle, farklı yaklaşım tarzları, farklı yorumlar getirilmesine bağlıdır16. 1787 tarihli Amerikan Anayasası Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının birbirlerinden ayrılması (\"seperation of powers\") ve karşılıklı olarak birbirlerini denetlemesine (\"checks and balances\") dayalı bir sistem yaratmıştır. Anayasa, birçok haklan güvence altına aldığı gibi, yetkilerin \"federal devlet\" (\"federal government\") ve \"federe devletler\" (\"eyaletler\") (\"states\") arasında paylaştırıldığı bir federal sistem öngörmektedir17. Her eyaletin kendi devlet organları (Yasama-Yürütme-Yargı) ve kendi regulasyon mekanizmaları bulunmaktadır. Bununla birlikte, belirtmek gerekir ki, günümüzde federal regulasyon alanı, özellikle Yargı\′nın, \"Kongre\"nin (\"Congress\") eyaletlerarası ticareti düzenleme yetkisini genişletici yorumlama yönündeki tutumu nedeniyle oldukça güçlenmiştir. Amerikan İdare Hukukun kökeni İngiliz \"Common Law\" sistemine dayandığından,18 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, \"sözleşmeler\" ve \"yargısal içtihatlar\", bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen temel mekanizmalar olarak görülmüştür19. Regülasyonun A.B.D. için önemi,söz konusu düzenleme mekanizmasının yerini,-belirli bir oranda- Yasa koyucu tarafından yürürlüğe konulan \"kanun\"lara ve bu kanunlara dayalı olarak İdare tarafından tesis edilen \"işlem\"lere bırakmasıdır. Bu değişim, \"Common Law\" sisteminde var olan \"sözleşmesel-içtihadi\" regülasyonu ağırlıklı olarak \"idari\" (\"administrative\") bir niteliğe büründürmüş ve Amerikan toplumunu \"idari devlet\" (\"administrative state\") kavramı ile tanıştırmıştır. Bugün hala, Amerikan hukuk sisteminde, idari regülasyonun, \"yetki\" bakımından alternatifim teşkil edecek iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Roma Hukuku kökenli \"civil lawrejimi\"nin aksine, esasen yargıçlar tarafından oluşturulan kurallarla (judge made rules) işleyen \"Common Law rejimi\" iken, ikincisi ise, Yasamanın, doğrudan mahkemeler tarafından uygulanmak üzere yürürlüğe koyduğu \"yasal düzenlemelere (statülere) dayalı rejim\"dir. Birinci durumda örneğin \"ürün sorumluluğu\"na (product liability) ilişkin hukuksal meselelerde inisiyatif tamamen yargıçlara ve bunların yarattığı içtihatlara bırakılmış durumda iken, ikinci rejimde, hem Ticaret Hukuku hem de Borçlar Hukukuna ilişkin yasal düzenlemeler içeren \"Uniform Commercial Code\"a göre yapılan satışlar örneğinde olduğu gibi, devreye Yasama organı da girmektedir. Buna karşılık, her iki rejimde de, teorik olarak, İdarenin varlığına, diğer bir ifadeyle regülasyon faaliyetinde bulunmasına gerek yoktur. Şu halde, neden genel olarak her konuda görevli Yasama ve Yargı organları yerine sadece belirli konularda görevli idari kurum ve kuruluşlara ihtiyaç duyulmuştur? Yasamanın, doğrudan uygulanabilir kurallar yaratmak ve sonrasında bunlardan kaynaklanacak uyuşmazlıkları yargı yerlerine bırakmak yerine, bünyelerinde farklı yetkileri birleştiren idarelere regülasyon faaliyetinde bulunma ayrıcalığı tanımasının altında yatan gerekçeler nelerdir? Bu sorular ve cevapları uzun yıllardan beri tartışılmaktadır ve öyle görünüyor ki tartışılmaya da devam edilecektir. En başta belirmek gerekir ki, İdare eliyle görülen regülasyonun temelinde, sorunlara \"pragmatik\" yaklaşma ihtiyacı yatmaktadir20. Mo-dern devlette, her geçen gün değişen ve karmaşıklaşan meseleleri bütün boyutlarıyla ele alıp, en iyi çözüm yollarını süratli bir şekilde üretebilmek öncelikli hedeftir. Oysa, Yasama da, Yargı da teknik imkânsızlıklardan ötürü bunu yapacak olanağa sahip değildir21. Amerika Birleşik Devletleri bakımından, tarihsel süreç içinde iki olgu farklı bir yönetim anlayışına gereksinim duyulmasında önemli rol oynamıştır: \"Endüstrinin gelişimi\" ve \"demokrasinin yükselişi\". Birbirini sıkı bir şekilde etkileyen bu iki gelişme, doğal olarak, bir takım problemleri de beraberinde getirmiştir. 1930\′lardan itibaren, kompleks bir hal alan ekonomik ve sosyal hayatın \"piyasa aktörleri\"ne teslim edilmesi mümkün görülmemeye başlanmış, kamu yaran için devletin her iki alana da etkin bir şekilde müdahale etmesi kaçılmaz bir hal almıştır. Yargının, endüstriyel alanın işlerliğinden kaynaklanan problemlerin çözümünde, zamanında ve etkin bir müdahale yapabilme yeterliliğinin kalmadığı yönündeki düşünce ise her geçen gün daha fazla tartışılmaya başlanmıştır. Gittikçe artan sorunlar yargı organına havale edildiğinde, Yasamanın koyduğu kurallar ve kendilerinin yarattığı prensipler dışında geniş bir takdir alanına sahip olan yargıçları \"her konuya eli değen ama hiçbirinin uzmanı olamayan\" bir konuma sokmuştur22. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki; Amerikan toplumunun benimsediği hukuksal sistemin İdare Hukuku bakımından yetersizliği de regü-lasyonun gelişiminde tetikleyici olmuştur. \"Common Law\" sisteminde, ihtiyaçlara cevap verecek kuralların üretilmesi konusunda öncelik daha çok bireylere bırakılmıştır. Yalnızca bireylerin birbirleri arasındaki uyuşmazlıkları önüne getirdiklerinde veya ceza davalarında önesürülen savunmaları dikkate aldığında harekete geçen Yargı, hızlı ve masrafsız bir kural koyma imkânına sahip olmadığından kendisinden beklenen etkinliği göstermekte yetersiz kalmıştır. Serbest piyasanın yön verdiği özel hukuk faaliyetlerine \"çekidüzen verme\" arayışında ilk çare Yasama organını daha aktif bir hale getirip geleneksel hukuk rejimini statü hukuku (statutory law) ile harmanlamak olmuşsa da bir müddet sonra atılan bu ilk adımın da yetersiz olduğu ve ikinci bir aşamaya geçilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Yasamanın endüstriyel ve teknolojik gelişimin etkisiyle her geçen gün karmaşıklaşan özel faaliyetlere süratli bir şekilde müdahale edebilmesinin, çözümü uzmanlık gerektiren sorunlarla tek başına mücadele edebilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkınca, geleneksel sistemden ayrılışın ikinci adımı atılmış ve regülasyon yetkisi, konusunda uzman, dinamik bir işleyişe sahip olan ve belirli bir konuya yoğunlaşıp, esnek bir biçimde ama aynı zamanda istikrarlı kararlar verme imkanına sahip olabilecek \"idareler\" (\"agencies\") eliyle kullanılmaya başlanmıştır23. Kong-renin bir kısmının siyasal etkilerden bağımsız görev yapmasını uygun gördüğü bu idarelere, yürütme işlevlerinin yanında Yasama ve Yargının sahip olduklarına benzer işlevler vermesiyle, regülasyon \"evrimini tamamlayarak\" bugünkü şekline kavuşmuş ve bu da aslında köklerinden tamamen kopmasa da, eskisinden farklı bir İdare Hukuku düzeni yaratmıştır. Özetle, idari regülasyon, Yasama ve Yargının zamanla beliren yeni ihtiyaçları karşılamadaki yetersizliklerine, \"Common Law\"un özel faaliyete etkin bir müdahale imkanı vermemesine gösterilen tepkinin eseridir. Monopolleşme, çevre kirliliği, özel girişimin istismarı ve diğer olumsuz sonuçlara dayalı \"piyasa başarısızlıkları\" yalnız piyasanın değil aynı zamanda ona egemen olan \"Common Law\"un emrettiği içtihat kurallarının (içtihat hukukunun), yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, çevre kirliliğinin önlenmesinde veya etkilerinin azaltılmasında haksız filden kaynaklanan tazminat davaları gibi \"Common Law\" yaptırımları yeterli olabilse idi, bu alanda idari regülasyon arayışları gündeme gelmeyecekti. Şu halde, A.B.D. uygulaması bakımından, regülasyon tartışmasının yalnızca \"serbest piyasa\"-\"kamu müdahalesi\" arasındaki seçime özgülen-mediğini, söz konusu ülkenin hukuk doktrininde, kamu müdahalesinin, \"bireylerin haklarını \"Common Law\" sistemi ile koruması\" ile mi, yoksa bu hakların \"idari mekanizmalar vasıtasıyla doğrudan korunması\" ile mi (doğrudan regülasyon) gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin ikinci bir tartışma boyutunun daha olduğunun altına çizmek gerekir24. Buradaki seçim, her iki sistemin olumlu ve olumsuz yönlerinin, tatbik edilecek alanın kendine özgü karakteri de dikkate alınarak değerlendirilmesi neticesinde, kamu yararı açısından diğerine üstün gelenin belirlenmesine dayalı olmaktadır. Bu bağlamda ortaya çıkması muhtemel zararların büyüklüğü, kimi zaman zarar görenlerin kimi zaman da zarar verenlerin kesin olarakayrıştırılmasının mümkün olmaması ve tazminat hukukunun yaşam ve sağlık gibi bazı sosyal değerleri korumakta yetersiz kalması regülasyon tercihinde belirleyici kriterlerden bazılarıdır. Bu noktada, Türk Hukuku için benzer bir tartışmanın var olmadığını vurgulamak gerekir. Statü hukuku tercihini baştan beri yapmış olan bu sistemde tartışılacak unsurlar, regülasyonun sınırları ve kapsamı ile İdare Hukuku alanında yükleneceği anlam ve misyon, \"kolluk\" ve \"kamu hizmeti\" gibi klasik faaliyetler üzerinde yapacağı değişiklik ve sağlayacağı dönüşümler olacaktır. \"Common Law\" sistemi ile regülasyonun temel özellikleri şunlardır: Yöntem genel olarak İdarenin ve \"idari personel\"in inisiyatifine bağlanmamakta, belirli oranda yargıçlara ve asıl olarak da onları harekete geçiren \"mağdur\"lara dayanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, asıl inisiyatif, belirli bir hakkın ihlal edilmesi sonucu tazminat veya müdahalenin meni gibi taleplerle yargısal mekanizmayı devreye sokan \"zarar görenlerdedir. \"Common Law\" kurallarıyla belirlenen düzene riayet edilmesinin sağlanması, bireyin başkalarına zarar verdiği durumlarda tazminat ödemekle yükümlü kılınacağının farkında olup bundan kaçınacağı varsayımına dayanır. Buna karşılık, doğrudan regülasyon, esasen regülasyon idarelerinin görevlilerine bağlanmakta ve mağdur olanların zararlarının sonradan tazmini yerine zararın ortaya çıkmasını önleme amacına dayanmaktadır. Şu halde, yukarıda verilen örneğe geri dönersek, \"Common Law\" sisteminin öngördüğü haksız fiil mekanizmasında, çevreyi kirleten, açılan dava sonucunda, söz konusu faaliyetinden zarar görenlere tazminat ödemekle yükümlü tutulurken, çevre korunmasına ilişkin yasalarla öngörülen mekanizmada, ilgili regülasyon idareleri, çevreyi tehdit edecek nitelikte atık bırakılmasını önlemek için standartlar belirlemektedir\". Dolayısıyla \"Common Law\" sistemi tazmin edici, idari regülasyon düzeni ise daha çok \"koruyucu-önleyici\" bir yapıya sahiptir. Ekonomik regülasyonun A.B.D. için taşıdığı anlam tahlil edilirken hukuksal sistemin yanında ekonomik yapının da özelliklerinin dikkate alınması, ekonominin hukuksal mekanizmalar üzerindeki etkisinin gözden kaçırılmaması gereklidir26. Birleşik Devletler, \"serbest piyasaekonomisi\"ni ezelden beri temel aldığı için, piyasanın kendi kurallarına devletin müdahalesi Kıta Avrupası ve ülkemizdeki gibi \"doğal\" olarak karşılanan bir husus değildir. Serbest piyasa ekonomisi kural olarak devletin doğal tekel özelliği gösteren alanlar haricinde piyasaya müdahalesinin olmadığı bir teori üzerine kuruludur2\′. Bu teoriye olan güvenin sarsılmasına ve etkin bir idare arayışının başlamasına sebep olan 1930\′la-rın \"Büyük Bunahm\"ı (\"Great Depression\") İdareye geniş müdahale olanağının verilmesinin ve serbest piyasa ekonomisinin \"o dönemin koşulları içinde\" ortaya çıkan aşırılığını tedavi edilmesinin yolunu açmıştır. Regülasyonun dönüm noktası olan \"New Deal\"la28, Roosevelt ve ekibi, eskisi kadar güvenilmeyen ve ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlanan kapitalizmin yıkıcı etkilerini ortadan kaldırarak, belirli bir denge yaratma çabasına gitmişlerdir.29 Dolayısıyla, Büyük Bunalım\′la gelen yoğun regülasyonun altında yatan neden aslında kapitalizmi kendisine karşıkorumak idi30. Bu bakımdan, Amerikan vatandaşlarını gerçek anlamda bir \"İdare Hukuku\" ile tanıştıran regülasyon, söz konusu dönem itibarı ile \"kapitalizmi sosyalizme karşı savunabilmek\" için geliştirilmiş bir güvenlik mekanizmasıdır. Ekonomik kararların alınmasının kontrolünün tamamen özel sektöre bırakılması yerine, bu sürece kamusal makamlar tarafından \"müdahale\" edilmesinin temelinde \"kamu yararı\" yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle kamu yararının \"kamusal kontrolü\" gerektirdiği kabul edilmektedir. Bu teoriye göre, \"piyasa\", tüketicileri (hatta hizmet ve mal üreticilerinin bazılarını) korumakta yetersiz kalmakta ya da diğer kamusal yararlarının gözetiminde kendisinden beklenen fonksiyonu ortaya koyamamaktadır. Bu nedenle, regülasyon, piyasada eksik olan \"sorumluluk unsurlarını\" temin eder. Bununla birlikte, İdareye \"kamu gücü\"nü (power to coerce) kullanarak özel girişim alanına müdahale etme yetkisi verildiğinde, bireylere tanınan temel hak ve özgürlüklerin de belirli güvencelere kavuşturulması gereklidir. Bu bakımdan İdare Hukuku, kamu yararı ile temel hak ve özgürlüklerin belirli bir denge içinde korunmasını güvence altında tutar. Amerikan İdare Hukukunun işlevi (ya da bu işleve yönelik beklenti), bir yandan bürokratik keyfilik ve istismarı en aza indirip, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin zedelenmesini önleyen, diğer taraftan İdarenin kamu yararına yönelik etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmesini sağlayan, dengeleyici bir mekanizma yaratmak şeklinde özetlenmektedir31. Regülasyon, İdareye Yasama ve Yargı organlarına ait fonksiyonların belirli şart ve sınırlarda \"yansıması\"m sağlayarak geniş bir hareket alanı sunan başlıca mekanizmadır. Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini yakından etkileme olanağına sahip İdareye kamu gücünü bu denli etkin kullanma olanağı verildiğinde, Hukuk Devleti ilkesi, bu yetkilerin hukuka uygun kullanılması için bir takım önlemler alınmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu önlemlerin başında ise İdarenin regülasyon sürecinde ihtiyaç duyduğu işlemlerin, ancak belirli bir takım usuli kurallara uyulması suretiyle tesis edilebilmesi gelmektedir. Anayasa ve Federal İdari Usul Kanunu\′nda İdarenin işlem yapma sürecinde izlemesi gereken prodese- dürlere yönelik olarak getirilen kural ve düzenlemeler, yalnız bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesini oluşturmakla kalmamakta, aynı zamanda \"kuvvetler ayrılığı\" (\"seperation of powers\") ve \"fren-denge sistemi\" (\"checks and balances\") gibi anayasal prensipler karşısında, İdareye birbirinden farklı bir takım işlevler tanınmasını meşru kılan en önemli şartlardan birini oluşturmaktadır. Tarihsel, ekonomik ve sosyal yönlerini bir kenara bırakacak olursak, teknik bakımdan regülasyon içinde çeşitli faaliyetleri barındıran dinamik bir süreç olarak ifade edilebilir. Regülasyonu tarihi gelişimi ile birlikte ortaya koymadan önce, anlam ve kapsamını belirleyebilmek için bir analoji yapmak gerekirse; \"regülasyon\", ekonomik ve hukuksal kuralların çerçevelendirdiği bir \"oyun\"dur. Oyunu tertip edenler (Yasama ve İdare) (l), teorik olarak temellendirilmeye ve açıklanmaya çalışan dayanaklar ne olursa olsun (justifications) (2), ulaşılmak istenen sonuç bakımından belirlenen tercihlerini ortaya koyarak (policy) (3) oyunun kurallarını belirlerler (düzenleme-kural koyma) (\"rulemaking\") (4). Oyunun kurallarını belirli durumlara uygulayıp, çoğunlukla içinde uyuşmazlık çözme fonksiyonu da barındıran bir süreç sonucunda birel nitelikli kararlar alırlar (\"adjudication\") (5). Oyunu tertip edenlerin görevi yalnızca kural koymak, bunları uygulamak ve ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözümlemekle sınırlı değildir. Oyun başladıktan sonra kuralların işe yarayıp yaramadığını gözlemleyerek ihlallerin olup olmadığını denetlerler (\"supervision\"). (6) Kimi zaman oyuna katılıp katılmama konusunda talep edenlere giriş imkanı tanıyan izin (\"licensing\") (7) hatta bazen zaruri olduğu düşünülen bir takım hizmetleri sunan hukuki varlıklara ( public Utilities) (8) katlanmak zorunda oldukları müdahaleler karşılığında bir takım ayrıcalıklar verirler. Ve nihayet, oyunun kurallarında aykırılıklar tespit ederlerse bütün bu sürece özgü belirli yaptırımlar uygularlar (\"sanetioning\") (9). İşte bütün bu unsurları içeren süreçte (process) ortaya çıkan faaliyet regülasyon olarak adlandırılır. Bütün bu oyun senaryosunda İdare\′ye düşen görev, \"düzenleyici işlem yapma\", \"uyuşmazlık çözümü\"nü de kapsayan \"yargısal benzeri karar alma\", \"izin verme\", \"denetleme ve yaptırım uygulama\"dır. Hiç şüphesiz bunların arasında, regülasyonun olmazsa olmaz unsuru, asılnüvesi kural koyma anlamındaki \"düzenleme\" fonksiyonudur. Bununla birlikte regülasyonun, bu tür bir düzenleme yetkisinden ibaret olduğunu söylemek, içinde mutlak bir yanlış barındırmasa bile \"eksik\" bir analiz yapmak anlamına gelmekte, onun tamamlayıcı unsurlarının gözden kaçırılmasına ve tek tip bir içeriğe sahip olmadığının anlaşılmasına engel olmaktadır. İdarenin düzenleme fonksiyonunu gereği gibi yerine getirebilmesi, yaptığı düzenlemeleri ortaya çıkan ihtiyaçlar uyarınca yenileyebilmesi ve bunlara uyulmasını sağlayabilmesi için denetlemede bulunmasına, bu düzenlemelerden kaynaklanan uyuşmazlıkları konunun uzmanı ve sorumlusu olarak çözüme kavuşturmasına ve koyduğu kuralların gereği gibi uygulanabilmesi için izinler vermesine bağlıdır. Dolayısıyla mutlaka \"regülasyon işlevi = düzenleme fonksiyonu\" gibi bir denklem yapılması gerekiyorsa, bu denklemdeki düzenleme fonksiyonunun kural koymadan ibaret olmadığını, içinde ister istemez yukarıda saydığımız diğer öğelerin de yer aldığı daha geniş bir açılıma sahip olduğunu belirtmek gerekir. Esasen bir piyasaya veya özel ilişkiler alanına düzen verme yalnızca kural koyma vasıtası ile gerçekleştirilebilecek bir faaliyet olmayıp, yukarıda sayılan diğer araçlardan da yararlanılmasını gerektiren daha kapsamlı ve daha dinamik bir etkinliktir. Bu bakımdan regülasyon da, içinde birbirinden farklı ama aynı zamanda birbirini tamamlayan yetki ve usullerin yer aldığı dinamik bir \"süre(c)\"in (\"regulatory process\") adıdır. Şu halde; özetlemek gerekirse, yukarıda numaralandırmak suretiyle ortaya koyduğumuz maddi ve organik unsurlar regülasyonun tek başına kendi değil, bir parçasıdır. Regülasyon, bu unsurlarla oluşturulan bir süreç içinde ortaya çıkan bütünden oluşur. Dolayısıyla regülasyonun ne olduğu, kendisini oluşturan bu unsurlar, bir bütünü teşkil eden parçalar incelenmek suretiyle ortaya konabilir. Bu doğrultuda, çalışmada, regülasyonun anlam ve kapsamını doğru bir biçimde ortaya konulabilmesi için, kimi eserlerde olduğu gibi, genel bir tanım vermek yerine, son derece geniş açılımlı olan bu faaliyet, unsurlarına ayırılarak ele alınacak, bu unsurlara ilişkin açıklamalar yapmak suretiyle, toplamda kapsam ve derin-ligini tanımlamanın sınırlayıcı ve kaçınılmaz olarak da eksik yönünden sıyrılınmaya çalışılacaktır32. Çalışmanın ilk bölümünde yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız regülasyon sürecinin unsurları incelenecek, ikinci bölümde ise regülasyon faaliyetine yönelik güvenceler ele alınacaktır. Böylelikle bir yandan bireylerin hak ve özgürlüklerine müdahale sonucunu doğuran regülasyon faaliyetinin anlam ve kapsamı ortaya konurken diğer yandan bu müdahale karşısında bireylere getirilen usuli ve yargısal güvencelere dikkat çekilerek kamu yararı-birey hakları dengelemesinin nasıl yapıldığı analiz edilecektir. Üçüncü bölümde önce regülasyonun Amerika Birleşik Devletlerindeki gelişim ve dönüşümü açıklanacak sonrasında ise ekonomik alanda yer alan bir takım sektörlerdeki regülasyon-deregülasyon süreçleri mercek altına alınacaktır. Bu tür bir sektörel analiz sayesinde regülasyonun ekonomik boyutunun hukuksal işlevine nasıl bir etki yaptığı ayrıntılı bir şekilde belirlenecektir. Bunun yanında, her bölüm sonunda genel bir değerlendirme yapılarak regülasyonun kaynak ülkedeki anlam ve kapsamı, ortaya çıkardığı sorunlar ve bu sorunlar üzerindeki tartışmalar özetlenerek bunların Türk Hukukuna yansımaları üzerinde fasa ve genel bir analiz yapılacaktır. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ vii İÇİNDEKİLER Xİ KISALTMALAR xv GİRİŞ 1 I. REGÜLASYON FAALİYETİNİN UNSURLARI 19 A. Regülasyonun Özneleri 19 1. Yasama 19 2. İdare(ler) (Agencies) 23 a. Bağımsız Regülasyon İdareleri 29 b. İdarelerin (Agencies) Anayasal Konumu 38 B. Regülasyon Faaliyeti Kapsamında İdarenin Sahip Olduğu Yetkiler 41 1. Düzenleyici İşlem Yapma (Rulemaking) 41 2. Yargısal Benzeri Karar Alma (Adjudication) 53 3. Lisanslama (Licensing) 56 4. Gözetim ve Denetim (Supervision) 58 a. Kayıt ve Rapor Sunulmasını Zorunlu Kılma (Reporting Requirements) 60 b. Teftiş Etme (inspection) 61 c. İhzar Emri Çıkartma (Subpoena) 63 d. Özelllik Arzeden Alanlarda Yoğun Denetim (intensive Supervision) 64 5. Yaptırım Uygulama (Sanctioning) 65 C. Regülasyon Politikası 68 D. Regülasyon Faaliyetinin Sebep Unsuru (justificatons for Regulation) 73 1. Doğal Tekel Gücünün Kontrolü (Control of Monopoly Power) 76 2. Aşırı Rekabet (Excessive Competition) 81 3. Rant Kontrolü (Rent Control) veya Aşırı Kârın (Excess Profit) Önlenmesi 83 4. Dışsallıklar (Externalities or Spillovers) 83 5. Yetersiz Bilgilendirme (Inadequate Information) 85 6. Kıtlık (Scarcity) 86 7. Rasyonalizasyon (Rationalisation) 86 8. Paternalizm (Paternalism) 87 9. Ahlaki Çöküntü (Moral Hazard) 88 E. Regülasyona Tabi Aktörler ve Özellik Arz Eden Alan: \"Public Utility\" Regülasyonu 89 1. Regülasyona Tabi Aktörler 89 2. Özellik Arz Eden Alan: \"Public Utility\" Regülasyonu 94 F. Değerlendirme 103 II. REGÜLASYON FAALİYETİNE YÖNELİK USULİ GÜVENCELER VE YARGISAL KORUNMA 119 A. Usuli Güvenceler 119 1. Federal İdari Usul Kanunu (Administrative Procedure Act) 121 2. Düzenleyici İşlem Yapma (\"Rulemaking\") 125 a. İdari Usul Yasasındaki Düzenleyici İşlem Yapma Sürecine İlişkin Kurallar 128 b. Düzenleyici İşlem Yapma Sürecinde Hibrid (Karma) Yöntem (\"Hybrid Rulemaking\") 133 c. Müzakereye Dayalı Düzenleyici İşlem Yapma (\"Negotiated Rulemaking\") 134 3. Yargısal Benzeri Karar Alma (\"Adjudication\") 138 a. APA\′da Yer Verilen Kurallar 138 b. Özel Yasal Düzenlemelerde Yer Alan Kurallar 144 c. Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları 146 4. Due Process 147 a. Due Process\′in Mülkiyet ve Hürriyet Kavramları Bakımından Kapsamı 151 b. İzlenen Prosedürün Hukuka Uygun Olup Olmadığı Meselesi (What Process Is Due?) 155 B. Yargısal Korunma 162 1. Regülasyon Faaliyetinin Yargısal Denetimi 162 2. Yargısal Denetimin Kapsam ve Sınırını Belirleyen Standartlar (Ölçütler) 165 a. İdarenin Yasal Düzenlemeleri Yorumlamasına Yönelik Denetim 167 b. Maddi Vakıa ve Delillerin (Facts) Tespitine Yönelik Denetim 172 c. İdarenin Takdir Yetkisinin Denetimi 173 C. Değerlendirme 179 III. REGÜLASYONUN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDEKİ ÖYKÜSÜ VE ÖRNEK SEKTÖRLER 185 A. Regülasyonun Amerika Birleşik Devletlerindeki Öyküsü 185 1. Regülasyonun İngiliz Hukukundaki Kökleri ve ICC 185 2. \"NewDeal\" Dönemi 191 3. 1960 Sonrası: Sosyal Regülasyon ve Deregülasyon Rüzgarı 198 4. 1980\′den Günümüze 204 B. Örnek Sektörler 209 1. Ulaşım 209 a. Havayolları 209 (1) Regülasyon Dönemi 209 (2) Deregülasyon Süreci 212 (3) Havayolları Endüstrisinde Güvenlik Regülasyonu 220 b. Demiryolları 222 (1) Regülasyon Dönemi 222 (2) Deregülasyon Süreci 226 (3) Demiryolu Sektöründe Güvenlik Regülasyonu 231 c. Karayolu Taşımacılığı (Motor Carrier) 233 (1) Regülasyon Dönemi 234 (2) Deregülasyona Doğru 236 (3) Motorlu Taşıyıcılar Sektöründe Güvenlik Regülasyonu 240 2. Telekomunikasyon-Telefon Sektörü- (Telecommunications) 242 a. Regülasyon Dönemi 242 b. Deregülasyon Süreci 245 (1) 1996 Tarihli Telekomünikasyon Yasası 248 (2) Telekomünikasyon Deregülasyonunun Sonuçları ..254 (3) Evrensel Hizmet Regülasyonu 257 c. Kamu Yararı Yükümlülükleri ve Güvenlik Regülasyonu 258 d. Telefon Sektörünün Deregülasyonundan Çıkarılacak Dersler 263 3. Enerji-Elektrik 267 a. Regülasyon Dönemi 267 b. Deregülasyon Süreci 270 c. Örnek Bir Olay Încelemesi-Kaliforniya Tecrübesi 273 d. Elektrik Sektöründeki Deregülasyonun Sınırları 280 C. Değerlendirme 291 SONUÇ 305 KAYNAKÇA 309